İdrar Yolu Sistemine veBöbrek Taşı OluÅŸumuna Genel Bakış;
Tarih: 07 Nisan 2021
İdrar yolu sistemi
Böbrek taÅŸları (böbrek taşı, nefrolitiyazis veya ürolitiyazis olarak da adlandırılır), böbreklerinizin içinde oluÅŸan minerallerden ve tuzlardan oluÅŸan sert birikintilerdir.
Diyet, fazla vücut ağırlığı, bazı tıbbi durumlar ve bazı takviyeler ve ilaçlar böbrek taÅŸlarının birçok nedeni arasındadır. Böbrek taÅŸları, böbreklerinizden mesanenize kadar idrar yolunuzun herhangi bir bölümünü etkileyebilir. Genellikle, idrar konsantre hale geldiÄŸinde taÅŸlar oluÅŸur ve minerallerin kristalleÅŸmesine ve birbirine yapışmasına izin verir.
Böbrek taÅŸlarının düÅŸmesi oldukça acı verici olabilir, ancak taÅŸlar zamanında fark edilirse genellikle kalıcı bir hasara neden olmazlar. Durumunuza baÄŸlı olarak, böbrek taşını düÅŸürmek için aÄŸrı kesici almaktan ve bol su içmekten baÅŸka bir ÅŸeye ihtiyacınız olmayabilir. DiÄŸer durumlarda - örneÄŸin, taÅŸlar idrar yolunda takılırsa, idrar enfeksiyonu ile iliÅŸkilendirilirse veya komplikasyonlara neden olursa – ameliyat veya alternatif tedavi yöntemlerine baÅŸvurmanız gerekebilir.
Tekrar geliÅŸme riskiniz yüksekse, doktorunuz tekrarlayan böbrek taşı riskinizi azaltmak için önleyici tedavi önerebilir.
Semptomlar/Belirtiler;
Böbrek taşı genellikle böbreÄŸinizde dolaÅŸana kadar veya üreterlerinize - böbrekleri ve mesaneyi birbirine baÄŸlayan tüplere geçene kadar semptomlara neden olmaz. Üreterlere takılırsa, idrar akışını engelleyebilir ve böbreÄŸin ÅŸiÅŸmesine ve üreterin kasılmasına neden olarak çok aÄŸrı yapabilir.
Bu noktada, şu belirti ve semptomları yaşayabilirsiniz:
- Kaburgaların altında yan ve sırtta şiddetli, keskin ağrı
- Karın alt bölgesine ve kasıklara yayılan aÄŸrı
- Dalgalar halinde gelen ve yoğunluğu dalgalanan ağrı
- İdrar yaparken ağrı veya yanma hissi
DiÄŸer belirti ve semptomlarda ÅŸunlar olabilir;
- Bulanık veya kötü kokulu idrar
- Pembe, kırmızı veya kahverengi idrar
- Sürekli idrara çıkma, normalden daha sık idrara çıkma veya az miktarda idrara çıkma ihtiyacı
- Mide bulantısı ve kusma
- Enfeksiyon varsa ateÅŸ ve titreme
Böbrek taşının neden olduÄŸu aÄŸrı, taÅŸ idrar yolunuzdan geçerken deÄŸiÅŸebilir - örneÄŸin farklı bir yere kayma veya yoÄŸunluÄŸun artması.
Ne zaman bir doktora görünmelisiniz;
Sizi endişelendiren herhangi bir belirti ve semptomunuz varsa doktorunuzdan randevu alın.
Aşağıdakilerle karşılaşırsanız derhal tıbbi yardım alın:
- Hareketsiz oturamayacak veya rahat bir pozisyon bulamayacak kadar şiddetli ağrı
- Bulantı ve kusmanın eşlik ettiği ağrı
- Ateş ve titreme eşliğinde ağrı
- İdrarında kan
- İdrar yapma zorluğu
TaÅŸ oluÅŸum nedenleri;
Böbrek taÅŸlarının genellikle kesin ve tek bir nedeni yoktur, ancak birkaç faktör riskinizi artırabilir.
Böbrek taÅŸları, idrarınızda kalsiyum, oksalat ve ürik asit gibi kristal oluÅŸturan maddeler, idrarınızdaki sıvının seyreltebileceÄŸinden daha fazla içerdiÄŸinde oluÅŸur. Aynı zamanda idrarınızda kristallerin birbirine yapışmasını engelleyen maddeler eksik olabilir ve böbrek taÅŸlarının oluÅŸması için ideal bir ortam yaratır.
Böbrek taşı türleri;
Sahip olduÄŸunuz böbrek taşının türünü bilmek, nedenini belirlemenize yardımcı olur ve daha fazla böbrek taşı alma riskinizi nasıl azaltabileceÄŸiniz konusunda ipuçları verebilir. Mümkünse, böbrek taşınızı geçerseniz, analiz için doktorunuza götürebilmeniz için kurtarmaya çalışın.
Böbrek taşı türleri ÅŸunları içerir:
- Kalsiyum taÅŸları. ÇoÄŸu böbrek taşı, genellikle kalsiyum oksalat formundaki kalsiyum taÅŸlarıdır. Oksalat, karaciÄŸeriniz tarafından günlük olarak yapılan veya diyetinizden emilen bir maddedir. Bazı meyve ve sebzelerin yanı sıra fındık ve çikolata da yüksek oksalat içeriÄŸine sahiptir.
Diyet faktörleri, yüksek doz D vitamini, bağırsak baypas ameliyatı ve çeÅŸitli metabolik bozukluklar idrardaki kalsiyum veya oksalat konsantrasyonunu artırabilir.
Kalsiyum taÅŸları ayrıca kalsiyum fosfat ÅŸeklinde de oluÅŸabilir. Bu tip taÅŸ, renal tübüler asidoz gibi metabolik durumlarda daha yaygındır. Topiramat (Topamax, Trokendi XR, Qudexy XR) gibi migren veya nöbetleri tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçlarla da iliÅŸkili olabilir.
- Strüvit taÅŸları. Struvit taÅŸları, idrar yolu enfeksiyonuna yanıt olarak oluÅŸur. Bu taÅŸlar hızlı bir ÅŸekilde büyüyebilir ve oldukça büyük hale gelebilir, bazen çok az semptom veya çok az uyarı ile.
- Ürik asit taÅŸları. Ürik asit taÅŸları, kronik ishal veya emilim bozukluÄŸu nedeniyle çok fazla sıvı kaybeden kiÅŸilerde, yüksek proteinli diyet yiyenlerde ve diyabet veya metabolik sendromu olanlarda oluÅŸabilir. Bazı genetik faktörler de ürik asit taşı riskinizi artırabilir.
- Sistin taÅŸları. Bu taÅŸlar, böbreklerin belirli bir amino asidi çok fazla salgılamasına neden olan sistinüri adı verilen kalıtsal bir bozukluÄŸu olan kiÅŸilerde oluÅŸur.
Risk faktörleri;
Böbrek taşı geliÅŸtirme riskinizi artıran faktörler ÅŸunlar olabilir:
- Aile veya kiÅŸisel geçmiÅŸ. Ailenizden birinde böbrek taşı varsa, siz de taÅŸ geliÅŸtirme olasılığınız daha yüksektir. Zaten bir veya daha fazla böbrek taşınız varsa, baÅŸka bir tane geliÅŸtirme riskiniz yüksektir.
- Dehidrasyon. Her gün yeterince su içmemek böbrek taşı riskinizi artırabilir. Sıcak, kuru iklimlerde yaÅŸayanlar ve çok terleyenler diÄŸerlerinden daha yüksek risk altında olabilir.
- Belirli diyetler. Protein, sodyum (tuz) ve ÅŸeker açısından zengin bir diyet yemek, bazı böbrek taşı türlerine yakalanma riskinizi artırabilir. Bu özellikle yüksek sodyumlu diyet için geçerlidir. Diyetinizdeki çok fazla tuz, böbreklerinizin filtrelemesi gereken kalsiyum miktarını artırır ve böbrek taşı riskinizi önemli ölçüde artırır.
- Obezite. Yüksek vücut kitle indeksi (BMI), büyük bel ölçüsü ve kilo alımı, böbrek taşı riskinin artmasıyla iliÅŸkilendirilmiÅŸtir.
- Sindirim hastalıkları ve cerrahi. Mide baypas ameliyatı, iltihaplı bağırsak hastalığı veya kronik ishal, idrarınızda taÅŸ oluÅŸturan maddelerin miktarını artırarak, kalsiyum ve su emiliminizi etkileyen sindirim sürecinde deÄŸiÅŸikliklere neden olabilir.
- Renal tübüler asidoz, sistinüri, hiperparatiroidizm ve tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları gibi diÄŸer tıbbi durumlar da böbrek taşı riskinizi artırabilir.
- C vitamini, diyet takviyeleri, müshiller (aşırı kullanıldığında), kalsiyum bazlı antiasitler ve migren veya depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar gibi bazı takviyeler ve ilaçlar böbrek taşı riskinizi artırabilir.
Zeytin yaprağı, etkileri sarımsak ve soğana da benzeyen doğal bir antibiyotik ve antioksidandır.
Tarih: 25 Ocak 2015
ZEYTİN YAPRAÄžI ÇAYI
Zeytin yaprağı, doğal bitkisel antibiyotik ve antioksidan olması nedeniyle hastalıklardan
korunma ve hastalıkların tedavisinde etkin rol oynayabilir. Zeytin yaprağında bulunan
"oleuropein" ve "eleonik" asit aktif bileÅŸiklerinin antimikrobiyal ajan olarak görev yaptığı bilimsel araÅŸtırmalarca kaydedilmiÅŸtir. Bu maddelere baÄŸlı olarak zeytin yaprağı çayı, ile vücuda giren mikropları, vücudun doÄŸal bağışıklık sistemi tepki gösterinceye dek yavaÅŸlatır
Zeytin yaprağı, etkileri sarımsak ve soğana da benzeyen doğal bir antibiyotik ve antioksidan- dır.
Düzenli olarak hastalıklardan korunma amaçlı tüketilebileceÄŸ i gibi doÄŸrudan hastalıkların tedavisinde de kullanılabilir.
Zeytin aÄŸacının tamamında bulunan ve acı-buruk bir tadı olan oleuropein, zeytinin iÅŸlenmesi sırasında uzaklaÅŸtırılır. Oysa ki zeytin aÄŸacının hastalık ve zararlılara karşı direncini saÄŸlayan en önemli savaÅŸçının oleuropein olduÄŸu düÅŸünülmektedir. Oleuropein' in içeriÄŸinde bulu-nan "elenolik asit" ve oleuropein türevi olan "kalsiyum elenolat" çok çeÅŸitli mikroorganizma gruplarını uzak tutma özelliÄŸine sahiptir.
Bugün çok az insan, zeytin yaprağının çok faydalı kullanımı kolay tıbbi bir bitki olduÄŸunu bilir. Zeytin yaprağı kullanımı daha çok Akdeniz ülkeleri insanları tarafından kullanılmakla beraber son yıllarda birçok ülke tarafından da bitkisel ilaç olarak kullanılması bu konudaki araÅŸtırmalara hız vermiÅŸtir.
ZEYTİN YAPRAÄžI ÇAYININ YARARLI ETKİLERİ
ANTİMİKROBİYAL ETKİ
Zeytin yaprağı çay olarak tüketildiÄŸinde vücuda alınan oleuropein iki enzim tarafından elenolik aside dönüÅŸtürülür. Elenolik asit daha öncede belirttiÄŸimiz gibi yüksek antimikrobiyal etkiye sahiptir. Bakterilerin hücre duvarını etkiler ve böylece doÄŸal yolla bağı-şıklık sistemi güçlenmiÅŸ olur. Böylece birçok antibiyotiÄŸe direnç kazanan mikro organizma ve dolayısıyla bunların neden olduÄŸu birçok hastalık doÄŸal yollarla ortadan kaldırılmış olmaktadır.
ANTİOKSİDAN ETKİ
SoluduÄŸumuz havadaki oksijen, vücut içinde serbest radikaller adı verilen ve toksik (zehirli) etki gösteren bazı maddelerin oluÅŸmasına neden olur. Demirin paslanması ve balığın sudan çıktıktan sonra ölmesi, oksijenin zararlı etkilerine örnektir. Antioksidanlar, vücudumuzda kimyasal reaksiyonlar sonucu oluÅŸan veya dışardan sigara, alkol, kirli hava v.s. ile alınan zararlı maddelerin (serbest radikallerin) nötralize edilmesini saÄŸlar.
Antioksidanları n yardımı ile hastalıkların oluÅŸumu önlenebilir, hormonal denge korunabilir, yaÅŸlanma süreci geciktirilebilir. Zeytin yaprağı ekstraktı yüksek antioksidan aktiviteye sahiptir. Bu etki oleuropein bileÅŸiÄŸiyle beraber tabloda verilen diÄŸer fenolik bileÅŸiklerin sinerjik etkileri sonucu meydana gelir. Vitamin C ve E nin gösterdiÄŸi antioksidan aktivitenin yaklaşık 2,5 katı kadar daha yüksek bir antioksidant aktiviteye sahiptir.
KORONER DAMARLAR ÜZERİNE ETKİSİ
İn-vivo ÅŸartlarda yapılan birçok çalışma oleuropein' in vasodilator (damar geniÅŸletici) etki yaptığını, tansiyonu düÅŸürdüÄŸünü ve anti-aritmik özellik gösterdiÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Aynı zamanda LDL kolesterol seviyesinde düÅŸmeye neden olduÄŸu sonucuna varılmıştır. Kalp rahatsızlıkları nda zeytin yaprağı çayı ile iyi sonuçlar elde edilmektedir. Laboratuar ve klinik çalışmaların sonucu olarak, zeytin yaprağı çayı kalp yetmezlikleri, damar tıkanıklıkları üzerinde de etkili bulunmuÅŸtur.
HYPOGLİSEMİK ETKİSİ
( KAN ÅžEKERİ SEVİYESİNİ DÜZENLEME )
Yine yapılan in-vivo (canlı vücudunda) çalışmalarda, zeytin yaprağının etken maddesi oleuropein, hipoglisemik etki göstermiÅŸ ve yüksek kan ÅŸekeri seviyesinde düÅŸme gözlenmiÅŸtir.
ZEYTİN YAPRAĞI
Zeytin aÄŸacı (Olea europaea) Oleaceae familyasına ait herdem yeÅŸil bir bitkidir. Zeytin yaprakları binlerce yıl önce insanlar tarafından hastalıkların tedavisinde çare olarak kullanılmıştır. Son yıllarda dünyada, doÄŸal organik bitkiler üzerindeki araÅŸtırmalar gittikçe önem kazanmaktadır. Özellikle Amerikan Kanser AraÅŸtırma Enstitüsü zeytin yaprağının 21. yüzyılın en önemli doÄŸala antimikrobiyal, antiviral bir etkiye sahip çok önemli bir bitki olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bu konuda 69 kitap, 1800 den fazla makale, dergi ve çeÅŸitli yayınlar yapılmıştır.
Zeytin aÄŸaçları dünyadaki en dayanıklı aÄŸaçlardandır. Uzun süreli yaÅŸamlarını büyük ölçüde kendilerine hastalık ve zararlı-lara karşı direnç kazandıran "oleuropein" adlı bir madde üretmelerine borçludurlar.
40 yılı aÅŸkın bir süredir kullandığımız antibiyotiklere karşı artık çoÄŸu mikroorganizma direnç kazanmıştır. GeçmiÅŸ zamanlarda antibiyotiklerle tedavi edilebilen bir çok hastalık, artık tedavi edilemez hale gelmiÅŸtir. Bakterilerin ve virüslerin bu ilaçlara daha dirençli hala gelmeleri antibiyotiklerin aşırı doz alımı ya da yanlış kullanılmasının bir sonucudur. İşte zeytin yapraklarında bulunan "oleuropein" maddesi ve hidrolizleri, antibiyotiklere direnç kazanmış mikroorganizmalar üzerinde etkili ve çok deÄŸerli bir bileÅŸendir.
Bugüne kadar zeytin yaprağında 100'e yakın madde elde edilmiÅŸtir.(Bkz Tablo 1) Yaprakta bulunan bu maddeler zeytin çeÅŸidini uygulanan kültürel tedbirlere, yetiÅŸtiÄŸi bölgeye ve hasat zamanına göre farklılıklar gösterir.Yaprakta bulunan fenolik ve flavonait
bileÅŸikler vücudun bağışıklık sistemini güçlendirip hastalıklara karşı dirençli olmasını saÄŸlar.Yaprakta 60-90mg/gr oranında oleuropein bileÅŸiÄŸi bulunmaktadır.
ZEYTİN YAPRAĞININ ETKİLİ OLDUĞU DİĞER RAHATSIZLIKLAR VE MİKROORGANİZMALAR
Kan Åžekeri Seviyesini Düzenleme
LDL Kollestrol Seviyesini Düzenleme
Antioksidan Etki
BronÅŸit
Soğuk Algınlığı
Kulak Enfeksiyonları
Fibromalarya
Fungal (Mantar) Enfeksiyonları
Herpes Virüsü
Salmonella sp.
Kandidiyasis
Dizanteri
Streptococcus sp.
Dizanteri
Streptococcus sp.
Hepatit A,B,C
Zatürre
Cilt Rahatsızlıkları
Zona
Romatizmal Hastalıklar
ZEYTİN YAPRAÄžI ÇAYI KULLANIM ÖNERİSİ
Bir çay kaşığı kuru yaprak, bir bardak sıcak suya konur ve 2-3 dakika demlenmeye bırakılır.Süzülür ve böylece zeytin yaprağı çayı hazırlanmış olur. Günde 2-3 bardak önerilen dozdur.
Biribiri ile uyumlu bitkilerden oluÅŸan güzel iki kış çayı tarifi.
Tarih: 06 Ocak 2015
Kış Çayı
Kışın bu karlı ve soÄŸuk havasında içimizi ısıtıp bağışıklık sistemimizi koruyacak bir çok karışım yapılabilir fakat bunu yaparken vücudumuzun diÄŸer organlarının dengesini bozmayacak ÅŸekilde birbiri ile uyumlu bitkilerden karışım yapmak çok önemlidir.
Biribiri ile uyumlu bitkilerden oluÅŸan size güzel iki kış çayı tarifi derledim.Hem siz için hem de sevdiklerinizle de paylaşın ki onlar da istifade etsinler.
Kış çayı Tarifi 1
Malzemeler:
Adaçayı 20 Gr
Tarçın 1 Çubuk
Karanfil 7 Adet
Havlıcan 2 Parça
KuÅŸburnu 50 Gr
Hibisküs 30 Gr
Okaliptüs 7 Yaprak
Papatya 15 Tane
Hazırlanışı: Malzemeleri harmanladıktan sonra bir bardak kaynar suya bu karışımdan 1 tatlı kaşığı koyup 5 dakika demlendirdikten sonra süzüp , Bal veya pekmezle tatlandırarak içebilirsiniz.
Kış çayı Tarifi 2
Ihlamur 20 Gr
Papatya 15 Adet
KuÅŸburnu 15 Adet
Hazırlanışı: Malzemeleri harmanlamadan bir çaydanlık soÄŸuk suya önce 15 adet kuÅŸburnu atılıp su kaynayıncaya kadar ısıtılır 5 dakika kaynadıktan sonra ocağın altı kapatılıp ıhlamur ve papatyalar ilave edilip karıştırılır 5 dakika demlendirdikten sonra, bal veya pekmezle tatlandırarak içebilirsiniz.
Şifa olması dileği ile
Afiyet olsun.
Editör
GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin DoÄŸal Tedavi Yöntemi
Tarih: 09 Kasım 2014
Türkiye Dünyaya ÅŸifa dağıtıyor.
Tarih: 02 Kasım 2014
Türkiyeden dünyaya ÅŸifalı bitkiler ihracatı;
Türkiye kendine has kokusu ve aroması olan otlar açısından gayet verimli bir coÄŸrafyaya sahip. Kozmetik sanayiden eczacılığa kadar birçok alanda kullanılan bu bitkilerin sayısının 500 civarında olduÄŸu tahmin ediliyor. Odun dışı orman ürünleri olarak sınıflandırılan bu ürünler son zamanlarda Türkiye’nin ihracat kaleminde gözle görülür bir nitelik kazanmaya baÅŸladı. Zira dünya genelinde saÄŸlıklı yaÅŸam trendlerinin de ağırlık kazanmasıyla bu tip bitkilere gösterilen ilgi artış gösteriyor.
Deutche Welle'nin aktardığı Global Industry Analysts araÅŸtırma ÅŸirketinin tahminlerine göre, 2015 yılına kadar dünyadaki bitkisel kökenli ilaç ve ürünler pazarı 93 milyar doları aÅŸacak.
Çin başı çekiyor
Türkiye’nin en çok ihraç ettiÄŸi ürünlerin başında kekik ve defne yaprağı geliyor
Dünyada raÄŸbet görmeye baÅŸlayan bu ürünlerin büyük bir bölümü Çin ve Hindistan tarafından temin ediliyor. 2010 rakamlarına göre, 1,3 milyar dolarlık ihracatıyla Çin bu ürün grubunun ticaretinde yüzde 15,8'lik bir payı elinde bulunduruyor. Aynı yıl 939 milyon dolar ihracat yapan Hindistan ise dünyadaki bu ürün grubu ihracatının yüzde 11’ini yapıyor. Bu iki ülkeyi 908 milyon dolarlık ihracatıyla ABD izliyor.
ABD bu ürünleri tedarik eden önemli bir ülke olmasının yanında geliÅŸmiÅŸ ilaç sanayisi ile bu ürünleri en çok talep eden ülkelerin başında geliyor. 2010 yılında bu ürün grubunun ithalatında ABD 1,3 milyar dolar ile listenin en tepesinde yer alıyordu. ABD’yi bu ürün grubunun ithalatında yüzde 8 payı bulunan Almanya ve yüzde 5,8 ile Japonya takip ediyor.
Türkiye ihracatını yüzde 14 artırdı
Zengin ürün florasıyla Türkiye, son dönemde dünyanın farklı noktalarına gönderdiÄŸi bitkisel ürünlerde çıkış yaşıyor. Ege AÄŸaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları BirliÄŸi rakamlarına göre Türkiye 2010 yılında 98 milyon dolarlık ihracat yaptı. Aynı rakamlara göre 2011 yılında bu türden ürünlerin ihracatı yüzde 14’lük artışla 112 milyon dolara ulaÅŸtı.
Kekik ve defne yaprağına ilgi büyük
Türkiye 2011 yılında dünyaya 31 milyon dolarlık kekik ihracatı yaparken, defne yaprağında ihracat 27 milyon dolar oldu. Bu rakamlar bu iki ürün ihracatının toplam bitkisel ürün ihracatının yaklaşık yarısına denk geldiÄŸini gösteriyor.
Türkiye’nin zengin odun dışı orman mamüllerini en çok talep eden ülkelerin başında Almanya geliyor. Ege AÄŸaç Mamulleri ve Orman Ürünleri İhracatçıları BirliÄŸi rakamlarına göre 2011’de Almanya’ya yapılan ihracat 11 milyon doları geride bıraktı. Almanya’nın Türkiye’den aldığı 11 milyonluk bitkisel ürünlerde defne yaprağı, mavi haÅŸhaÅŸ ve kekik başı çekiyor. Almanya Türkiye’den 2011 yılında 1,7 milyon dolarlık defne yaprağı satın aldı. Mavi haÅŸhaÅŸ için bu rakam 1,6, kekik içinse 1,4 milyon dolar oldu. Söz konusu ürünler özellikle ilaç ve kimya sanayisi için önemli girdi maddeleri olduÄŸundan, bu sektörlerde geliÅŸmiÅŸ olan Almanya’nın bu tip ürünleri daha çok talep ettiÄŸi görülüyor.
'Rakamlarda üretimin payı önemli'
Global Industry Analysts araÅŸtırma ÅŸirketinin tahminlerine göre, 2015 yılına kadar dünyadaki bitkisel kökenli ilaç ve ürünler pazarı 93 milyar doları aÅŸacak
Türkiye'nin bu ürün grubundaki avantajlı konumunun temel nedenlerinden birisi, iklim, dolayısıyla da zengin flora. Akdeniz AÄŸaç ve Orman Ürünleri İhracatçıları BirliÄŸi BaÅŸkanı Bülent Aymen bu bitkilerin üretimi ile ilgili alınan mesafenin de etkili olduÄŸunu anlatıyor.
Aymen, “Dünyada saÄŸlıklı ürünlere yönelik ilginin artmasından sonra Türkiye'nin bu tür ürünlerdeki ihracat rakamları artış gösterdi. Türkiye özellikle kekik ve defne yaprağı gibi ürünlerin üretimini de gerçekleÅŸtiriyor. Bu nitelikleri ile Türkiye, kekik, defne yaprağı ve adaçayı gibi ürünlerde dünyanın en önemli tedarikçilerinden birisi olmaya devam ediyor. Genel tabloya bakıldığında Türkiye, odun dışı orman ürünleri ihraç eden 196 ülke arasında kendine 21. sırada yer buluyor” diye konuÅŸuyor.
Kronik yorgunlukta Meyan kökü mucizesi
Tarih: 07 Ekim 2013
MEYAN KÖKÜ ARAÅžTIRMA VE İNCELEME
MEYAN KÖKÜ
EÄŸer birisi kronik yorgunluk sendromu olarak bilinen anlaşılması güç ve neredeyse tedavi edilemez olan rahatsızlık için bir tedavi bulunabilseydi dünyanın her yanındaki bir çok kiÅŸinin ıstırabı sona ererdi.Kronik yorgunluk sedromu sizin düÅŸündüÄŸünüz ÅŸey olmayabilir.Bu normal bir yorÄŸunluk hali deÄŸildir.Elbette zaman zaman yorulabilir bitkin düÅŸebilirsiniz ama bu KSY deÄŸildir.KSY tanı konulmasına ve tedaviye çoÄŸunlukla olanak vermeyen bir yığın belirtiyle tanımlanır.
SaÄŸlıklı zinde bir insan birden bire görünürde bir neden olmadan uzun süren gribimsi bir hastalığa yakalanır;bu hastalığa baÅŸ aÄŸrıları eklem ve kas aÄŸrıları depresyon ve en çok da kiÅŸinin iÅŸe gitmesini engelleyebilen ve onu bütün gün yatıran sürekli ve yoÄŸun bir yorgunluk eÅŸlik eder.
Doktorlar ona baÅŸka bir isim koyamadıklarında onu kronik yorgunluk sedromu olarak tanımlarlar.Ama hiç kimse nasıl tedavi edilebileceÄŸini ya da ona neyin neden olduÄŸunu bilmiyor.Yaygın tedavi aÄŸrı kesiciler ve antidepresanlardır.İyileÅŸme nadir olarak görülür ve düÅŸ kırıklığı yüksek orandadır.
Consumer Reports kısa bir süre önce ÅŸu gözlemi bildiriyordu:A.B.D.de muhtemelen yüzbinlerce insanın kronik yorgunluk sedromu var…Nedeni hakkındaki teoriler hormanal bağışıklıkla ilgili ve nörolojik anormallikler dahil olmak üzere neredeyse her ÅŸeyi kapsıyor.Bu yıkıcı olduÄŸu kadar insanı çaresizde bırakan bir hastalıktır.
Åžimdi bu anlaşılması güç ve zayıf düÅŸürücü illetin doÄŸanın en eski ilaçlarından biriyle meyan kökü ile iyileÅŸtirilme olasılığı söz konusu.Kronik yorgunluk sedromunun arkasındaki pek anlaşılmayan bazı mekanizmaları tanımlayan yeni araÅŸtırmalar ortaya çıktıkça bazı uzmanlar ve hastalar meyan kökünün farmokolojik etkisinin bu rahatsızlığın tedavisine mükemmel bir biçimde uyduÄŸunu gördüler.
Bununla birlikte meyan kökü kronik yorgunluÄŸu olan herkes için uygun deÄŸildir ve bazı durumlarda rahatsızlığı dahada ağırlaÅŸtırabilir. Onu tercihen bir saÄŸlık uzmanının gözetimi altında tedbirli kullanmak önemlidir.Ama eÄŸer kronik yorgunluk belli biyokimyasal eksikliklerden esasen bir tür düÅŸük tansiyondan kaynaklanıyorsa eczacılk ilaçlarıyla karşılaÅŸtırıldığında benzersiz bir biçimde etkili ve nispeten zararsız bir ilaç olan meyan kökü “mucizevi” bir iyileÅŸmenin gerçekleÅŸmesine yardımcı olabilir.
DAVE’İN MUCİZESİ
“Yirmi yıldır ilk kez kendimi harika hissettim”
Åžu anda elli beÅŸ yaşında olan güney Florida daki balıkçı ve yolcu teknelerinde uzun süredir kaptanlık yapan David Williams için bu rahatsızlık 1977 de tipik bir biçimde ciddi bir göÄŸüs üÅŸütmesinin ardından aşırı bir yorgunluk olarak baÅŸladı.Åžimdi “O denli yorgun ve bitkindim ki bu yorgunlugu iliklerime dek hissediyordum ve zihnim bulunık olduÄŸundan hiçbir ÅŸey düÅŸünemiyordum”.diye anlatıyor.David garajdan evine kadar sık sık bir yerlere oturmadan gidemediÄŸini hatırlıyor.”Bana neler olduÄŸunu bir türlü anlamıyordum” diyor.
Ayrıca tipik bir biçimde onun rahatsızlığına da kolayca tanı konulmamıştı. Sonraki yıllarda yaÅŸamı bir kabusa dönüÅŸtü birkaç kez iÅŸini kaybetti ve karısı tarafından terk edildi “Zihnimdeki sis yorgunluk,adeta üstüme çökmüÅŸ beni eziyordu”Doktor doktor dolaÅŸtı birkaç danışmana ve psikiyatriste de baÅŸvurdu.”bir psikiyatrist bana her türlü psikiyatrik ilacı denetti ama hiçbiri iÅŸe yaramadı”çaresizlik içindeydi bildiÄŸim tek ÅŸey durumumun düzelmiyeceÄŸiydi tam bir çöküntünün eÅŸiÄŸindeyken yerel bir askeri hastahaneye gitti “Kendimi onların insafına bıraktım dedim ki Tanrı aÅŸkına bana yardı etmelisiniz benim rahatsızlığımın ne olduÄŸunu bulmak zorundasınız.Neden sürekli olarak bu kadar yorgunum?Doktorlar onu Miami Üniversitesindeki bir immünoloÄŸa gönderdiler orada 1992 de ona kronik yorgunluk sedromu tanısı konuldu.Ama bunun ona pek bir yararı olmadı tipik deneme yanılma yoluyla tedavinin de öyle kendisini çok daha iyi hissetmiyordu.
Sonra 1995in sonlarında bir ilerleme kaydedildi.Johs Hopkins deki doktorlar ilk kez bazı kronik yorgunluklara bir tür düÅŸük tansiyon anormalliÄŸinin neden olduÄŸunu buldular.Williams Dr Marilyn Cox a ve sonrada düÅŸük tansiyon bozukluÄŸunu tam olarak tanımlayan bir “eÄŸik masa testi” için Miami Üniversitesine sevk edildi.EÄŸer bu eÄŸik masada dikey olarak asılı kaldığınızda nispeten çabuk bayılırsınız,hastasınız demektir.David de de öyle oldu bingo sonraki aÅŸikar adım tansiyonun yüksetilmesi doktorları Williams a bedende tuzu ve sıvıyı tutan kan basıncını ve hacmini yükselten fludrokortizon ilacı verdiler.Bu teoriye göre bu ilaç kan basıncını yükselterek beyne giden kanı ve oksijeni arttırarak kronik yorgunluk sedromunun belirtilerini dolaylı olarak yok edebilir ancak Williams buna ve benzeri ilaçlara kötü bir tepki verdi.
Williams arayışını sürdürerek yerel kütüphanede bir araÅŸtırma yaptı.Bilgisayarda A.B.D.Ulusal Tıp Kütüphanesine baÄŸlanarak bir İtalyan doktorun Dr Riccardo Baschettinin New Zealand Medical Journal adlı derginin yazı iÅŸleri müdürüne yazdığı iki mektubu buldu.Doktor mektuplarında kendi kronik yorgunlugunu meyan kökü alarak tedavi ettiÄŸini bildiriyordu .Nedeni:Bazı kiÅŸilerde meyan kökü tansiyonu yükseltiyor baÅŸlangıçta Williams bu öneriyle alay etti güldüm bu bana son derece saçma gelmiÅŸti yinede Dr.Williams ı çok mutlu etmiÅŸti.Kendimi gerçekten harika hissettim yani tam olarak iyileÅŸmiÅŸ hissettim tamamen yüzde yüz adeta yenilenmiÅŸtim çok heyecanlanmıştım çok ÅŸaşırmıştım yirmi yıldan beri bunu arayıp durmuÅŸ ve en sonunda bulmuÅŸtum
Meyan kökünün anormal derecede düÅŸük tansiyonu iyileÅŸtirerek kronik yorgunluk belirtilerini geçiktirdiÄŸine dair kanıt için Williams 1996 Agustosunda kritik eÄŸik masa testinden tekrar geçti eÄŸer bu testi başı dönmeden ya da bayılmadan atlatırsa bu onun tansiyon anormalliÄŸinin kontrol altına alındığı anlamına gelecekti .O Bu testi mükemmel bir biçimde geçtim.diyor.Tallahassee Memorial Regional Tıp Merkezinden kardiyolog Dr Cox bunu onaylıyor.Doktor meyan kökünün David in tansiyonunu normale döndürdüÄŸünü ve böylece kronik yorgunluk belirtilerini geçirdiÄŸini kabul ediyor.O”Bu bilimsel olarak mantıklıdır”diye açıklıyor.”Meyan kökündeki esas aktif madde glisirhizinik asit düÅŸük tansiyon anormalliÄŸini tedavi etmek için verilen Florinef ilacı gibi etki gösteren bir bitki steroidi dir.Dr.Cox Wiliams ın tansiyonunu normale döndürecek ve eÄŸik masa testinden geçmesini saÄŸlayacak kesin dozu bulmak için onun farklı dozlarda meyan kökünü denemesine yardımcı oldu.Doktor hanım bu vakayı bir tıp dergisi için yazmıştır ve o düÅŸük tansiyonlu baÅŸka kronik yorgunluk hastalarının da doktor gözetimi altında meyan kökü aldıklarını duymuÅŸtur.
O Nedir?
Baklagiller familyasına mensup olan meyan kökü söylendiÄŸine göre tıbbı olarak ilk kez 5000 yıl önce Çin Pen Tsao Ching adlı bir bitkisel devalar derlemesinde ortaya çıkmıştır.
O zamandan beri kadim mısır da Yunanistan da Orta çaÄŸda Avrupada ve günümüze kadar esasen solunum yolu enfeksiyonu nezle ,öksürük,ve daha yakın zamanlarda da ülser için bir halk ilacı olarak kullanılmıştır.Kullanılan kısmı kökü ya da köksapıdır.Günümüzde bu kökler kıyılır toz haline getirilir ve siyah ekstrelere dönüÅŸtürülür ve meyan kökünün esas aktif kimyasal maddesi olan glisirhizinik asit ayrıştırılır ve bazen ayrı olarak kullanılır.
Kanıt Nedir?
Meyan kökünün kronik yorgunlugu tedavi edebileceÄŸi fikri ilk baÅŸta bir çok kiÅŸiye saçma görülebilir.Ama kısa bir süre önce yapılan ve kronik yorgunluk bulmacası için ve onun meyan köküne çok benzer bir biçimde iÅŸ gören ilaçlarla iyileÅŸtirilebileceÄŸiyle ilÄŸili yeni açıklamalar sunan araÅŸtırmalar sayesinde bu bitkiye duyulan güven giderek artmaktadır.
Johns Hopkins Üniversitesi nde yapılan dönüm noktası oluÅŸturan ve bu arda David Williams ıda doÄŸru yönlendiren bir inceleme kardiyologt Hung Calkins ve meslektaÅŸları tarafından yürütülmüÅŸtü.Doktorlar bu incelemede yirmi üç kronik yorgunluk hastasının yüzde 95 gibi ÅŸaşırtıcı bir bölümünde yani biri hariç hepsinde kan damarlarının geniÅŸlemesi ve hızla düÅŸen tansiyon nedeniyle beynin oksijensiz kalmasıyla sonuçlanabilen düÅŸük tansiyon anormalliÄŸi buldular dahası Hopkins araÅŸtırmacıları hastalara bedende tuz ve sıvı tutmaya neden olan ve tansiyonu yükselten fludrokortizon ilacı verdiklerinde hastaların yaklaşık yarısının kronik yorgunluk belirtileri ya tamamen yada kısmen kayboldu.
Buna benzer biçimde, 1991’de A.B.D. Ulusal SaÄŸlık Enstitüleri’nde, Mark A. Demitrack ve meslektaÅŸları, çoÄŸu kronik yorgunluk hastasında,bu hastalığın uyuÅŸukluk,yorgunluk,bağışıklık tepkisinde düzensizlikler ve abartılı alerjik reaksiyonlar gibi tipik belirtilerine neden olabilecek “hafif böbreküstü bezi yetersizliÄŸi”olduÄŸunu buldular.Åžaşırtıcı bir biçimde,bu resmi araÅŸtırmacılar,kronik yorgunluk sendromunun ve böbreküstü bezi ”yetersizliÄŸinin” belirtilerinin nerdeyse aynı oldukları sonucuna vardılar!Ve bu durum nasıl tedavi ediliyordu?Hopkins incelemesinde tansiyonu yükselten ve KYS belirtilerini yok eden aynı ilaçlarla,hidrokortizon ve fludrokortizon ilaçlarıyla. Kısacası: Kronik yorgunluk sendromu olan birçok kiÅŸinin böbreküstü bezleri iyi çalışmıyor olabilir,bu da böbreküstü bezi yetersizliÄŸi olarak adlandırılan,kandaki kortikosteroid düzeylerinin düÅŸük olmasıyla sonuçlanır.Bu, düÅŸük kan basıncı ve düÅŸük kan hacminin yanı sıra, özellikle sodyum olmak üzere, minerallerin anormal salgılanışına neden olur.Bu yetersizliÄŸi uygun steroidler’le gidermek kronik yorgunluk belirtilerini geçirebilir ve iÅŸte meyan kökü burada devreye girer.Kendi kronik yorgunluk sendromunun tedavisinde de meyan kökünü kullanan İtalyan doktor Riccardo Baschetti.”Meyan kökü,aslında,güçlü steroid’dir,”diyor.Meyan kökü de,steroidal ilaçlar gibitansiyonu yükseltebilir ve sıvı tutmaya neden olabilir.Gerçekten de,meyan kökü yiyenler,bu zararlı yan etkiler konusunda uzun zamandan beri uyarılmaktadırlar.İronik bir biçimde. uzun zamandır bilinen bu olumsuz farmakolojik etki, meyan kökünün kronik yorgunluÄŸu tedavi etmesini saÄŸlayan ÅŸeydir. Dahası, meyan kökü 1950’lerde, Addison hastalığı olaral bilinen klasik”böbreküstü bezi yetersizliÄŸi”nin tedavisinde ilaç olarak kullanılmıştı.Dr.Baschetti. çoÄŸu kronik yorgunluÄŸunun, aslında, Addison hastalığının atipik bir biçimi olduÄŸuna ve tedavide bunun göz önünde bulundurulması gereÄŸine inanıyor. A.B.D. Ulusal Alerji Ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü tarafından desteklenen yeni bir kontrollü bir inceleme,fludrokortison (Florinef) ilacının, ”böbreküstü bezi yetersizliÄŸini” tedavi ederek, kronik yorgunluk sendromunu geçirip geçirmediÄŸini bulmak için baÅŸlatıldı.Bu ilaç, bu rahatsızlık için yaygın olarak ullanılmaktadır. EÄŸer öyleyse, bu hemen hemen aynı ÅŸeyi yapan meyan kökünün geçerliliÄŸini de onaylamış olacaktır.
DR. BASCHETTİ’NİN MUCİZESİ
“Meyan kökü birkaç gün içinde beni eski gücüme kavuÅŸturdu”.
İtalyan doktorun periÅŸanlığı 3 Mart 1993 de birden bire “klasik gribimsi belirtilerle”baÅŸladı.Durumu yavaÅŸ yavaÅŸ kötüleÅŸti kullandığı birkaç reçeteli ilacın hiçbir yararı olmadı ve o 1993 ‘ün AÄŸustosundan kasımına dek neredeyse yataÄŸa mahkum oldu.Ondan sonra ona kronik yorgunluk sedromu tanısı konuldu.
Emekli bir devlet saÄŸlık yetkilisi olan Dr.Riccardo Baschetti çaresizlik içinde tropikal iklimde iyileÅŸecegini umut ederek Padua’daki evinden ayrılıp Santo Domingo ya gitti ve orada beÅŸ hafta kaldı.Buna raÄŸmen hastalığı daha da kötüledi “Kronik yorgunluk sedromunun yıkıcı etkileri genel olarak fazla önemsenmiyor”,diyor doktor,”Oysa bu gerçekten ciddi bir hastalık”.
Dr. Baschetti birkaç ilacı denemenin yanı sıra diyetinide deÄŸiÅŸtirmeye çalıştı.Hayretle tuzlu yiyecekler yediÄŸinde kendisini daha iyi hissettiÄŸini fark etti.Sonra kronik yorgunluk sendromunun sodyumu tutan hormon yani aldosteron eksikliÄŸi içeren klasik Addison hastalığına benzeyen böbreküstü bezi yetersizliÄŸinin atipik bir biçimi olabileceÄŸini fark etti.O ayrıca meyan kökünün “esasen aldosteromsu etkileriyle ünlü olduÄŸunu ve 1950’lere kadar kortizon henüz yokken Addison hastalarının meyan köküyle baÅŸarıyla tedavi edildiklerini de” hatırladı.
Ozaman ÅŸöyle bir muhakeme yürüttü:”EÄŸer kronik yorgunluk Addison hastalığına benzer bir hormanal yetersizlikse o zaman meyan kökü belki düÅŸük hormon faliyetini normale döndürebilir,ve böylece onun hastalık belirtilerini geçirebilir.”Bunun üzerine meyan kökü yemeye baÅŸladı.İlk kronik yorgunluk atağını yaÅŸadığından beri geçen yirmi ay içinde ilk kez bir rahatlama farketti.”Meyan kökü birkaç gün içinde fiziksel ve zihinsel gücümün canlanmasını saÄŸlar!”O yine de tam olarak normale dönmemiÅŸti .Meyan kökü dozunu giderek yükselterek günde 30 grama kadar çıkardı.
Derken meyan kökünü sodyum açısından zenÄŸin sütte eritmenin onun gücünü arttırabileceÄŸini idrak etti.Ekim 1994 5 gramlık katı meyan kökü ekstresini bir litre sütte eritti ve onu hemen içti.”Beni ÅŸaşırtan bir biçimde kısa bir süre sonra on dakika boyunca sürekli çok derin bir biçimde iç geçirdim.İki saat içinde kendimi neredeyse tamamen iyileÅŸmiÅŸ hissettim.”O ÅŸimdi her gün sütte eritilmiÅŸ 4 gram meyan kökü ve 2.5 miligramlık hidrokortizon ilacı alıyor ve kendisini hala harika hissediyor.O kronik yorgunluk sedromunun tamamen iyileÅŸmesini meyan köküne baÄŸlıyor.Dr.Baschetti kendi deneyimini ve teorilerini birkaç saygın tıp dergisinde yayınlanan bildirilerle ve mektupla anlatmıştır.O hastalığının sadece bir kere sınama amacıyla meyan kökünü almayı bıraktığında nüksettiÄŸini söylüyor.”O çok ÅŸaşırtıcı bir biçimde etkili “diyor.
O Nasıl İş Görüyor?
Meyan kökü doÄŸanın kendi kortikosteroidler’inden biridir.Bunlar böbreküstü bezleri tarafından üretilen ve güçlü steroidal kortizon ilacınınkine çok benzer bir farmokolojik etkiye sahip ilaçlardır.AraÅŸtırmacılar meyan kökünde bulunan ve kortizona benzer bir etki yapan aktif maddenin glisirhizinik asit olduÄŸunu onayladılar.Dr. Baschetti ye göre meyan kökündeki glisirhizinik asit bir enzimin faaliyetini engelleyerek iÅŸ görüyor;aksi taktirde bu enzim sizin kendi doÄŸal hormonunuz olan hidrokortizonu parçalayıp yok ediyor.
Dr. Baschetti’nin teorisine göre “Böylece daha fazla hidrokortizonu koruyarak meyan kökü hem kronik yorgunlukta hemde Addison hastalığında görülen hormanal eksiklikleri gidermeye yardımcı oluyor.” O” Meyan kökünün faaliyetinin bedende sodyumun tutulmasına ve su dengesine yardımcı olan kortizon’un ve diÄŸer hormanların faaliyetine benzediÄŸini “ söylüyor.
Onu Kimler Almalı?
Kronik yorgunluk tanısı konulmuÅŸ kaç kiÅŸinin anormal derecede düÅŸük tansiyonu ya da adrenal yetersizliÄŸi olduÄŸu ve böylece meyan kökünün yararını görebileceÄŸi kesin olarak bilinmiyor.Hopkins incelemesinden bir ipucu geliyor:AraÅŸtırmacılar deneklerin yaklaşık yarısının ilaçtan yaralandığını gördüler bu da aynı yüzdenin meyan kökünün de yararını görebileceÄŸini ima ediyordu.Öte yandan A.B.D.2nin Ulusal SaÄŸlık Enstitüsü’nün incelemesi kronik yorgunluk hastalarının neredeyse yüzde 70’inin “böbreküstü bezi yetersizliÄŸi”olabileceÄŸini ima ediyordu.Öte yandan A.B.D.’nin Ulusal SaÄŸlık Enstitüsü incelemesi ,kronik yorgunluk hastalarının neredeyse yüzde 70’inin “böbreküstü bezi yetersizliÄŸi” olabileceÄŸini ve onlarında meyan kökünden yararlanabileceklerini ileri sürüyordu.DiÄŸer tedavilerle ne kadar az iyileÅŸme saÄŸlandığı göz önüne alındığında bu her iki oranda da etkileyicidir.
İhtiyacınız Olan Miktar
Bu beden ağırlığınıza göre deÄŸiÅŸir.Ana görüÅŸ dergilerinde bu konuya çok az yer verildiÄŸinden doÄŸru miktarı bulmak genellikle bir deneme yanılma sürecini gerektiriyor.İşte bu yüzden kronik yorgunluk sedromunu ya da baÅŸka bir rahatsızlığı tedavi etmek için meyan kökünü denerken bir doktorun veya baÅŸka bir saÄŸlık uzmanının gözetimi altında bulunmanız gerekir.
Onu kullanan bazıları kendi dozlarını saptamışlardır.Epey deneme ve yanılmadan sonra David Wiliams için en yararlı doz günde 5 gramdı ve bu doz 375 miligram glisirhizinik asit içeriyordu.Bu bunun herkes için doÄŸru doz olduÄŸu anlamına gelmiyor.Wiliams iri yapılı bir adamdı boyu 1.80 metreden uzundu ve 109 kiloydu .”Dozlar her hasta için özel olarak belirlenmeli ve her hastanın sonuçları bir doktor tarafından izlenmelidir,”diyor Dr.Cox.
Tüketicinin Dikkatine
Tedavi edici bir madde olarak meyan kökü “gerçek madde “olmalıdır.Åžekerleme olarak kullanılan meyan kökü diye adlandırdığımız ÅŸeyin büyük bölümü aslında gerçek meyan kökü deÄŸil,anasondur.Gerçek meyan kökü toz ve sıvı ekstre olarak saÄŸlıklı besin dükkanlarında bulunabilir.Bazı meyan kökü ürünleri glisirhizinik asitten arındırılmıştır;glisirhizinik asit hidrokortizon üretimini artıran ve kritik doÄŸal steroid hidrokortizon’un bedende tutulmasını saÄŸlayan madde olduÄŸundan onsuz meyan kökü kronik yorgunluk sendromunu iyileÅŸtiremez.Bununla birlikte, normal insanlar için bu daha güvenlidir.
Güvenlik Etkeni
Normal insanlar için,meyan kökünü uygun olmayan yüksek dozlarda almak,baÅŸ aÄŸrısı,uyuÅŸukluk ,tehlikeli biçimde yüksek tansiyon, kalp durması ve kalp yetmezliÄŸi ile sonuçlanabilecek sodyum ve su tutulması (ödem) gibi ciddi yan-etkilere yol açabilir.Meyan kökü ekstresini, hatta ÅŸekerlemesini aşırı dozlarda almak, hastanelik durumlara neden olmuÅŸtur.EÄŸer onu kronik yorgunluk sendromu için kullanıyorsanız, aşırı miktarda almak ayrıca potasyum dengesini bozabilir.bu da kalp yetmezliÄŸini hızlandırabilir.Uzun vadede toksisite meselesine gelince, İngiltere’de, meyan kökü resmen bir besin olarak sınıflandırılmıştır,bu da onu bir besin kadar güvenli görüldüÄŸü anlamına geliyor.
Uyarı:Dr.Cox, meyan kökünü tedavi amacıyla alan herkesin, özellikle kandaki potasyum düzeylerinin yaÅŸamı tehdit –edecek derecede düÅŸmesi gibi yan-etkiler için dikkatle izlenilmesi gerektiÄŸi konusunda uyarıyor.Meyan kökü “doÄŸal” olsa da, o güçlüdür ve rasgele bir ÅŸekilde kullanılamaz.
Onu Kimler Almamalı?
hamile kadınlar meyan kökünü almamalıdırlar.Güvenlik için, daima bir doktora danışınız.
O Başka Nelere İyi Gelir?
Meyan kökü gastrit ülser için uzun süreli bir tedavidir.Almanyada bitkisel ilaçlarla ilgili yasal otorite olan komisyon E ülser tedavisinde meyan kökünün kullanılmasını onaylıyor; bu tedavi için, dört ila altı haftayı geçmemek kaydıyla,günde 200 ila 600 miligram glisirhizin (yaklaşık olarak 5 ila 15 gramlık kök) alınmasını tavsiye ediyor.DiÄŸer araÅŸtırmalar, meyan kökünün virüslerle mücadeleye yardımcı olabileceÄŸini ve bağışıklık iÅŸlevini destekleyebileceÄŸini gösteriyor.
MEYAN KÖKÜNÜ KRONİK YORGUNLUK İÇİN NASIL KULLANMALI
Dr. Riccardo Baschetti’den Tavsiye ve Uyarılar
Dr.Baschetti 2 gram saf glisirhizinik asitten arındırılmış meyan kökünün yarım litre soÄŸuk düÅŸük yaÄŸlı yada kaymağı alınmış sütte eritilmesini tavsiye ediyor.İnce öÄŸütülmüÅŸ meyan kökü kullanınız ve erimesine yardımcı olmak için onu on iki saat kadar az miktarda suda bekletiniz.Bu içeceÄŸi her sabah içiniz.EÄŸer birkaç saat içinde iyileÅŸme görmezseniz meyan kökünün dozunu yavaÅŸ yavaÅŸ ve ihtiyatlı bir biçimde 5 grama kadar çıkarınız.
“Meyan kökü ancak eÄŸer kronik yorgunluk hastasının lenf bezleri ÅŸiÅŸmiÅŸ ve aÄŸrılıysa iÅŸe yarayacaktır,”diyor.Dr.Baschetti “EÄŸer sizde bunlar yoksa sizde gerçekten kronik yorgunluk sedromu yoktur.”O ayrıca eÄŸer tansiyonunuz genellikle yüksekse kronik yorgunluk sedromunuzun olmadığını belirtiyor,ve bu durumda sodyum tutulmasına neden olacağı ve tansiyonu daha da belki tehlikeli biçimde yükselteceÄŸi için meyan kökünü kesinlikle almamanızda ısrar ediyor.En önemlisi de meyan kökü sadece eger kandaki hidrokortizon düzeyleriniz düÅŸükse iÅŸe yarıyor.Depresyonu olanların da meyan kökü almamaları gerekiyor çünkü yeni incelemeler böyle depresyonlu kiÅŸilerin kanlarında yüksek düzeylerde steroid hidrokortizon bulunduÄŸunu gösteriyor.Böyle durumlarda meyan kökü hidrokortizon düzeylerini dahada yükselterek depresyonu ağırlaÅŸtıracaktır.
ÖNEMLİ:Bir doktor durumunuza kesin tanı koymadıkça yorgunluk sedromu için meyan kökü almamanızı tavsiye ederiz.DoÄŸru tanı kesinlikle ÅŸarttır eÄŸer lenf bezleriniz ÅŸiÅŸmiÅŸ ve aÄŸrılı deÄŸilse meyan kökü almayın eÄŸer KSY ile ilgisi olmayan klasik depresyonunuz varsa meyan kökü almayın eÄŸer yüksek tansiyonunuz varsa meyan kökü almayın.
KAYNAK BİLGİLERİ
Armanini,d. Further studies on the mechanism of the mineralocorticoid action of licorice in humans.Journal of Endocrinol ınvest 19(9) :624,1996.
Baschetti,R.Chronic fatigue syndrome and neurally mediated hypotension.Journal of the American Medical Association 275:359,1996.
-Chronic fatigue syndrome and liquorice.New Zealand Medical Journal.April 26,157,1995.
Borst,J.G.G.Synergistic action of liquorice and cortisone in Addisons and simmond disease.Lancet 1:657-663,1953.
Bou-Holaigah,I.The relationnship between neurally mediated hypotension and the chronic fatigue syndrome.Journal of the American Medical Association 274:961-967,1995.
Cleare,A.J.Contrasting neuroendocrine resposes in depression and chronic fatiggue syndrome.Journal of Affective Disordders 35:283-289,1995.
Demitrack,M.A.Evidence for impaired activation of the hypothalamic-pituitary-adrenal axis in patients with chronic fatigue syndrome.Journal of Clinical Endocrinology and metabolism 73:1224-34,1991.
Reflekslerin bilmediğimiz faydaları
Tarih: 30 Mart 2013
Refleksler, bir nevi insan vücudundaki pürüzleri gideren sistem. Elimizde olmadan yaptığımız ve otomatikleÅŸmiÅŸ hareketlerin sırlarının hepsini çözemesek de keÅŸfedebildiÄŸimiz kadarıyla büyük hikmetler taşıyorlar.
İnsan vücudu, birbirinden ilginç kabiliyetlerle donatılmış. Bu melekelerin bir kısmı Kudreti Sonsuz tarafından insan ihtiyarına bırakılırken, diÄŸer ve büyük kısmı ise bilinç dışı çalışmayla yükümlü. Bilinç dışı ve iradeye baÄŸlı olmadan çalışan organlar bir yana, insanın vücudunun günlük hayatta sık sık yaptığı istem dışı birçok hareket bulunuyor. Vücuda dışarıdan gelen tehlikelere karşı koruyan bu ani hareketlenme mekanizmasının büyük iÅŸlevi bulunuyor. İrticalen (kendiliÄŸinden) ortaya çıkan bu tepkilere tıp dilinde refleks deniyor. Peki, bir ömür boyu gayri ihtiyari gerçekleÅŸen bu ani hareketler nasıl oluÅŸur, ne iÅŸe yarar?
150 km hızla üflemek kolay deÄŸil!
Havada bulunan partiküllerin solunum yollarına girmesiyle vücudun oluÅŸturduÄŸu otomatik bir reaksiyon, hapşırık. GüneÅŸ ışığına hassas kimselerde sık sık görülebiliyor. Burun mukozası hassaslaÅŸması ve ağır kokulu, yoÄŸun kirli ortamlarda da sıkça hapşırmak mümkün. Hapşırık sırasında 150 km hızla vücutta bulunan 40 bin partikül dışarı atılır. Bu sayede solunum yollarında bulunan bakteriler dışarı atılır. Ertesinde vücutta bir rahatlama ve hoÅŸnutluk hissi oluÅŸur. Bazı kimseler, bu reflekslerinin çok gürültülü olduÄŸundan dolayı ağız-burun yollarını kapayarak engelliyor. Fakat özelikle kafa bölgesinde büyük bir basınç oluÅŸturması sebebiyle hapşırık kesinlikle engellememeli. Zira kafatasında artan basınç özellikle yüksek tansiyon hastaları için tehlikeli ve beyin damarlarında kanamalara sebep olabiliyor.
Esnemek beyni soÄŸutuyor
Esneme sırasında ağız içindekilerin görülmesi hoÅŸ bir görüntü oluÅŸturmaz. Kapama sırasında gelen kaba ses de çabası... Bu yüzden nezaketen bu görüntü ve sesin perde edilmesi beklenir. Uykuyla ezelden beri iliÅŸkilendirilen bu hareketin ÅŸimdiye kadar herhangi bir çözümlemesi yapılamasa da öne sürülen tezler bir hayli ilginç. Evrimciler esnemenin ilkel dönemlerden kalan davranış olduÄŸunu öne sürüyor. Çene kaslarının büyükçe açılması rakibe karşı bir güç gösterisi olarak yorumlanıyor. Bu hareket, zamanla evrilmiÅŸ ve günümüz insanına esneme olarak miras kalmış. Amerikalı profesör Andrew C. Gallup’a göre esneme hadisesi beynin çok ısındığı zamanlarda vücudun gösterdiÄŸi bir refleks. Bu sayede çok ısınan beyin tıpkı bir bilgisayar fanı etkisi gibi soÄŸuyor. Yapılan istatistiklerde esneyen insanları gören kiÅŸilerde de esneme görülüyor.
İnatçı hıçkırıklardan korkun
Belirli aralıklarla diyafram kasının kasılmasıyla ciÄŸerlere ani nefes alınıyor. Bu sırada ses telleri arasındaki açıklık istem dışı olarak kapanıyor ve hava arada sıkışarak o istemediÄŸimiz ‘Hıck’ sesi meydana geliyor. Hıçkırmak kendiliÄŸinden sona eren bir refleks ve hastalıksal sebepleri dışında birçok nedeni bulunuyor. Bunların arasında yemek yerken lokmaları çabuk yutmak, heyecan, korku, stres, alkol ve sair sebepler bulunuyor. Kısa süre devam eden bu kısa sıçramaları, nefesini tutmak, su içmek, amuda kalkmak gibi iptidai yöntemlerle gidermek mümkün. Hatta kimi yerlerde ÅŸeker emmek, torba içine solumak, dilin çekilmesi, buzlu suyla gargara, tiksindirme ve korkutma yollarına baÅŸvuranlar bulunuyormuÅŸ. Lakin uzun süreli ve inatçı hıçkırıklar büyük hastalıkların habercisi olabilir ve doktor muayenesi gerekebilir.
Yanlış sinyal beyne giderse...
Bacak bacak üstüne atıldığında, dirsekler dayandığında, baÄŸdaÅŸ kurarak uzun süreli oturmalarda sıklıkla yaÅŸanır karıncalanma. Vücudun uyuÅŸan yerlerine binlerce iÄŸnenin batırıldığını hissetmek asap bozucudur. Karıncalanma geçici ve zararsız bir his olmakla beraber sık yaÅŸanması baÅŸka hastalığın belirtisi olabiliyor. Bu hissin baÅŸlıca nedeni eklemlerin kapanmasıyla çevresel sinirlere yüklenen basınç. Beyin vücudun her yerinden devamlı surette mesaj alır. Uzun süre bacak bacak üstüne oturursak dizin iç yüzeyine yakın sinirler, altta kalan bacak tarafından sıkıştırılır ve beyne giden duyumlar düzensiz hale gelir. Buradan sonra beyin bölgeden gelen verileri farklı algılar. Ardından vücudu uyarır. BulunduÄŸu konumdan daha rahat bir pozisyona geçmesi için mesajlar gönderir. UyuÅŸan bölgelere hafif masajları yaparak kaşıntı giderilebilir.
Gerinip duruyorsan rahatladın demektir
Sabahları uyanınca yaptığımız ilk iÅŸtir gerinmek. Peki vücudun tüm kaslarını kopma noktasına gelene kadar germenin sebebi nedir? Özellikle masa başında çalışanların sık sık yaptığı bu refleksin arkasında kaslarımızdaki protein lifleri var. Kemikleri saran kaslarda aktin ve miyosinden oluÅŸan lifler iç içe geçmiÅŸ halde bulunuyor. Hareket ettiÄŸimizde kaslar bu moleküller arasındaki baÄŸların çalışmasıyla güç üretiyor. Durgun haldeyken kaslarda herhangi bir hareket olmasa da bu baÄŸlar kaslara az miktarda gerilim saÄŸlar. Zaman içinde gerilim artarak azami dereceye geldiÄŸinde vücudun hareketsiz kısımlarında sertlik hissi uyanır. İşte gerinme refleksi bu sırada devreye girer ve kaslar uzun süre hareketsiz kalmaktan kurtulur. Vücuda yapılan masaj ve fizyoterapi uygulamalarının ardından vücutta oluÅŸan rahatlık da bu sayede oluÅŸur.
Kemiklerimiz neden çıtlar?
Kimilerinin bayıla bayıla yaptığı bu hareket kimilerinde tike dönüÅŸebiliyor. İleri yaÅŸlarda kireçlenme gibi önemli rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Fakat çıtlatma iÅŸlemi zamanla bilinç dışı bir alışkanlığa dönüÅŸebiliyor. Aslında bu ‘çıt’ sesinin kemiklerden geldiÄŸini zannetmek büyük yanılgı. En kolay çıtlayan yerler vücudumuzun küçük ve sürtünmeli kemiklerinin bulunduÄŸu parmaklar. Burada eklemlerde kemiklerin rahat hareket etmesini saÄŸlayan ve yaÄŸlı sıvıyla dolu kapsüller bulunuyor. Parmaklar gerilince eklem yerleri de düzleÅŸerek gerilir ve sıvının içinde erimiÅŸ haldeki gazlar kabarcıklaşır. İşte bu çıtlama sesleri o kabarcıkların patlama sesidir. Çıtlamadan sonra eklemin hareket alanı geniÅŸler. Bu sayede eklemler daha rahat hareket eder. Çıtlatma hareketi üst üste tekrarlanmaz. Zira gaz kabarcıklarının sıvı içinde tekrar erimesi gerekir.
Bazı temel gıdaların ortaya çıkiÅŸ tarihçesi
Tarih: 19 Åžubat 2013
1. GiriÅŸ
Bu çalışmanın amacı, günlük hayatımızda önemli yer tutan bazı gıdaların kökenleri, ortaya çıkış zaman ve yerleri hakkında mevcut bilgileri derleyerek tüketicilere bilgi sunmaktır.
2. Unlu ürünler
2.1. Ekmek
Tüm dünya ülkelerinde ve ülkemizde, tahıl ürünleri ve özellikle de ekmek beslenmede ön sıradaki yerini korumaktadır. Tüketimi, ekonomik ve sosyal koÅŸullara baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸim gösterse de ekmeÄŸin, gelecekte de önemini sürdüreceÄŸi kuÅŸkusuzdur. M.Ö. 4300 yıllarında deÄŸirmencilik ve fırıncılığın var olduÄŸu, yapılan kazılardan anlaşılmıştır. M.Ö. 4000' lerde ise Babillilerin, fırınlarda ekmek piÅŸirdiÄŸini ileri süren araÅŸtırmalar mevcuttur. Mayalı ekmek, M.Ö. 1800 yıllarında Eski Mısırlılar tarafından tesadüfen keÅŸfedilmiÅŸtir. Mısırlıların ekmeÄŸin zenginleÅŸtirilmesinden haberdar oldukları, ekmeÄŸe bal, hurma gibi maddeler kattıkları belirlenmiÅŸtir. Ekmek yapım sanatı Eski Mısır'dan Akdeniz ülkelerine yayılmıştır. Eski Yunanlılar ekmek yapımını M.Ö. 8.yüzyılda Mısır'lılardan öÄŸrenmiÅŸtir. Daha sonra Roma' lılar zamanında ekmekçilik oldukça geliÅŸmiÅŸ ve büyük ticari fırınlar yapılmıştır. Orta Avrupa' ya ve Avrupa' nın diÄŸer ülkelerine ekmek yapma sanatı çok sonraları güneyden yayılmıştır. Ekmek yapımında çavdar ve diÄŸer tahılların kullanımına ise daha sonra baÅŸlanmıştır. Avrupa' da 15. y.y' da beyaz ekmek üretimine geçilmiÅŸ fakat o devirde bu ekmeÄŸi ancak zengin sınıf yiyebilmiÅŸtir. Ülkemizde hem beslenme alışkanlıkları ve hem de ekonomik yapı nedeniyle ekmeÄŸin diyetteki önemi, geliÅŸmiÅŸ ülkelere kıyasla daha fazladır. Bugün günlük kalorinin yarıdan fazlasının, proteininde üçte ikisinin tahıl ve ürünlerinden saÄŸlandığı tahmin edilmektedir. Görülüyor ki; dünyada ekmeÄŸin önemi eski çaÄŸlarda olduÄŸu gibi günümüzde de sürmektedir (ÖZKAYA, 1992).
2.2. Bulgur
Bulgurun bilinen tarihi M.Ö. 4000 yıllarına kadar dayanmakta ve merkez olarak Anadolu ve civar ülkelerin geleneksel bir gıdası olarak bilinmektedir. Bulgur, özellikle Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan ve Mısır gibi ülkelerde yoÄŸun olarak tüketilmektedir. Bulguru sanayi sektörüne ve fabrikasyon üretime taşıyan ilk ülke Türkiye'dir. Türkiye' de bulgur üretimi yapan ilk fabrika, Birinci Dünya Savaşı sırasında kurulmuÅŸtur. Daha sonra yöre insanlarının 1950 ve 60'lı yıllarda Amerika'da bulguru tanıtmaya baÅŸlaması ve ilk fabrikaları açmaları ile birlikte bu ülkede bulgur, üzerinde durulan bir ürün haline gelmiÅŸtir. Amerikalılar bulgurun ticari yapısını geniÅŸletmek için Hindistan'da ve diÄŸer pirinç türevi ürünleri seven ülkelerde tanıtma büroları açmış, askeri amaçlarla stoklamış, ve menülerine almışlardır. Türkiye ise bu geliÅŸimi geriden izlemiÅŸtir. Gerçekte bu sektörde sanayileÅŸmeye erken baÅŸlanmış, fakat yeterince tanıtım yapılamamıştır. Cumhuriyet dönemi ile birlikte sanayileÅŸme yoluna giren ülkemizde, aile ÅŸirketleri bulgur sektörüne el atmıştır. Bu fabrikalar genellikle Karaman, Gaziantep, Çorum, İçel gibi hammaddeye yakın illere kurulmuÅŸtur (BAYRAM, 1996).
2.3. Tarhana
Tarhana, Türkler tarafından Orta Asya'da yaÅŸadıkları dönemden bu yana bilinen ve sevilerek tüketilen geleneksel bir gıda maddesi olup, Orta Asya' dan göç eden Türkler ve MoÄŸollar tarafından Anadolu, Orta DoÄŸu, Macaristan ve Finlandiya' ya getirilerek tanıtılmış ve bu ülkelerde de tüketilmeye baÅŸlanmıştır. Bu geleneksel gıdamız bugün Arap ülkelerinde "Kishk", Macaristan'da "Tahonya", Finlandiya'da ise "Talkuna" olarak bilinmektedir (TEMİZ ve PİRKUL, 1990). Ülkemizde daha çok kırsal kesimde ve ev ölçeÄŸinde üretilen, çoÄŸunlukla kış aylarında kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceÄŸi olan tarhananın; endüstriyel boyutlu üretimi son yıllarda artış göstermeye baÅŸlamıştır. DeÄŸiÅŸik bölgelerimizde bileÅŸimleri ve üretim teknikleri farklı bir çok tarhana çeÅŸidi üretilmektedir (TAMER ve ark., 2004).
2.4. Makarna
Makarnanın dünyada ilk defa İtalya' da üretildiÄŸi söylense de, makarna yapımına ilk kez Çin veya Japonya' da baÅŸlanmıştır. UzakdoÄŸu' dan Avrupa' ya gelen makarna, tüketicilerin beÄŸenisi nedeniyle üretilmeye baÅŸlanmış ve 1800 yılında ilk kez İtalya'da küçük makarna makineleri geliÅŸtirilmiÅŸtir. Otomatik vakumlu kontinu preslerde ekonomik ve hijyenik bir ÅŸekilde makarna üreten entegre tesisler, makarna üretimini kolaylaÅŸtırmıştır. Ülkemizde böyle tesislerin sayısı giderek artmaktadır. Türkiye'de makarna sanayinin baÅŸlangıç tarihi 1922 olarak kabul edilmektedir. 1950 yılından sonra geliÅŸme gösteren sektörde, gün geçtikçe sayıları artan ve belirli bölgelerde yoÄŸunlaÅŸmış fabrikalarda üretim yapılmaktadır (ÜNAL, 1991).
2.5. Bisküvi
Bisküvi, kelime olarak Latince iki kat piÅŸirme anlamına gelen "biscocotus"dan türemiÅŸtir. Türkiye'de bisküvi üretimine 1924 yılında küçük imalathanelerde son derece ilkel ÅŸartlarda baÅŸlanmıştır. O yıllarda bisküvi hamuru elle çalışan preslerde ÅŸekillendirilip, odunla ısıtılan fırınlarda piÅŸirilmiÅŸtir. 1932 yılında imalathane sayısı 4 iken, 1941 yılında un kıtlığı nedeniyle bisküvi üretimine bir süre ara verilmiÅŸ, 1956 yılında ilk bantlı fırın İngiltere'den ithal edilerek İstanbul' da faaliyete geçmiÅŸtir (AKIN, 1999).
3. Fermente Ürünler
3.1. Sofralık zeytin
Zeytin yetiÅŸtiriciliÄŸinin doÄŸuÅŸu konusunda net bir bilgi bulunmamakla birlikte, Akdeniz havzasındaki medeniyetlerin yakınında baÅŸlamış olduÄŸu söylenebilir. Zeytin yetiÅŸtiriciliÄŸi yaklaşık 6.000 yıl önce Anadolu' da baÅŸlamıştır. Oleacea familyasının bir üyesi olan zeytinin (Olea europaea L.) anavatanı, GüneydoÄŸu Anadolu Bölgesini de içine alan Yukarı Mezopotamya ve Güney Ön Asya'dır. Anadolu' da özellikle Kilikya ovasında (Adana civarı), zeytin yetiÅŸtiriciliÄŸi yapıldığı konusundaki veriler, Hitit metinlerinde yer almaktadır. Zeytinin ilk kez kültüre alınışı ve ıslahı Samiler tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir (ANONİM 1997). Arkeolojik bulgular arasında ve özellikle batık gemilerden çıkartılan saÄŸlam ÅŸekilde kalabilmiÅŸ olan amforalar zeytin ve zeytin yağının buÄŸday ve ÅŸarap ile beraber ticareti yapılan üç üründen biri olduÄŸunu göstermektedir (AKTAN ve KALKAN, 1999).
3.2.TurÅŸu
TurÅŸu üretimine ne zaman baÅŸlandığı hakkında kesin bir belge olmamasına karşın, çok eski tarihlere dayandığı düÅŸünülmektedir. İnsanların sirke veya tuzu tanımalarından sonra turÅŸu üretimine baÅŸlamış olabileceÄŸi kabul edilmektedir. Gıdaların fermentasyonla dayanıklı hale getirilmesi, oldukça karmaşık ve belli bilgi birikimini gerektiren bir yöntem olmakla birlikte; bira, ÅŸarap ve sirke gibi fermente ürünlerin M.Ö. 7000' lerde üretildiklerine dair bulgulara rastlanılmaktadır (AKTAN ve ark., 1998). M.Ö. 3. y.y.' da Çin Seddi' nin yapımı sırasında iÅŸçilerin fermente olmuÅŸ, asitli sebze karışımları tükettiÄŸine dair kayıtlar bulunmaktadır (MACRAE ve ark., 1993). Ülkemizde önceleri ev ölçeÄŸinde olan üretim, daha sonra ticari amaçla yapılmaya baÅŸlanmıştır. Bugün ülkemiz dünyada önemli bir turÅŸu üreticisidir. TurÅŸu çeÅŸitleri arasında üretimi en yaygın olan hıyar turÅŸusudur. Türkiye' de turÅŸuluk hıyar üretiminin tarihi ise oldukça yenidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa' dan getirilen tohumlar ile Bursa' nın Orhangazi ilçesi Gedelek köyünde turÅŸuluk hıyar yetiÅŸtiriciliÄŸine baÅŸlanmıştır (AKTAN ve ark., 1998).
3.3. Sirke
Sirke insanlar tarafından çok eski dönemlerden beri tanınmış olan bir fermentasyon ürünüdür. BaÅŸlangıçta alkollü içkilerin kendiliÄŸinden asetik asit fermentasyonuna uÄŸramaları, yani sirkeleÅŸmeleri arzu edilmeyen bir durum olarak görülmekteydi. Çünkü ÅŸarap ve bira gibi içkiler açık bir kapta kendi haline terk edildiÄŸinde sıvının yüzeyinde birkaç gün sonra sirke bakterilerinden bir zar meydana gelip, ÅŸarap veya biranın bozulmasına neden olmaktaydı. Fakat daha sonraları insanlar bu olaydan faydalanmasını öÄŸrenmiÅŸler ve zamanla sirkeye de gereksinim duyarak olayın mekanizmasını incelemiÅŸlerdir. Bulunan eski eserlerden Sümerlerin, Asurluların, Etilerin, İranlıların, eski Mısırlıların ve nihayet eski Yunanlıların sirke yaptıkları anlaşılmaktadır. DoÄŸada yalnız sirkede rastlanılan sirke solucanı M.Ö. 3000 yıllarına ait eski Mısır küpündeki tortuda bulunmuÅŸtur. İncilin bazı yerlerinde sirkeden bahsedilmiÅŸ ve sirke içinde kalker gibi kireçli maddelerin kolayca çözüldüÄŸü kaydedilmektedir. Kleopatra'nın büyük inci danelerini sirkede eritip sofrada ikram etmeyi sevdiÄŸi ve Anibal' in de Roma' ya yürüyüÅŸünde ordularının Alp DaÄŸları' nı geçmesi için kayaları keskin sirke ile eritip yol açtığından kaynaklarda bahsedilmektedir (AKTAN ve KALKAN, 1998).
3.4. Boza
Boza ve benzeri içkilerin 8000-9000 yıllık geçmiÅŸi vardır. Orta Asya' da Türkler bozayı çok eski zamanlardan beri bilip, içmiÅŸlerdir. Türkler Orta Asya' dan çeÅŸitli yerlere göç ettikleri ve daha sonra Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin geniÅŸleme tarihlerinde gittikleri yerlerin halkına boza yapmasını öÄŸretmiÅŸler ve bugünkü coÄŸrafi yayılışını saÄŸlamışlardır (PAMİR, 1961). Boza Osmanlı döneminde en parlak yıllarını yaÅŸamıştır. Bozanın, besleyici ve enerji verici özelliÄŸi nedeniyle orduda da tüketildiÄŸi bilinmektedir1. 16. yüzyıla kadar rahatça içilen bu içeceÄŸe II. Selim döneminde bir takım kısıtlamalar getirilmiÅŸtir. İçine afyon katılarak üretilen "Tatar Bozası" II. Selim tarafından yasaklanmıştır (DÜLER, 2002). Bu yasağın o devirde yapılan bozalarda alkolün yüksek olmasından ileri gelebileceÄŸi bildirilmiÅŸtir (TÜRKER, 1974). Osmanlı Devletinde bozahaneler meyhaneler gibi kullanıldığından dolayı zaman zaman kapatılmışlardır (ÖCALAN, 2002). IV. Sultan Mehmet' in 1670 yılında getirdiÄŸi içki yasağı ile birlikte bozanın da keyif verici bir içecek olduÄŸuna karar verilmiÅŸ ve bozahaneler kapatılmıştır (DÜLER, 2002; ÖCALAN, 2002). 19. y.y'da ekÅŸi ve alkollü bozanın yerini, giderek tatlı Arnavut bozası almıştır. Çünkü bu boza çeÅŸidi saray tarafından daha çok sevilmiÅŸtir (DÜLER, 2002). Bozanın ilk üreticileri Türkler olmakla birlikte, konunun araÅŸtırılması ülkemizde ihmal edilmiÅŸ, bu da bozayı bazı Avrupa ülkelerinin kendi ulusal ürünleri olarak tanıtmalarına olanak saÄŸlamıştır (UYLAÅžER ve ark., 1998).
Tansiyonla ''anjiotensin'' hormonu iliÅŸkisi bulundu
Tarih: 19 Åžubat 2013
Vücutta yüksek tansiyona neden olan mekanizma İngiliz bilimadamlarınca ortaya çıkarıldı.
Daily Telegraph gazetesinde yer alan habere göre, araÅŸtırmacılar ilk kez, vücudun kan basıncını nasıl kontrol altına aldığına ve sürecin bazen nasıl yanlış gittiÄŸine dair anahtar bir unsuru buldular.
Cambridge ve Nottingham üniversiteleri bilimadamları, söz konusu mekanizmayı, kadınlarda gebelikte görülen tansiyonun çok tehlikeli bir biçimi olan ''preeklampsi'' üzerinde çalışırlarken keÅŸfettiler.
Tansiyon, ''anjiotensin'' denilen hormonlar tarafından kontrol ediliyor ve bu hormonun yükselmesi kan basıncını artırıyor.
Bu hormonları araÅŸtırmak için 20 yıl harcayan bilimadamları, nihayet bunların geliÅŸimdeki ilk aÅŸamayı keÅŸfettiler. Bilimadamları artık bu hormonların aşırı üretimine yol açan anahtarı engellemenin bir yolunu bulabileceklerini düÅŸünüyorlar.
Cambridge Üniversitesinden Prof. Robin Carrel, buldukları ÅŸeyden çok heyecan duyduklarını belirterek, "(Hastalığın oluÅŸumuyla ilgili) Bir adım öncesine giderek ve ilk deÄŸiÅŸime bakarak yeni stratejilerin yolunu açıyor ve neden bazı insanların yüksek tansiyona yakalandığını anlamaya baÅŸlıyoruz" dedi.
Tansiyon, kalp hastalıklarının ve felcin temel nedenlerinden biri ve bu hastalığın tedavisi için verilen ilaçlar, tüm reçetelerin yüzde 6'sını oluÅŸturuyor.
Halen kullanılan tansiyon ilaçları kan basıncının yükselmesine yol açan mekanizmanın daha sonraki evrelerini hedef alıyor.
BESİNLER VE VİTAMİNLER
Tarih: 08 Åžubat 2013
Vücudumuzun yapı taÅŸları, vücudumuza giren besinlerden oluÅŸuyor. Genç kalmak isteyen, pürüzsüz cilt isteyen, saÄŸlıklı bir beden isteyen burada verilen rehberi iyi incelemeli. Kabağın K vitamini, brokolinin ÅŸifa deposu olduÄŸundan haberiniz var mı? Bu soruların yanıtını bilirseniz, evinize vitamin ve ÅŸifa dolu bir fileyle dönebilirsiniz.
Medical Park Fatih Hastanesi'nden Diyetisyen Sevil Nas Can; çok sık tükettiÄŸimiz, marketten ve pazardan aldığımız meyve ve sebzelerin besin deÄŸerleri h akkında bilgiverdi:
ELMA: C ve E vitamini, folik asit, pektin ve flovonoid içerir. Bağırsak sisteminin korunmasında faydalı ve posadan zengindir. Kolesterol düÅŸürücü etkisi vardır. Kan ÅŸekerini kontrol altında tutar ve vücut direncini artırır. Kas ve eklem aÄŸrılarının azalmasına yardımcı olur.
KABAK:K ve C vitamini içerir. Kanın pıhtılaÅŸmasını düzenler. Kemik geliÅŸimini saÄŸlar. Böbrek fonksiyonlarında faydalıdır.
ARMUT:Fosfor, kalsiyum ve potasyumdan zengindir. Kalp kaslarının düzenli çalışmasına fayda saÄŸlar. Tansiyon ayarlamasında etkilidir. Posadan zenginliÄŸi nedeniyle bağırsakları çalıştırır.
DUT:Kalsiyum, C ve B vitamini ile bol lif içerir. İdrar söktürücü ve bağırsak çalıştırıcıdır.
KİRAZ:Kalsiyum, fosfor ve C vitamini içerir. DiÅŸ çürümesini önlemede faydalıdır. İdrar söktürücüdür. Vücudun su dengesini saÄŸlar.
KESKİN GÖZLER İÇİN YENİ DÜNYA
ERİK:A ve C vitamini ile kalsiyumdan zengindir. Bağırsak çalıştırıcı ve direnç artırıcıdır.
YENİ DÜNYA (MALTA ERİĞİ): A vitamini deposudur. Görmeye ve büyümeye faydalıdır.
İNCİR:Bol posa, kasiyum, fosfor ve magnezyum içerir. Sindirime yardımcıdır. Kemik ve diÅŸ saÄŸlığına etkilidir.
ÜZÜM:Potasyum ve C vitamini deposudur. Sindirim sistemi üzerinde faydalıdır. Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirir.
HİNDİBA:Potasyum, folik asit, C, A ve E vitamini içerir. Demir içeriÄŸiyle kansızlığa iyigelir. Yüksek lif içeriÄŸiyle bağırsakları çalıştırır. Toksin atıcı ve idrar sökücüdür. İştah açıcı özelliÄŸi vardır.
ANANAS: Potasyum, fosfor, demir, A ve C vitamini içerir. Toksin atıcıdır. Bağırsakların düzenli çalışmasını saÄŸlar. Cilt saÄŸlığında etkindir. ZindeliÄŸi artırır.
HAVUÇ:A, B, D ve E vitamini kaynağıdır. Cilt ve kemik saÄŸlığında, hücre yenilenmesinde faydalıdır. Saç dökülmesini azaltır ve saçı canlandırır.
KANSERE KARÅžI ÅžALGAM VE SOYA
SALATALIK: A, B ve C vitamini ile fosfor ve selenyum deposudur. Güçlü bir antioksidandır. Cildi nemlendirir. İdrar yolları enfeksiyonlarında faydalıdır. Bol miktarda posa içermesinden dolayı barsak çalıştırıcıdır. SakinleÅŸtirici etkisi vardır ve toksin atıcıdır.
ÅžALGAM:C vitamini, potasyum ve magnezyum içerir. Yüksek tansiyona iyi gelir. Lif içeriÄŸiyle bağırsak çalıştırıcıdır. Antioksidan özelliÄŸi ile kansere karşı koruyucu etkileri vardır.
SOYA:A vitamini, folik asit, doymamış yaÄŸ asitleri, demir ve yüksek oranda lif içerir. Kalp saÄŸlığını korur. Tansiyona iyi gelir. Bağırsak çalıştırıcıdır. Antioksidan özelliÄŸi ile kansere karşı koruyucudur. Kemikleri güçlendirir.
KUÅžBURNU:A, C, D ve E vitamini yönündenzengindir. Antioksidandır. İdrar yolları enfeksiyonlarında etkilidir. Bağırsak çalıştırır. Enfeksiyonlara karşı vücudu korur. Güçsüzlük ve halsizliÄŸe iyi gelir.
BROKOLİ:A, C, E, B1 ve B2 vitamini ve bol miktarda posa içerir. Kalp hastalıklarına karşı korucudur. Prostat ve kolon kanseri riskini azaltır. Demir ve folik asitten zengindir. Kansızlığa faydalıdır.
SOÄžAN VE SARIMSAKTAN ÅžAÅžMAYIN
MARUL:A, B ve E vitamini içerir. Sinir sisteminde faydalıdır. Büyüme ve geliÅŸmede, cilt ve saç saÄŸlığında olumlu etkileri vardır.
SOÄžAN: A, B ve C vitamini ile fosfor ve kükürtten zengindir. DoÄŸal antibiyotiktir. BronÅŸ açıcı, bağırsak çalıştırıcıdır. Dayanıklılığı arttırır. Kemik ve diÅŸ saÄŸlığında faydalıdır.
SARIMSAK:A, B, C ve E vitamini ile sakaroz içerir. YaÅŸlanmayı geciktirir. Kireçlenmede faydalıdır. Yüksek tansiyonu ayarlar. DoÄŸal antibiyotiktir. Ödem sökücüdür. Damar geliÅŸimindefaydalıdır.
KEREVİZ:A ve E vitamini ile folik asit ve potasyum içerir. İdrar söktürücüdür. Sindirimi kolaylaÅŸtırır. Sinir sisteminde yatıştırıcı etkisi vardır.
KARPUZLA KUM DÖKÜN
KARPUZ:A ve C vitamini ile fosfor ve potasyum içerir. Böbrekteki kum ve taÅŸların atılmasında faydalıdır. Toksin atıcıdır. Sıvı ihtiyacının karşılanmasına da katkısı vardır.
KAVUN:A vitamini, potasyum ve folik asitten zengindir. Damar tıkanıklığında, bağırsakların çalışmasında etkilidir. Göz saÄŸlına fayda saÄŸlar.
BRÜKSEL LAHANASI:C ve B vitamini ile kalsiyum ve demirden zengindir. Kalp saÄŸlığına ve kansızlığa iyi gelir. Kas geliÅŸiminde faydalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Yüksek tansiyonu düÅŸürmede fayda saÄŸlar.
LAHANA:Folik asit, A, B ve E vitamini yönünden zengindir. Güçlü antioksidandır. Mide rahatsızlıklarında ve hazımsızlık gidermede faydalıdır. Toksin atıcıdır.
PAZI:A ve C vitamini ile folik asitten zengindir. Beden güçlendiricidir. Demirden zengin olması sebebiyle kansızlığa iyi gelir. Bol posa içerir. Bağırsak rahatsızlıklarında faydalıdır.
KARNABAHAR:Potasyumdan zengindir. C vitamini içerir. Kalp hastalıklarında ve tansiyon düÅŸürmede faydalıdır.
EMZİREN ANNEYE YER ELMASI
YER ELMASI:İnsülin ve glikoz içerir. Emziren annelerde süt artırıcı etki yapar. Böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur. Cilde faydalıdır.
PIRASA:Demir, kalsiyum ve potasyum içerir. İdrar sökücüdür. BronÅŸ açıcıdır. Sindirimi kolaylaÅŸtırır.
PATATES:C ve B vitamini ile fosfor ve potasyumdan zengindir. Hazımsızlığı giderir. Mide rahatsızlıklarında faydalıdır. Kalp üzerinde olumlu etkileri vardır. NiÅŸasta içeriÄŸinden dolayı kan ÅŸekerinin hızla yükselmesine sebep olabilir.
ENGİNAR:Bol posa içerir. Kalsiyum, potasyum, magnezyum, A ve C vitamini içerir. KaraciÄŸer ve safra kesesi saÄŸlığını korur. Sindirimi kolaylaÅŸtırır. Böbreklerin çalışmasını düzenler. Toksin atıcıdır.
KOLESTEROL DÜÅžMANI TAZE FASULYE
TAZE FASULYE:Folik asit, potasyum, A ve C vitamininden zengindir. Kötü kolesterolün düÅŸmesinde yardımcıdır. Antioksidan özelliÄŸi vardır.
AVOKADO:Potasyum, magnezyum, A ve E vitamini içerir. Lif oranı yüksektir. Kabızlığa iyi gelir. Kalın bağırsak ve hemoroit için faydalıdır. Yüksek tansiyonu düÅŸürücü etkisi vardır.
BAMYA:A, B ve C vitamini içerir. Sindirime yardımcıdır.
BÖRÜLCE:Kalsiyum, posa, potasyum ve A vitamini içerir. Kolesterolün ve tansiyonun düÅŸmesinde faydalıdır. Kabızlığa iyi gelir.
AYVA:A, B ve C vitamini içerir. Mideyi rahatlatır. İshale karşı korucudur. Cilde faydalıdır.
BAKLA:A ve C vitamini içerir. Lif yönünden zengindir. Kabızlığa iyi gelir. Kolesterole ve kansere karşı koruyucudur.
ISPANAK:B ve C vitamini ile magnezyum ve çinkodan zengindir. Cilt saÄŸlığına, sinir sistemine, sindirime, göz saÄŸlığına, büyümeye ve geliÅŸmeye faydalıdır.
DAMAR SERTLİĞİNE KARŞI MISIR
MISIR: Protein, A, B ve C vitamini yönünden zengindir. Damar sertliÄŸine ve kolesterole faydalıdır. İdrar söktürücüdür. Böbreklerin düzenli çalışmasında fayda saÄŸlar.
MUZ:B6 vitamini ve potasyumdan zengindir. Hücre yenilenmesinde ve bağışıklık sisteminin güçlenmesinde faydalıdır. Elektrolit dengesini saÄŸlar.
KAYISI:A, B ve C vitamini içerir. Cilt, göz ve bağışıklık sistemine fayda saÄŸlar. Kemik geliÅŸimini arttırır. Kansızlığa iyi gelir. Kas ve sinir sistemini güçlendirir.
VİŞNE:A vitamini ve potasyumdan zengindir. İdrar söktürücüdür. KaraciÄŸer ve mide üzerinde olumlu etkileri vardır.
ÅžEFTALİ:C vitamini, potasyum ve posadan zengindir. Hazmı kolaylaÅŸtırır. Sinir sistemine faydası vardır. Vücudun savunma sistemini güçlendirir.
SAÄžLAM DİŞLER İÇİN AHUDUDU
AHUDUDU:Folik asit, C, E ve A vitamini içerir. İştah açıcı ve idrar sökücüdür. DiÅŸ saÄŸlığına iyi gelir. İshali önler ve ateÅŸ düÅŸürücüdür.
DOMATES:Folik asit, magnezyum, potasyum, B ve A vitamini içerir. Hücre yenilenmesinde, bağışıklığın artmasında, kemik ve kas geliÅŸiminde etkilidir.
PATLICAN:B1, B2, C ve A vitamini içerir. Sinir sistemine iyi gelir. Cilt saÄŸlığına ve bağışıklık sistemine faydalıdır.
TRABZON HURMASI:A ve C vitamini ile potasyumdan zengindir. İshal koruyucudur. Göz ve cilt saÄŸlığına olumlu etkileri vardır.
C VİTAMİNİ DEPOLARI EN GÜÇLÜ ANTİOKSİDANLAR
PORTAKAL:C vitamini ve flovanoid denilen antioksidan deposudur. Kansızlığa iyi gelir. Kalp ve atardamarları korur. Kolesterol düÅŸürücüdür. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
NAR:C vitamini, demir ve potasyum deposudur. Çok güçlü antioksidandır. Kansere karşı koruyucudur.
MANDALİNA:C ve A vitamini ile potasyum yönünden zengindir. Hastalıklara karşı vücudun direncini arttırır. Yüksek tansiyonu düÅŸürmeye yardımcı olur. Damar sertliÄŸine faydası vardır. Güçlü bir antioksidandır.
GREYFURT: Folik asit, potasyum ve C vitamini kaynağıdır. Hücre yenilenmesinde ve büyümesinde etkilidir. Güçlü antioksidandır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Damar sertliÄŸine faydası vardır.
KİVİ YILLARA MEYDAN OKUR
KİVİ:C vitamini deposudur. YaÅŸlanmayı geciktirir. Güçlü antioksidandır. Alerjiye karşı bağışıklığı arttırır.
ÇİLEK:A, C ve E vitamini ile folik asitten zengindir. Kas ve eklem aÄŸrılarında faydalıdır. Cilde iyi gelir. İdrar sökücüdür.
YEŞİL BİBER:C vitamini yönünden çok zengindir. Güçlü bir antioksidandır.
LİMON:Yüksek oranda C vitamini içerir. İskorbüt hastalığına iyi gelir. Güçlü antioksidandır. İdrar sökücüdür. İdrar yolları iltihabında faydalıdır.
MAYDANOZ:Çok yüksek oranda C vitamini içerir. Ayrıca folik asit, A ve E vitamini yönünden zengindir. Büyüme, kemik ve diÅŸ saÄŸlığı geliÅŸiminde etkindir.
MANGO:A ve C vitamini yönünden hayli zengindir. Göz ve cilt saÄŸlığına iyi gelir. Antioksidan özelliÄŸi ile kansere karı koruyucudur.
PEPİNO: C vitamini, fosfor ve potasyum kaynağıdır. Eklem romatizmasında, kemik gelişiminde ve hemofili hastalığında etkilidir.
Müzmin öksürükler için pratik bir çözüm!
Tarih: 05 Åžubat 2013
Ayak tabanlarımızın yağı emen özel bir yapısı vardır. Bu nedenle eÄŸer tabanınıza örneÄŸin sarmısak sürerseniz yaklaşık 20 dakika sonra tadını aÄŸzınızda alırsınız. Bunu bulan bilim adamları nedenini bilmiyor henüz ama bu etki bize bir tedavi olarak geri dönüyor.
Özellikle çocuklarda (ve tabii büyüklerde) gece uyutmayan ÅŸiddetli öksürük durumunda ayak tabanınıza güzelce Vicks merhemi veya vivasan 33 ot balsam dan sürün ve kalın bir çorap giyin. BeÅŸ dakika içinde öksürüÄŸün kendiliÄŸinden geçtiÄŸini göreceksiniz. Her zaman %100 çalışır ve çocuklara ağır öksürük ilaçları vermekten daha etkilidir."
2012 bitti ama dönüÅŸüm devam ediyor...
Tarih: 13 Ocak 2013
- Tüm savaÅŸlar bitecek. Kimse birbirine saldırmak istemeyecek, kimse kimseyle uÄŸraÅŸmayacak, herkes sakin, mutlu, huzurlu ÅŸekilde yaÅŸayacak.
- Çalışılarak kazanılan deÄŸil sadece varolduÄŸumuz için bize hediye edilen doÄŸal bolluÄŸun farkına varacağız ve her ÅŸey çok bol olacak. İhtiyacımız olan her ÅŸeye bol bol sahip olacağız.
- Madde dünyası son bulacak; kimse maddeye gereÄŸindne fazla deÄŸer veremeyecek.
- Öfke, korku, acı, sıkıntı, stres, yetersizlik, eksiklik, tüm bu saçmalıklar, ilüzyonlar yokolacak.
- 2012’e kadar herkes hızlanarak AYDINLANMA prosesine devam edecek. Åžu anda da hergün milyonlarca insan uyanıyor. 2012’de ise artık aydınlanmamış, uyanmamış, bilge olmayan bir tek kiÅŸi bile kalmayacak.
- BİLGELİK kavramının artık aranan veya elde edilmeye çalışılan bir ÅŸey deÄŸil herkesin sahip olduÄŸu bir özellik olacak.
- KonuÅŸarak deÄŸil bakışarak anlaÅŸtacağız, yaÅŸam çok daha kolay, rahat, huzur, mutluluk, tatmin dolu olacak.
- İçinde yaÅŸadığımız evrenin titreÅŸimi o kadar yükselecek, o kadar pozitif hale gelecekki hiçbir negatiflik barınamayacak.
- Maddeye, maddesel dünyaya gereÄŸinden fazla deÄŸer veren bir tek kiÅŸi bile kalmayacak.
- Herkes özgürleÅŸecek, güçlenecek, para ve madde insanları satın alamayacak.
- Herkes daimi olarak mutlu, huzurlu, tatmin olacak; bu nedenle hiç kimse mutlu olmak, huzur bulmak, veya titreÅŸimini yükseltip rahatlamak için içkiye, sigaraya veya uyuÅŸturucuya ihtiyaç duymayacak. Tüm madde bağımlılıkları sona erecek.
- Maddesel dünya anlayışı sona erecek. Herkes RUHSALLIÄžININ, GERÇEKTE KİM OLDUÄžUNUN FARKINDA olarak yaÅŸamaya devam edecek.
- YaÅŸam RUHUN YANSIMASI olacak.. Tertemiz duyguların, düÅŸüncelerin, RUHSAL seviyedeki tüm güzelliklerin yansıması.. CENNET yani..
- İyilik, güzellik, doÄŸruluk ve ruhun doÄŸal özellikleri dışında hiçbirÅŸey tecrübe edilemeyecek, varolamayacak.
Tabiatttaki Mucizeler bilim adamlarına ilham veriyor
Tarih: 09 Ocak 2013
Mühendisler, fizikçiler ve matematikçiler tabiattaki tasarım tekniklerini araÅŸtırıyor, öÄŸrendikleriyle geleceÄŸin malzemelerini, yapılarını geliÅŸtiriyor. Havadaki nemi toplayıp suyla dolan ÅŸiÅŸeler, kendi ağırlığının bin katını taşıyabilecek tekneler, süper koruyucu kasklar gibi daha nice yaratıcı gücün mucizelerini gösteren örnekler;
Canlılardaki tasarımları örnek alan bilimsel çalışmalar o kadar çoÄŸadıkı saymakla bitmiyor. Bunların en ilginçlerinden biri kısa süre önce açıklandı. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Joanna Aizenberg'in araÅŸtırma ekibi, Nepenthes adlı "böcek yiyen" etçil bitkinin kaygan tuzaklarını örnek alarak hemen hemen tüm katı ve sıvıları uzaklaÅŸtıran bir yüzey malzemesi geliÅŸtirdi.Kasım ayında, icatlar Oscarı da denilen R&D 100 ödülünü de alan Aizenberg ekibinin geliÅŸtirdiÄŸi bu teknolojinin, temiz kalan pencere camlarının üretilmesinden, buz tutmayacak yüzeylerin yapımına, boruların tıkanmasının, bakterilerin toplanmasının önlenmesine kadar çok sayıda yeniliÄŸe kapı açması bekleniyor. Nepenthes, sürahi benzeri tuzakları olan bir bitki. Tuzaklarının, düz duvara tırmanan, tavanda bile yürüyen böceklerin ayaklarını kaydıran ÅŸaşırtıcı yüzey yapıları var.
Kırılgan malzemeleri sağlamlaştırmanın yolu
Prof. Aizenberg, daha önce de ekibiyle birlikte, deniz süngeri Euplectella’nın cam iskeletini detaylı olarak incelemiÅŸti. Narin bir vazoyu andıran bu iskelette, cam çimento ile güçlendirilmiÅŸ kesiÅŸme noktaları, boÅŸ kola kutusu gibi ezilmesini önleyen helezoni kabartılar gibi yedi ayrı yapısal düzen keÅŸfedilmiÅŸti. "Bu cam silindirde çatlak oluÅŸturmak için üstünde tam anlamıyla zıplamanız gerekir" diyen Aizenberg, Euplectella’nın kırılgan malzemelerden çok saÄŸlam yapılar kurmak konusunda mühendis ve mimarlara yol gösterebileceÄŸini söylüyor.
Eylül ayında, Amerika'nın Brown Üniversitesi'den Dr. Haneesh Kesari'nin Euplectella’yı deniz tabanına baÄŸlayan uzantıları nano boyutta (nano metrenin milyarda biri) incelemeye aldığı açıklandı. Bu uzantılar fiber optik kablolara benziyor ama, çok daha güçlü ve daha esnekler. Bazıları cam, bazıları polimer katmanlardan oluÅŸtukları belirtiliyor. Bu katmanların düzenlenme ÅŸekli bir mühendis olan Kesari'nin dikkatini çekmiÅŸti. "Bu gerçekten bir hayvanın iskeleti mi yoksa matematik kitabından bir figür mü diye düÅŸünüyorsunuz." diyor Kesari. Bilim insanı, hangi düzenlemenin uzantıları en güçlü hale getireceÄŸini hesapladıklarında elde ettikleri algoritmanın, süngerin uzantılarında gördükleri ile çok iyi eÅŸleÅŸtiÄŸini söylüyor.
Mantis karidesinin yumruÄŸu
Yaklaşık on santim boyundaki mantis karidesinin "yumruÄŸu" o kadar güçlü ki, aÅŸağı yukarı 100 kiloluk kuvvetle yumuÅŸakçaların kabuklarını parçalıyor ve yiyor. Hem o kadar hızlı darbe indiriyor ki, yumruÄŸu 22 kalibre kurÅŸundan daha çabuk hızlanıyor. (Suyun içinde!) Bu hız, patlamalarıyla flaÅŸ ÅŸeklinde yoÄŸun ışık çıkaran aşırı sıcak kabarcıkların oluÅŸmasına neden oluyor. Kabarcıkların patlamasıyla meydana gelen ÅŸok dalgaları da yumruÄŸun yaklaşık yarı gücünde darbe etkisi yapıyor. Mantis karidesi iki üç ayda bir kabuk deÄŸiÅŸtiriyor ama her kabukla binlerce vuruÅŸ yapıyor. Peki, kalın bir deniz kabuÄŸunda delik açacak güçle ardı ardına vuran uzvu neden parçalanmıyor?
Aralarında Kaliforniya Ünivesitesi'nden Dr. David Kisailus ve Singapur'un Nanyang Teknoloji Üniversitesi'nden Dr. Ali Miserez'in de bulunduÄŸu bilim insanları, mantis karidesinin yumruk benzeri uzvunu detaylı olarak inceledi. Kısa süre önce Science dergisinde yayımlanan araÅŸtırma sonuçlarına göre, kitinden liflerin (kitin insanın saç ve tırnaklarında bulunan keratin benzeri bir madde) çatlakları durduracak ÅŸekilde helezonik olarak yerleÅŸtirilmesi gibi tekniklerle son derece saÄŸlam yapılandırılmış. AraÅŸtırmacılar, mantis karidesinde keÅŸfettikleri yapıyı örnek alarak hava-uzay mühendisliÄŸinde, otomobillerde, askeri zırhlarda kullanılabilinecek malzemeler üretmeye çalışıyor. Bu arada ÅŸunu da belirtelim, Dr. Kisailus kendi ağırlığının bin katından fazla kuvvetle darbe indiren bu hayvanları, camı kırmasınlar diye özel bir akvaryumda tutuyor.
500 gr, 500 kg mı kaldırabilir mi?
2012 yılında, suda koÅŸanlar (Gerris remigis) adındaki böceklerin su üstünde yürümesini saÄŸlayan yapısal özellikler ile odunun hafif ve çok saÄŸlam olmasını saÄŸlayan yapısal sırların birleÅŸtirilmesiyle ÅŸaşırtıcı bir malzeme elde edildiÄŸi açıklandı. Finlandiya'nın Aalto Üniversitesi'nden Dr. Ollı Ikkala ve ekibinin geliÅŸtirdiÄŸi bu malzemeyle yapılacak yaklaşık 500 gram ağırlığındaki bir teknenin, beÅŸ buzdolabını (yaklaşık 500 kilogramı) taşıyabileceÄŸi belirtiliyor. Suda koÅŸanlar, bacaklarını suyun altına daldırmadan, kürek gibi kullanıyor. AraÅŸtırmalar, bacaklarında mumsu bir maddeyle kaplı mikro tüylerin bulunduÄŸunu; tüylerindeki nano oluklarda hava kabarcıklarının tutulduÄŸunu gösterdi. Su yüzeyinin delinmemesi için bacaklarının ıslanmaması gerekiyor.
Suda batmamanın sırrı
Birkaç yıl önce, Oxford Üniversitesi Matematik Enstitüsü'nden Dr Dominic Vella, suda koÅŸanın bacağı gibi ince, esnek bir silindirin batmadan taşıyabileceÄŸi maksimum yükü hesaplamıştı. Silindirin boyu uzadıkça taşıyabileceÄŸi yükün arttığını, ama bir noktadan sonra bükülmeye baÅŸlayıp daha fazla yük taşıyamayacağını belirledi. Daha sonra bu matematik modelini böceklerin bacak ölçüleriyle karşılaÅŸtırdığında, bacak boylarının bükülmeden maksimum yükü taşıyabilecekleri en uygun uzunlukta olduÄŸunu gördü.
Tavanda, camda yürüyebilen canlılar
Tavanda hızlı hızlı yürüyebilen, cama tırmanan, yalnızca tek parmaklarıyla dikey yüzeylere tutunabilen sıcak iklim kertenkeleleri gekolar bilim insanlarının ilgi odağı. Gekoların parmaklarının altındaki nano yapılar, “van der Waals” kuvveti denilen moleküller arası zayıf çekimi maksimize ediyor ve yapışkansız tutunma saÄŸlıyor. Parmaklarının altındaki daÄŸ sıralarına benzeyen yükseltilerin her birinde çok ince milyonlarca tüy var. Bunlar spatulaya benzer uçları olan daha ince tüylere ayrılıyor. 2012'nin ÅŸubat ayında, Massachusetts Üniversitesi'ne baÄŸlı araÅŸtırmacıların gekonun ayağının genel anatomik özelliklerini de inceleyerek Geckskin adı verilen ÅŸaşırtıcı bir alet yaptıkları açıklandı. Yapıştırıcı olmadan yüzeylere yapışan Geckskin düz duvarda 300 kilogram ağırlığı taşıyabiliyor. Kolayca yapışıp ayrılıyor ve tekrar tekrar kullanılabiliyor.
Havadan su toplayacak ÅŸiÅŸeler
Liste uzayıp gidiyor. Kısa süre önce, sırtındaki nem toplama sistemi sayesinde aÄŸzına kadar gelen suyu içen Namib Çölü böceÄŸindeki tasarım örnek alınarak havadan su toplayacak ÅŸiÅŸeler geliÅŸtirildiÄŸi duyuruldu. Aralık ayında, British Columbia Üniversitesi'nden Dr. Christian Kastrup ve M.I.T'den araÅŸtırmacıların, ıslak yüzeylere yapışan, dalgalara raÄŸmen yerlerinden kopmayan midyelerin yapışkanını örnek alarak bir jel ürettikleri açıklandı. Damarlarda akan kana raÄŸmen yapışkanlığını koruyacak bu jelin, yırtılma riski olan zayıf damarları güçlendirebileceÄŸi ve stent takılmasının ardından damarda oluÅŸabilen enflamasyonu önleyebileceÄŸi belirtiliyor. Midyeler, uçlarında yapışkan olan ince iplikçiklerle kayalara, gemilere tutunuyor. Kumun aşındırıcı etkisine, dalgalara dayanıklı olan iplikçiklerin sert ve yumrulu bir tabakayla kaplı oldukları, yüzde 100 gerildiklerinde dahi çatlamadıkları belirtiliyor.
AÄŸaçkakan hikmeti
Gagalarını saniyede 18-22 kez aÄŸaca vurdukları halde beyin sarsıntısı geçirmeyen aÄŸaçkakanların kafasındaki ÅŸok hafifletici yapılar da bilim insanlarına yol gösterdi. Kaliforniya Üniversitesi'nden araÅŸtırmacılar, düÅŸen uçakların uçuÅŸ bilgilerinin kaydedildiÄŸi kara kutuları çok iyi koruyacak bir sistem geliÅŸtirdi. Yaptıkları koruyucu sistemi, içine koydukları mikro elektronik cihazla birlikte bir kurÅŸunun içine yerleÅŸtirdikten sonra havalı tabancayla aliminyum duvara ateÅŸ ettiler. Sonuç mu? Sistem 60.000g'ye kadar darbeden koruyordu. (60.000g, yerçekiminin 60.000 misli kuvvete maruz kalması demek!)
Yağ Yaktıran Gıdalar
Tarih: 08 Ocak 2013
Yağ Yaktıran Gıdalar;
Bugüne kadar kilo vermek için birçok diyet yöntemi deneyip baÅŸarısız olduysanız, neden doÄŸal yolları ve yiyecekleri denemiyorsunuz?
Kilo vermek için mucize bir yol olmamasına raÄŸmen, zayıflamak için Reader's Digest dergisinde yer alan haberdeki vücudunuzun yaÄŸ yakma potansiyelini artıran 15 gıda maddesini tüketebilirsiniz.
Az yaÄŸlı süt, az yaÄŸlı yoÄŸurt ve peynir:
Bunların ortak sırrı içerdikleri kalsiyumdan gelmektedir. Nutrition Reviews isimli dergide yer alan 100 e yakın araÅŸtırmanın yeniden gözden geçirilmesiyle bol kalsiyum alımıyla iyileÅŸen vücut niteliÄŸi arasında güçlü bir baÄŸ bulundu.
Yulaf, arpa:
Bunların sırrı ise liflerde yatıyor. American Journal of Clinical Nutrition isimli dergideki araÅŸtırmaya göre, akÅŸam yemeÄŸinde beyaz pirinç yerine büyük bir tabak lezzetli arpa ile göbeÄŸinizdeki yaÄŸlardan kurtulabilirsiniz.
YeÅŸil çay:
İçerdiÄŸi kateÅŸin maddesi metabolizmayı ve karaciÄŸerin yaktığı yaÄŸ oranını hızlandırıyor. Bunun etkisinden yararlanmak için günde 4-6 bardak yeÅŸil çay için ve her hafta en az 3 saat egzersiz yapın.
Yumurta:
İçeriÄŸindeki yoÄŸun sayesinde yumurta, kilo vermenize yardımcı olur. Öncelikle vücudunuz proteinli yiyecekleri parçalamak için daha fazla enerji kullanıyor. Ayrıca protein kas kütlenizi tutmaya yardımcı oluyor, kaslarınız yaÄŸdan fazla kalori yakıyor. Sonuç olarak, protein sizi karbonhidratlardan daha fazla tok tutuyor.
Ceviz, badem:
İçerdiÄŸi iyi yaÄŸlar, lif ve protein vücudun insülin direncini artırır, kilo vermeye yardımcı olur. Ceviz, en iyi omega-3 yaÄŸ asit kaynağından biridir. Badem ise kemik ÅŸekillenmesinde ekstra fayda saÄŸlar.
Somon:
Newcastle Üniversitesi'nde düzenlenen araÅŸtırmada, somon balığında bulunan omega-3 yaÄŸ asitlerinin yaÄŸ kütlesini azalttığı belirtildi. DiÄŸer araÅŸtırmalar da, omega-3 yaÄŸ asitlerinin sizi tok tuttuÄŸunu ve yaÄŸlı balık yedikten sonra 2 saat sonra daha tok hissettiÄŸinizi gösteriyor. Haftada en az iki kez somon, uskumru, konserve ton balığı veya eÄŸer bulabilirseniz' kuzey denizlerinde yaÅŸayan Ringa balığı gibi diÄŸer yaÄŸlı balıklardan tüketin.
Elma, Armut, dolmalık biber:
Bu gıdaların içerdiÄŸi ve bitkisel gıdalarda bulunan doÄŸal kimyasal olan flavonoidlerin yaÄŸ yakma etkisi bulunuyor. American Journal of Clinical Nutrition isimli dergide yayınlanan araÅŸtırmaya göre, çok flavonoid tüketen kadınların vücut kütle indeksleri önemli ölçüde düÅŸüyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de flavonoidlerin kalori tüketimini artırdığı, vücuttaki yaÄŸ yakışını hızlandırdığı bulundu.
Keten tohumu:
İçerdiÄŸi lignan maddesi sayesinde keten tohumu, menopoz sonrası kadınlarda daha az vücut yağı ve vücut kütle indeksi saÄŸlıyor. Her gün kahvaltılık tahılınıza, yoÄŸurdunuza ya da salata sosunuza bir yemek kaşığı keten tohumu ekleyebilirsiniz.
Sirke:
AraÅŸtırmacılar, sirkenin vücudun yaÄŸları parçalamasına yardımcı enzim üreten genleri harekete geçirdiÄŸini söylüyorlar. Sütle ya da sodayla seyreltebileceÄŸiniz yaklaşık bir yemek kaşığı sirkeyi her gün içiniz.
Sağlıklı Beslenme Adına Ne Ararsanız Burada
Tarih: 13 Eylül 2012
BESLENMEDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR;
1. BAŞLICA HASTALIK SEBEPLERİ
Fazla yemek: Çok yemek yenildiÄŸi zaman midenin daha çok enzime ihtiyacı olur. Enzimleri yapmak vücut için çok güçtür ve kıymetli maddeler gerektirir. Normal bir insan için 250 gr yemek yeterlidir. Bunu hazım ettirmek için kalp hiç zorlanmadan rahat çalışır. 2 kat yemek yenirse, kalbin yemeÄŸi hazım ettirmesi ve fazlalıkları çıkarttırması için 4 kat daha fazla çalışması gerekir. Bu da kalp için çok ağırdır. Mesela bir araba düzgün bir yolda hiç zorlanmadan harcadığı benzinin 2 katını taÅŸlı, bozuk, dik yolda harcar. Mesafe aynı ama harcadığı benzin farklıdır. Böyle zorlanarak devamlı çalıştığında motor harap olduÄŸu gibi insanın kalbi de devamlı ve çok çalışmaktan harap olur ve çabuk eskir. Genç insanlarda organlar kuvvetli olduÄŸu için yenilen yemekleri hazım edebilir ve fazlalıklarını çıkarabilir. Fakat organların üzerine fazla yük bindiÄŸi için çok çalışmaktan çabuk eskir, kuvvetini kaybeder, zamanla fazlalıklarını çıkaramaz olur, depo yapar, vücudu yaÄŸ ve kireç toplamaya baÅŸlar.
Karışık yemek: Birbirine uygun olmayıp, hazım için ayrı enzim isteyen yemekler karışık yenirse hazım olunmaz çürür veya mayalanır. Örnek olarak karbonhidratlar ve proteinler birbirine zıt düÅŸer. Çünkü bunların parçalanabilmesi için her ikisinin ihtiyaç duyduÄŸu enzimler birbirine zıttır. Bu zıtlık her iki enzimin birbirini yok etmesini saÄŸlayarak, hazmın gerçekleÅŸmesini engeller ve böylece hazım yapılmayınca çürüme baÅŸlar. Hazım olunamayan yemek, bağırsakta toplanır ve zamanla bağırsağı geniÅŸleterek cepler oluÅŸturur. Bu ceplerin içinde dışkısal taÅŸlar toplanır ve yıllarca orada saklanır. Böylece bağırsağın duvarları kanalizasyon boruları misali zehirli artıklarla kaplanır. Buna baÄŸlı olarak bağırsak ağırlaşır, hareketi yavaÅŸlar ve sonuçta kabızlık meydana gelir. Bu durumda vücudun intoksikasyonu katastrofik ÅŸekilde büyür. (vücutta toksin birikmesi katlanarak artar) Vücut çok halsiz kalarak yorulur, gaz ve uyku meydana gelir. ÇürümüÅŸ yemekler bağırsağı zehirleyerek kana karışır. Kandan bütün organlara ve hücrelere yayılarak onları zehirler ve hastalıklara yol açar. ÇürümüÅŸ ve mayalanmış yemeklerden oluÅŸan tuzlar vücutta kireçlenme yapar.
Çok sık yemek: YemeÄŸin hazmını beklemeden bir ÅŸeyler yemektir. En hafif yemek 4 saatte hazım olunabilir, yemeÄŸin ağırlığına göre hazım süresi 6–10 saate kadar uzayabilir. Bu zamandan önce bir ÅŸey yemeye baÅŸlayınca mide hazmını tamamen deÄŸiÅŸtirir ve midedeki diÄŸer yemekler, karışık yemek gibi, hazım olmadan çürümeye baÅŸlar ve hemen gaz ve ÅŸiÅŸkinlik oluÅŸur.
Taze sebze ve meyveler güneÅŸten aldıkları enerji ile dopdoludur. Vücuda çok enerji verirler ve hazmı kolaydır. PiÅŸirilince güneÅŸten aldıkları enerjiyi tamamen kaybederler. Bu yemekler eskiyince (2–3 saat geçince) hiç bir enerjisi kalmaz toprak gibi olur. EskimiÅŸ ve doÄŸal olmayan hazır yiyeceklerin hazmı çok zor veya imkânsızdır. Yemekler piÅŸtikten sonra soÄŸuk olarak yenilebilir (et, yumurta, sebze yemekleri, tatlılar ). Fakat fayda beklememelidir. BeklemiÅŸ zeytinyaÄŸlı yemeÄŸi tekrar ısıtmak mümkün deÄŸildir. Mikro dalgalı fırında ısıtmak ise daha tehlikelidir. Fırın çalıştığı sürece mikro dalgalar, dışarıya sızarlar ve insan vücuduna zarar verirler.
Zararlı düÅŸünceler vücutta fazla miktarda hormonlar çıkarır. Bu hormonlar kana karışarak zararlı zehirler çıkmasına sebep olur. Bu zehirler beyindeki su havuzlarını bulandırarak çok sinir yapar ve psikolojik ve diÄŸer hastalıklara sebep olabilir. Sinirli olan insanlarda, karaciÄŸer sertleÅŸmesi, çeÅŸitli kalp hastalıkları ve dalak hastalıkları meydana çıkmaya baÅŸlar.
(Hormonlar, suni gübreler, D.D.T ve baÅŸka zehirli maddeler) Bu ilaçlar ve D.D.T, kullanan insanların vücudunun hücrelerinde toplanarak bütün hayatı boyunca etki yapıyor. En çok da karaciÄŸer, yumurtalıklar ve beyne zarar veriyor. Belki ÅŸimdi D.D.T kullanılmıyor fakat 35–40 yaÅŸlarından büyük insanlarda D.D.T’den meydana gelen hastalıklar hâlâ var. Çünkü önceden kullanılan D.D.T hiç bir ÅŸekilde etkisini kaybetmez, bütün hayatı boyunca vücut onu çıkaramaz ve çocuklara da anneden süt ile geçer; çocuklara zarar vermeye devam eder.
Ev temizliÄŸinde kullanılan deterjanlar, mikroplara ne kadar zarar veriyorsa akciÄŸer, karaciÄŸer ve beyne de aynı ÅŸekilde zarar verir. Bütün hastalıklara, ayrıca mantara yol açar. Klorlu deterjanlar (Tuz ruhu, çamaşır suyu, kezzap) bağırsak kanserine ve ağır akciÄŸer hastalıklarına sebep olur. Bu kimyasal maddeler nasıl vücudu yıpratır zarar verirse hastalıkları tedavi için kullanılan bütün kimyasal ilaçlar ve haplar da (AÄŸrı kesici dâhil) vücudu yıpratıyor ve zehirliyor.
Beyaz undan yapılan bütün ekmeklerin hazmı ağırdır, kanda asit yapar, toplardamarda tıkanıklığa sebep olur (varis). Mayalı ekmek kat kat ağır ve zarardır, sıcak yendiÄŸindeyse tam zehirdir. Bütün hastalıkların meydana gelmesi için mayalı sıcak ekmek yeterlidir.SaÄŸlıklı ve vücuda hayat veren ekmekler kepekli undan yapılan yufkalar veya natürel mayayla (Ömer otundan) yapılan ekmeklerdir. Bunlar yapılamazsa hamur turuÅŸla da yapılabilir. Hamur turuÅŸ: Mayalanmış hamurdan bir parça ayrılıp bir daha hamur yapılıncaya kadar saklanır. Tekrar hamur yapılacağı zaman maya olarak bu parça kullanılır. Bu hamurdan da bir parça saklanıp tekrar hamur yapana kadar bekletilir. O zaman zararı tam kaybolmaz fakat azalır, hamur turuÅŸla yapılan hamur biraz geç kabarır.
YaÄŸ gliserin ve organik asitten oluÅŸur. YaÄŸ kızartıldığı zaman asit ayrılarak serbest kalır ve zehir olur. KaraciÄŸer hastalıkları ve bağırsak kanserine sebep olur. Bütün kızartılmış yaÄŸlar kanserojendir. Patates kabuÄŸu ile birlikte, hiç kullanılmamış yaÄŸda kızartılıp hiç bekletmeden bazen yenilebilir. 1.5 saatten sonra zehir olur. Kızartma yağını 1 defadan fazla kullanmak mümkün deÄŸildir.
- Balık
- Zeytinyağı
- Yer fıstığı, ceviz, kabak çekirdeÄŸi, badem, hardal (sirkesiz), kedi otu, ginseng, kuÅŸburnu, papatya, kahve, yeÅŸil çay, keten tohumu, kimyon, kekik, biberiye,
- Börülce fasulye, her türlü mercimek, soya ve ürünleri (doÄŸal, genetiÄŸi deÄŸiÅŸtirilmemiÅŸ), çavdar ürünleri ve ekmeÄŸi, yulaf ürünleri ve ekmeÄŸi, karabuÄŸday ürünleri ve ekmeÄŸi, eski tip buÄŸday ürünleri ve ekmeÄŸi (amarant veya eski turk buÄŸday)
- Enginar, karalâhana, marul, havuç, kabak, pırasa, ıspanak, pazı, beyaz lahana, brokoli, sarımsak, soÄŸan, kereviz, maydanoz ve bütün yeÅŸil yapraklı sebzeler
- Kayısı, dut, incir, üzüm, kiraz, viÅŸne, erik, greyfurt, limon, mürdüm eriÄŸi, zencefil, pekmez, aloe vera, yer elması
- Magnezyum sülfat (İngiliz tuzu).
- Her et (tavuk ve hindi hariç); karışık et (salam, sucuk, sosis gibi); deniz hayvanları (kerevit, kalamar v.b.) ve havyar
- Süt, dondurma, tereyağı; herhangi sıvı veya katı yaÄŸ (balık yağı, inek iç yağı, zeytinyağı ve keten yağı hariç), piyasa zeytinleri (boyanmış ve beyaz sirke veya limon asidi ile karıştırılmış)
- KavrulmuÅŸ ve bekletilmiÅŸ kuru yemiÅŸ, buÄŸday tip 405–550
- Patates, biberler, pul biber, domates salçası
- Portakal ve suyu
- Soda, gazoz, ÅŸarap sirkesi, früktoz, glikoz, tatlandırıcı, sakız, jelâtin, bayat yiyecekler, hazır yiyecek ve içecekler, mide ve bağırsaklarda gaz oluÅŸturan her yiyecek.
- Tavuk ve hindi eti, taze yumurta
- YoÄŸurt, kefir, koyun keçi peyniri ve sütü, beyaz peynir, salamura peynir, eski kaÅŸar, tulum peyniri, mozarella
- Kestane, badem, susam ve ürünleri, pirinç ve ürünleri, mısır ve çeÅŸitleri, arpa çeÅŸitleri, barbunya, nohut
- Turp, kırmızı pancar ve "Zararlılara girmeyen meyve, sebze ve yiyecekler.
- Koyun, kuzu, keçi, hindi, tavÅŸan ve yabani et, alabalık, sardalye, kırmızı levrek, mezgit, morina, havyar, bey balığı, taze yumurta
- YoÄŸurt, doÄŸal süt, beyaz peynir, kaÅŸar peyniri, mozarella, koyun ve keçi sütü ve peyniri
- Zeytinyağı, ceviz
- İnci fasulye, yulaf ve çeÅŸitleri, pirinç ve çeÅŸitleri, doÄŸal buÄŸday ve çeÅŸitleri, horozibiÄŸi, yulaf ve ürünleri
- Patlıcan, kereviz, kırmızı pancar, havuç, her çeÅŸit lahana, karnabahar, patates, her biber, pul biber, karahindiba, maydanoz
- Erik, karpuz, muz, üzüm, incir, viÅŸne, kiraz, frenküzümü
- Körri, reyhan (fesleÄŸen), yeÅŸil çay.
- Deniz hayvanları (kabuklu ve kabuksuz), tavuk ve kaz eti,
- Dondurma, sakız
- Her türlü mercimek, nohut, rafine olmuÅŸ sıvı yaÄŸlar (zeytin ve keten yağı hariç)
- KavrulmuÅŸ ve bekletilmiÅŸ kuru yemiÅŸ, yer fıstığı,susam ve ürünleri, mısır ve ürünleri, çavdar ve ürünleri, karabuÄŸday ve ürünleri
- Enginar, piyasadaki yeÅŸil ve siyah zeytinler, domates salçası
- Aloe vera, Hindistan cevizi,
- Karabiber, beyaz biber, tarçın,
- Jelâtin, glikoz, früktoz, mısır ÅŸurubu ve niÅŸastası, tatlandırıcı, bayat yiyecekler, hazır yiyecek ve içecekler, mide ve bağırsaklarda gaz oluÅŸturan her yiyecek.
- Koyun ve hindi eti, kırmızı levrek, sardin, morina, bey balığı, makrel ve ton balığı, taze yumurta,
- YoÄŸurt, beyaz peynir, eski kaÅŸar, keçi ve koyun sütü ve peyniri,
- KarabuÄŸday ürünleri ve ekmeÄŸi, yulaf ürünleri ve ekmeÄŸi, pirinç ürünleri ve ekmeÄŸi, yumuÅŸak buÄŸday (eski turk buÄŸdayı) ürünleri ve ekmeÄŸi,
- Zeytinyağı ve ceviz yağı, ceviz, yerfıstığı, zencefil, ginseng, kuÅŸburnu, papatya, körri, yeÅŸil çay, kimyon, keten tohumu
- YeÅŸil mercimek, salatalık, karnabahar, beyaz lahana, patlıcan, kırmızı pancar, semizotu, çiÄŸ ıspanak, karalâhana, marul, havuç, pazı, brokoli, , sarımsak, soÄŸan, kereviz, deniz lahanası (laminarya), maydanoz ve her türlü yeÅŸil yapraklı sebze
- İncir, üzüm, kiraz, viÅŸne, erik, greyfurt, limon, mürdüm eriÄŸi, karpuz, kivi, ananas, yerelması, pekmez, magnezyum sülfat (İngiliz tuzu)
- Tavuk ve her et (koyun ve hindi hariç), deniz hayvanları
- Mısır ve ürünleri, çavdar ekmeÄŸi, buÄŸday tip 405–550 (durra) ve ürünleri, susam ve ürünleri, kavrulmuÅŸ ve bekletilmiÅŸ kuru yemiÅŸ
- Börülce fasulye, ayçiçeÄŸi çekirdekleri, pul biber ve her biber, kara ve beyaz biber, domates salçası, ÅŸarap sirkesi, enginar, turp, piyasa zeytinler, her türlü sıvı yaÄŸ veya katı yaÄŸ (zeytinyağı ve ceviz yağı hariç),
- Siyah çay, kahve
- Portakal ve suyu, nar ve suyu, muz, avokado, aloe vera, anason, Hindistan cevizi
- Tereyağı, dondurma, süt
- Jelâtin, bayat yiyecekler, hazır yiyecek ve içecekler, früktoz, glikoz, mide ve bağırsaklarda gaz oluÅŸturan her yiyecek
- Havyar
- Arpa ekmeÄŸi, keten tohumu, kekik, nane, arpa ve ürünleri, Antep fıstığı, badem
- Kırmızı mercimek, beyaz fasulye, barbunya, pırasa, domates
- Kayısı, dut, kavun ve "Zararlılara girmeyen yiyecekler, meyve ve sebze
- Karışık et (salam, sucuk, sosis gibi); süt ve ürünleri ("Yenebilenler" hariç)
- BuÄŸday ve ürünleri (bilhassa tip 405–550), mısır ve ürünleri
- Rafine olmuÅŸ sıvı yaÄŸlar (zeytin ve keten yağı hariç), piyasa zeytinleri, hazır turÅŸular
- Dondurma, kavrulmuÅŸ ve bekletilmiÅŸ kuru yemiÅŸ, yerfıstığı, kahve, siyah çay, buÄŸday ve mısır niÅŸastası
- Portakal, aloe vera,
- Karnabahar, ketçap, domates salçası, ÅŸarap sirkesi, bayat yiyecekler, hazır yiyecek ve içecekler, tatlandırıcı, , glikoz, früktoz, mide ve bağırsaklarda gaz oluÅŸturan her yiyecek.
- Tavuk, hindi ve yabani kuÅŸ eti, taze yumurta,
- Tereyağı, ara sıra kaymak, kefir, yoÄŸurt, beyaz peynir, eski kaÅŸar, tulum peyniri, koyun ve keçi peyniri, (peynirler haftada 1–3 defa olabilir)
- Susam ve ürünleri, kestane, fındık, badem ve badem yağı, çam fıstığı,
- Her çeÅŸit lahana (bağırsaklarda gaz yapan hariç), börülce, barbunya, beyaz semiz fasulye, yeÅŸil fasulye, patlıcan, kereviz, her meyve ve sebze (yasaklanmış olanlar hariç), doÄŸal zeytin
- Nohut, pirinç ve ürünleri, karabuÄŸday ve çeÅŸitleri, çavdar ve çeÅŸitleri, niÅŸasta buÄŸday (eski turk buÄŸdayı) çeÅŸitleri ve "Zararlılar”a girmeyen yiyecekler.
KÂBE
Dünyanın merkezinde...
Tarih: 29 AÄŸustos 2012
KÂBE" DÜNYANIN MERKEZİNDE
CoÄŸrafyacılar, yeryüzünün herhangi bir noktasını kolaylıkla bulabilmek ve en pratik yoldan, en doÄŸru biçimde gösterebilmek için, Dünya’yı enlem ve boylam adı verilen çizgilerle, sembolik olarak küçük karelere bölmüÅŸlerdir. Ancak, bu çizgilerin baÅŸlangıç noktaları, bilimsel bir temele deÄŸil, farazî bir kabule dayanır. İngiltere’de Greenwich ’ten geçtiÄŸi kabul edilen boylam çizgisi 0(sıfır) kabul edilir. Hepimizin bildiÄŸi gibi enlem ve boylamlar dünya üzerin de koordinat belirlemede ve saatlerimizi ayarlamada kullanılan evrensel bir ölçüm sistemi ve ortak dil haline gel-miÅŸtir. Allahû Tealâ mesajlarını insanların anlayabileceÄŸi ÅŸekilde; onların ölçü birimleri ve dillerini kullanarak gön-derir. Aksi halde mesajlar anlaşılabilir olmaz. Yuvarlak olduÄŸu iddia edilen Dünya’mızın, aslında kutuplarının basık ve ortasının ÅŸiÅŸkin olduÄŸu bir gerçektir. Bu ÅŸiÅŸkin bölgenin, tam ortasından geçen en büyük enleme ise “0 enlemi” denmektedir. Bu enlem, bilinen adıyla Ekvator’dur. Ekvator’un da nispi olarak, Dünya’yı tam ortadan ikiye ayırdığı kabul edilir. Kutup noktaları, Ekvator’un oluÅŸturduÄŸu dairenin tam merkezinden geçen bir eksenin iki uç noktasıdır. Ancak bunlar gerçek kutuplar deÄŸildir coÄŸrafi kutuplardır. Gerçek kutuplar ise manyetik özellikleri ile dikkat çe-ken mıknatıs ibrelerinin yöneldiÄŸi esrarlı özellikleri ile dikkat çeken manyetik kuzey vegüney kutuplarıdır. Ku-zey kutbu, coÄŸrafi kutbun yaklaşık 1290 km güneyinde kalır. Bu da Kanada’nın kuzey batısında Ellef Ringnes ada-larının kıyısına tekabül eder. Güney kutbuna gelince Antarktika kıtasında, Adelie Land denilen bir bölgede yer alır. Bir pusulaya Dünya’nın neresinden bakarsanız bakın, daima kuzey yönünü gösterir. EÄŸer bu yönü takip ederseniz, sonunda manyetik kuzey kutbuna varırsınız. Pusula ibreleri bu bölgedeki manyetik alanın tesirinde kalarak sürekli olarak buraya yönelir, bu yöneliÅŸ sayesinde bizler de karada, denizde ve havada yönümüzü kolayca buluruz. Enlem ve boylamların gösterdiÄŸi kutup noktaları ile pusulanın gösterdiÄŸi manyetik kutup noktaları neden birbirinden farklı yerlerdedir? Dünya’nın ekliptik olarak 27o 27′lık eÄŸime sahip olduÄŸunu biliriz. Dünya’nın başı böyle eÄŸdirilmeseydi tek bir mevsimi mesela hep yazı yahut kışı yaÅŸayacaktık. Günler, buna göre uzar ya da kısalır. İşte bu eÄŸim kutup-ların yerini de deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olur. Gerçekte; enlem ve boylamları çizerken Dünya’nın bu eÄŸimini yani mıknatısların sürekli yöneldiÄŸi manyetik kutupları dikkate alırsak, yeni bir Ekvator çıkar. O zaman “0″ (sıfır) no’lu en büyük enlem olan Ekvator, bu yeni haliyle, Mekke kentinden geçecektir. Bu da Kâbe’nin, Dünya’nın ortasında bulunduÄŸu gerçeÄŸinin bir teyididir.
Öte yandan, bu düzeltilmiÅŸ ÅŸekilde çizilen, OÄŸlak ve Yengeç dönenceleri de, yine Mekke’nin bulunduÄŸu bloktan geçmektedirler. Bu mantığa göre çizilen boylam ise (iki kutbu birleÅŸtirerek), yine aynı blok içerisinde, dönenceleri ve Ekvator’u keser. Bu kesiÅŸme noktası yine Mekke’dir. Bu enlem ve boylamların Mekke’de kesiÅŸmeleri, Kâbe’nin yerinin çok özel olarak belirlendiÄŸinin bir ifadesi kabul edilebilir ve yine insanların ibadetlerinde niçin oraya yöneldiklerinin sırlarını taşır.
Dünya’nın manyetik kuzey ve güney kutuplarına göre çizilen yeni ekvator çizgisinin yani Kâbe’den geçen Ekvator çizgisi üzerinde, birisi Kâbe’ye göre doÄŸu, diÄŸeri ise batıda iki adet manyetik kutuplar bulunmaktadır. Batı kutbunu esrarengiz olayları ile “Bermuda” üçgeni teÅŸkil ederken, doÄŸusunu ise Japonya’da bir körfez bölgesi teÅŸkil eder. Bu körfez de Bermuda gibi kaybolmaları ile meÅŸhur olmuÅŸtur. Kâbe’nin bu iki noktanın tam ortasında yer alması da Kâbe’nin yerinin özel olarak seçildiÄŸini düÅŸündürmektedir.
Peki ya dünyamızın Altın Oran Noktası... nerededir?
Enlem ve boylamlar üzerinde yapılan hesaplardan anlaşılacağı gibi dünyanın altın oran noktası Mekke ÅŸehrindedir. Kâbe’nin koordinatları olan DoÄŸu boylamı +39,82, Kuzey enlemi +21,42 deÄŸerleri (Bkz. Google Earth) gösterir ki; Kâbe ve kutsal bölge Dünya’nın Altın oran Kutsal bölgesindedir.
(90 + 21,42 = 111,42 111,42 / 180 = 0,61... ),
(180 +39,82 = 219,82 219,82/360= 0,61...
Mekke ÅŸehrinin kutuplara olan mesafelerinin ve gün dönümü çizgisine her iki yönde olan mesafelerinin oran hesaplama ÅŸeklini ifade eden formüldür.)
- Altın Oran (tasarım ve estetik yaratış sayısı) = Phi sabiti = 0,61...
- Mekke’nin güney kutbuna olan uzaklığı / Kutuplar arasındaki mesafe = 0,61...
- Mekke’nin kuzey kutbuna uzaklığı / Mekke’nin güney kutbuna uzaklığı = 0,61...
- Mekke’nin gündönümü çizgisine batı uzaklığı / Dünyanın çevre uzunluÄŸu = 0,61...
-
·Mekke’nin Gündönümü çizgisine batı uzaklığı /
Mekke’nin gündönümü çizgisine doÄŸu uzaklığı = 0,61... -
·Dünyadaki Gündönümü ya da kutupları birleÅŸtiren ve
Mekke’den geçen tüm çizgilerin iç oranları = 0,61... -
·Mekke ve Kâbe’yi anlatan âyette (3:96) Mekke’ye kadar olan harf sayısı (29 ) /
Âyetin toplam harf sayısı (47) = 0,61...
Enlem ve boylam haritasını bir ressamın tablosu gibi düÅŸünürsek; dünya haritası İlâhi bir tablo olacaktır; derinliÄŸi hiç bitmeyen, yaÅŸayan bir tablo. Enlem ve boylam deÄŸerlerine göre tasarlanmış bir dünya haritasını Amerikan Phimatrix (resimlerin altın oran noktasını hesaplayıp göstermeye yarayan program – tablolar için tasarlanmıştır.) programında açıp ana altın oran noktasını göstermesini istersek bize Mekke ÅŸehrini gösterecektir. Enlem ve boylamların altın oran formülüne göre alabileceÄŸi deÄŸerler, dünyada sadece tek bir noktaya uygulanabilir. Ekvatoruna altındaki ya da Greenwich'in batısındaki koordinatlar - (eksi) ile ifade edilir.
Ley Hatlarıadı verilen akışkan özellikli enerji kanallarıyla yeryüzünün örülmüÅŸ olduÄŸu artık kesin olarak bilinmektedir. “Dünya enerjisi”, “Telürik Enerji” veya“Küresel Biyoenerji” gibi isimler de alan bu hatlar, yerkürenin manyetik gücünden farklı olarak, dünyayı yerküre üzerindeki belirli doÄŸrusal çizgilerle dolaÅŸtığı varsayılan bir enerji türüdür. Bu terim ilk kez 1925 yılında bu hatları “yeniden” keÅŸfeden İngiliz araÅŸtırmacı Alfred Watkins tarafından kullanılmıştır.
Mitolojilerde geçen kutsal ırmaklar, aslında bu ley hatlarını yani yerküre “çakraları”nın haritasını ifade ediyor. Bu bölgelerin en güçlülerinden birisinin Mekke ÅŸehrindeki kutsal topraklar olduÄŸu bilinmektedir.
İbn-i Abbas’tan gelen hadîs rivayetinde “Göklerin en önde geleni, kendisinde arÅŸ olandır. Yerlerin en önde geleni de bizim üzerinde olduÄŸumuz ArÅŸ’tır.” ifadesi yer alır. (Suyuti, ed-Dürer el-Mensur, VI/239)
BilindiÄŸi gibi âlemler sadece bizim içinde yaÅŸadığımız fizik evren ile sınırlı deÄŸildir. Yedi farklı uzay-zamanın bulunduÄŸunu Kur’ân’da geçen seb’a ve semâvât ifadelerinden anlamak mümkündür.
Havada, yerin altında her nerede bulunursak bulunalım, Kâbe’nin bulunduÄŸu mekâna yönelmek, istikbâl-i kıble için kafi gelmektedir. Bediüzzaman gibi maneviyat büyüklerinin de ifade ettiÄŸi gibi kıbleyi, sadece Kâbe’nin bulunduÄŸu mekân olarak deÄŸil, Kâbe’den ArÅŸ’a uzanan nuranî bir sütun ve manevî bir direk olarak düÅŸünmek gerekir. Bu nurdan sütun, ferÅŸ denen arzımızı cennetin de üstünde kalan ve âlemin çatısı hükmündeki “ArÅŸ”a baÄŸlar.
Kâbe’de hissedilen ve solunan apayrı bir maneviyat ve ruhî atmosferin ArÅŸ’a uzanan bu nuranî sütunla ilgisi nedir?
Dünya’mızı en üst semaya baÄŸlayan “göbek bağı” diyebileceÄŸimiz nurdan bağın taşıdığı sırlar henüz meçhulümüzdür. Sürekli kutba yönelen mıknatıs misali insan kalbi de bu İlâhi nurun devamlı çekim etkisi altında mı bulunmaktadır?
İnsanların pervane oldukları bu İlâhi nur, tefekkür-dua-tespih-hamd gibi manevî hâsılatın toplandığı ve oradan ArÅŸ’a ulaÅŸtırıldığı bir tür uydu misal toplama-dağıtım ve nakil üssü fonksiyonu mu görmektedir?
İbadetlerde kıbleye yönelmekle, tıpkı antenlerini uyduya çeviren haberleÅŸme vasıtaları gibi, kalp ve beyinden neÅŸrolunan mânâ dalgalarının önce bu nurdan sütuna geldiÄŸini ve oradan da İlâhi dergâha ulaÅŸtığını düÅŸünebilir miyiz?
Kâbe’de rahmet zirveye çıkar. Acaba namaz gibi ibadetlerde kıbleye yönelmekle, o nurla baÄŸlantıyı en üst noktaya mı çıkarıyoruz? Öyleyse, namaz sırasında yapılan hareketlerde bu nurun, insanın ruhî ve fizikî varlığının tüm unsurlarına nüfuzunun saÄŸlandığı; Kâbe’de tavaf yapıldığında ise yani nurun odak noktasının çevresinde dönüldüÄŸünde, baÄŸlantı ve rezonansın en üst seviyeye çıkarıldığı an olmalıdır. Bu soru ve ihtimallerin gerçek cevaplarını maneviyat ve hakikat kâÅŸiflerine bırakarak ÅŸu âyetin ifade ettiÄŸi mânâya bakalım:
Âli İmrân-96: Muhakkak ki; mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi olan (beyt), elbette ki insanlar için Mekke’de yapılmış olan ilk Beyt’tir.
Âli İmrân-97: Orada (Baytullah’da açık beyyineler, Hz. İbrahim’in makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (emniyette) olur.
“Ona yol bulmaya (Hacc’a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt’in hac edilmesi , insanların üzerine (farz)dir.”İlâhi fermanı, her sene mübarek bir zaman dilimi içinde, Beytullah’a teveccüh edip, belirli mekânları, hususî bir kısım usullerle ziyaret etmesini farz kılar.Oraya gidenlerin, bilaistisna herkesin ayrı bir atmosferi solumaları, orada ayrı bir iklim ve fizikî anlamda ifadesi mümkün olmayan apayrı bir havayı hissetmeleri de Kâbe’deki sırların sözle anlatılamayan fakat hissedilebilen tecellileri olmaktadır.
MEKKE’NİN SIRLARI
Mekke milyarlarca müslümana secde yönü, toplanma yeri ve İslâm’ın kutsal merkezi olarak bildirilmiÅŸtir. Gücü yeten her müslümana Kâbe, Muzdelife ve Arafat dağını kapsayan bir yolculuÄŸa çıkarak Kutsal ÅŸehre gelmesi farz kılınmıştır.
Mekke ÅŸehrinin kuzey kutup noktasına olan uzaklığı ile güney kutup noktasına olan uzaklığının oranı tam olarak 1,618 yani altın orandır. Ayrıca Mekke ÅŸehrinin güney kutup noktasına olan uzaklığı ile iki kutup arasındaki uzaklığın birbirine oranı yine 1,618’dir.
Mucize bununla bitmez; tüm insanlığın ortak yer belirleme dili haline gelmiÅŸ enlem boylam haritasına göre de Dünyanın Altın Oran noktası Mekke ÅŸehrindedir.
Mekke'den günleri deÄŸiÅŸtiÄŸi ve gün dönümü çizgisi olarak belirtilen sınıra olan doÄŸu uzaklığı ile batı uzaklığının birbirine oranı da yine 1,618’dir.
Ayrıca Mekke'nin gündönümü çizgisine batı yönlü uzaklığının, dünyanın o enlemdeki çevre uzunluÄŸuna oranı da yine ÅŸaşırtıcı ÅŸekilde Altın oran yani 1,618 sayısını verir.
Tüm harita sistemlerindeki bir kaç km olan ufak farklara raÄŸmen Altın Oran noktası Mekke ÅŸehrinden asla dışarı çıkmaz ve Kâbe'yi içine alan Kutsal Bölge dairesinde kalır.
Evinizde Google Earth programı'nın cetvel özelliÄŸini kullanarak dünyadaki herhangi iki nokta arasındaki uzaklığı oldukça hassas ÅŸekilde kolayca keÅŸfedebilir, dilerseniz enlem ve boylam koordinatları yoluyla hesaplayarak ya da basit bir hesap makinesi ile verilen oranların doÄŸruluÄŸunu evinizde dahi test edebilirsiniz. Pozitif enlem ve boylam deÄŸerleri ile deniz yerine karaya düÅŸme açısından dünyanın tek altın oran noktası Mekke ÅŸehri olabilmektedir.
Phi matrix programı ise tabloların ve resimlerin altın oran noktasını göstermeye yarayan bir Amerikan programıdır. Dünya enlem boylam haritasını derinliÄŸi hiç bitmeyen canlı bir tablo gibi düÅŸünür ve bu programla açarsak Dünyanın Altın Oran noktasının Mekke ÅŸehri olarak belirlendiÄŸini görürüz.
Mucizeler devam ediyor...
Mekke âyetinde Altın Oran Mucizesi
Kur’ân-ı Kerim’de Mekke kelimesinin geçtiÄŸi ve orada tüm insanlığa îmân verecek açık delillerin varlığından bahseden tek bir âyet vardır.
Âli İmrân-96: Muhakkak ki; mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi olan (beyt), elbette ki insanlar içinMekke’de yapılmış olan ilk Beyt’tir. Bu mübarek ÅŸehrin ismi tüm Kur’ân’da tek bir âyette geçer. Âyetin devamında bu bölgede insanların îmânına vesile olacak delillerin varlığından bahseder. O delillerden biri bize göre Altın Oran bölgesi olmasıdır. Tesadüfen olması imkânsız olan bir mucize daha âyetin içinde kendini gösterir. Mekke kelimesine kadar (Mekke dahil) harflerin sayısı toplamı 29, âyetin tamamındaki harf sayısı 47’dir. Hiçbir zorlama olmadan, dünya haritasında yaptığımız gibi yaptığımızda, Mekke’ye kadar olan harflerin, âyetin tüm harflerine oranı 0,61... altın orandır. EÄŸer bir harf fazla ya da eksik olsa oran bozulacaktır. Dünya enlem ve boylam haritasında da aynı hesap yapılmıştı; Mekke’ye kadar olan uzaklığın tüm uzunluÄŸa oranı alınmıştı.
Ankebut-67: Görmediler mi ki, çevrelerinde insanlar kapılıp-yaÄŸma edilirken biz Harem (Mekke’y)i güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar batıla inanıp Allahın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar? Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de Kutsal ÅŸehir Mekke için bu ÅŸekilde buyurmaktadır. Tüm bu iÅŸaretler göstermektedir ki; dünyayı ve matematiÄŸi yaratan tasvir edilmesi imkânsız muhteÅŸem güç yani Allahû Tealâ ile Kâbe'nin ve Kutsal Bölgenin yer belirleyicisi ile Kur’ân'ın yaratıcısı aynı ve tek İlâh. O, bu mucizelerle geleceÄŸi ve insanların ortak dillerini önceden bilerek onlara iÅŸaretler verdiÄŸini tüm insanlığa hatırlatmaktadır. Bu nedenle, Dünya'nın tek bir altın oran noktası olabilir veYüce Allah bunu Mekke olarak seçmiÅŸ, ardındanKur’ân'da onu anlatan âyeti de Altın Oran'a göre tasarlayarak bu bölgenin kaybolmasına asla izin vermemiÅŸtir.
KÂBE’NİN MUCİZESİ
Kâbe tarih boyunca garip tecellilere mazhar olmuÅŸ bir mekândır. Onun kutsallığı ve merkez rolü, tâ Hz. Âdem ve öncesine kadar uzanır. Hz. İbrahim tarafından imar edilmiÅŸ, Hz. Muhammed’in (a.s.m.) doÄŸum yeri, bütün hak dînlerin kıblesi olması yanında, birçok peygamberle alâkası ile ÅŸimdiye kadar ona denk, Allah evi denebilecek bir bina görülmemiÅŸtir yeryüzünde.
Bir çekirdekten yüz binlere, milyonlara varan sümbül ve tane alınması gibi, Allah’ın rahmetinin zirveye çıktığı bu mekânda kullar, yüz binler, milyonlar sevaplara ulaşır, hayırlara koÅŸacakları bir fırsatla tanışırlar.
Dünya’nın merkezine,aslında adeta ArÅŸ’a uzanan bu nurlu yolculukta insan yepyeni gerçeklerle tanışır. Bir yaratılış gösterisine ÅŸahit olur. Bembeyaz ihramlar içinde kefenleri her türlü farkın ve sınıfın ortadan kalktığı, aynı anda yeniden dirilmenin, mahÅŸerin hatırlandığı, İslâm’ın bilfiil yaÅŸandığı, cemaat ÅŸuuru ve sırrının en azim ÅŸekilde tecelli ettiÄŸi bir gösteriye tanık olur. Hac ibadetiyle, arzın ArÅŸ’a baÄŸlanıldığı, nuranî dairenin yoÄŸun dezenfekte etkisiyle kullar, Allah’a kulluk ÅŸuurunun yeniden kazanıldığı, ahd-i peymânın yenilendiÄŸi bir ibadet seremonisinde Allah’a doÄŸru sonsuz bir hareketin içine girer.
İnsanların günün yirmi dört saatinde devamlı baÄŸlantı halinde olduÄŸu ve ziyaret ettiÄŸi Kâbe’ye denk baÅŸka bir yer var mıdır yeryüzünde?
İbadetlerde yöneldiÄŸimiz Kâbe’nin manevi esrarından ne kadarına vakıfız?
Kâbe, Eski Dünya’nın (Avrupa, Asya ve Afrika) merkezinde bir konumda yer alıyor ve bu üç kıtaya hemen hemen aynı uzaklıkta bulunuyor. Ama siz en iyisi elinize bir Dünya haritası alıp, Kuzey Amerika’dan Avustralya’ya, KuzeydoÄŸu Asya’dan Güney Amerika’ya doÄŸru birer çizgi çekiniz ve bu çizgilerin kesiÅŸtiÄŸi yere bakınız. Kâbe’nin Dünya karalarının merkezinde kalan bir konumda yer aldığını görürsünüz. Leonardo pergeli olarak adlandırılan Altın oran pergeli ile yapılmış ölçümlerde Mekke ÅŸehrinin Arabistan’ın altın oran bölgesinde, Kâbe’nin de Mekke ÅŸehrinin altın oran bölgesinde yer aldığını görüyoruz. Tüm bunların tesadüfen olabilmesi olasılık hesaplarına göre imkânsızdır. Mekke/Kâbe'nin Dünya üzerindeki yerinin ve müslümanların 14 asırlık kutsal kitabı olan Kur’ân’da bu durumu anlatan âyetin de altın orana göre dizayn edilmiÅŸ olması ve bu kutsal alanda toplumların hidayetine neden olacak delillerin saklı olduÄŸunu ifade etmesi, apaçık bir mucizedir ve bu kitabın kesinlikle altın oranın ne olduÄŸunu bilen, dünyayı uzaydan görebilen, gelecekte kabul edilecek ölçü birimlerini ve geleceÄŸi görebilen, matematiÄŸi çok iyi bilen bir güç yani Allahû Tealâ tarafından yazdırıldığını ispatlamaktadır.
Mekke'den baÅŸlayıp Kudüs'ten geçen ve İstanbul'da noktalanan Dünya'nın Altın Hat mucizesi
Albert Einstein;"Tanrı zar atmaz."
Galileo da;"DoÄŸanın büyük kitabı, yalnız onun yazıldığı dili bilenler tarafından okunabilir." diyor.
Milyarlarca müslümanın ona yöneldiÄŸi, İslâm'ın çekim merkezi, eski toplumlardan beri kutsal sayılan Mekke ÅŸehri Dünya'nın Altın Oran noktasında bulunmaktadır.
Mekke'den baÅŸlayıp Kudüs'ten geçen veİstanbul'da noktalanan Dünya'nın Altın Hat'tı. Mekke, İslâmiyet'ten önce ve sonrasında yüzyıllardır insanları kendisine çeken bir merkez. Kudüs, semavî dînlerin baÅŸlangıç noktası, müslümanlar, hristiyanlar ve musevilerin kutsal toprağı. İstanbul, yüzyıllardır dünyanın incisi, fetihle müjdelenen ÅŸehir. Dünyaya yön veren Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının baÅŸ ÅŸehri. Ve Altın ÇaÄŸ'ın merkez ÅŸehri. Kur'ân-ı Kerim'de ve Mekke'de Altın Oran, Dünya üzerindeki Altın Hat ve Altın Siluet mucizeleri, evrene bambaÅŸka bir gözle bakma fırsatı saÄŸlayacaktır.Manevî hayatımızın merkezinde duran kalp gibi Kâbe de yeryüzünün kalbi olarak mı yaratıldı? Yüce Allah, kâinatı kusursuz bir düzen içinde yaratmıştır. VaroluÅŸun sırlarını okumanın da birçok dili ve yöntemi vardır. Bu dili okuyabilmemizi saÄŸlayan unsurlardan biri de "Altın Oran"dır. Kâinat, cinsiyetsiz bir insan ÅŸeklinde yaratılmıştır. Bu nedenle insan aynı zamanda kâinatı temsil eder ve onun küçük bir numunesidir. Dünya kâinatın tam kalbinde yer alır. Mekke ve Kâbe de tam dünyanın kalbinde yer alır. Bu açıdan da bakarsak Kâbe, hem dünyanın hem de kâinatın kalbidir. En üst seviyede enerji merkezi olmasıyla da kalbimizin manevî gıdasının kaynağıdır. Bu nedenle Dünya'nın tek bir altın oran noktası olabilir veYüce Allah bunu Mekke olarak seçmiÅŸ, ardındanKur’ân'da onu anlatanâyeti de Altın Oran'a göre tasarlayarak bu bölgenin kaybolmasına asla izin vermemiÅŸtir.Altın oran ile ilgili somut birtakım veriler ve ortaya çıkan gerçek durum söz konusudur. Yazılar boyunca anlatılan örneklerde neredeyse baktığımız her yerde görme imkânımız bulunan altın oran için yapılabilecek bir yorum, kaosun da bir düzeninin olabileceÄŸidir. Gerisi ise, insanı düÅŸünceye daldırıp götürür… Yüce Kur'ân, muhteÅŸem bir sayısal simetri ile dizayn edilip çaÄŸlar önce bilinmesi imkânsız pek çok bilimsel keÅŸfi de önceden haber vererek adeta her kelimesi ile Kâdir-i Mutlak Yüce Allah'ın sözleri olduÄŸunu âdeta haykırmaktadır…
Evrendeki Güç
Tarih: 09 Temmuz 2012
Evrendeki Güç
NASA tarafindan, 200 bin galaksi üzerinde 5 yıl boyunca ve kozmik zamanda 7 milyar ışık yılı geriye gidilerek yapılan gözlemler sonucunda, evrende karanlık enerjinin, yer çekimi gücüne baskın olduÄŸu ve evrenin giderek artan bir hızla geniÅŸlemesini saÄŸlayan düzenli bir güç olduÄŸu teyit edildi.
NASA'nın internet sites...inde yer alan habere göre, uzayda bulunan "Galaksi Evrim KaÅŸifi (Galaxy Evolution Explorer)" aracı ve Avustralya'nın Siding Spring daÄŸlarının zirvesinde bulunan teleskopla yapılan gözlemleri izleyen dikkatli ölçümler, galaksilerin birbirinden uzaklaÅŸtığı bilgisini bir kez daha doÄŸrularken, bulgular, karanlık enerjinin varlığının, ÅŸimdiye kadar saÄŸlanan en bilimsel teyidi oldu.
Avustralya'daki Swinburne Teknoloji Üniversitesi'nden Chris Blake, bu durumu, "bir taşı havaya attığınızda, bir süre sonra hızının azalmayıp, giderek artması ve havada giderek daha hızlı biçimde yol almayı sürdürmesi gibi" ifadeleriyle tanımlıyor.
Karanlık enerji düÅŸüncesi, süpernova patlamalarının yerleri arasındaki deÄŸiÅŸimler gözlemlenerek, 1990'lı yıllarda ortaya atıldı. Bu yeni çalışmayla da, bu düÅŸünce teyit edildi. Astronomlar önce, "Galaksi Evrim KaÅŸifi" aracının saÄŸladığı verilerle, uzak evrendeki galaksilerin üç boyutlu bir haritasını çıkardı.
Karanlık enerji, evrenin yapı taÅŸlarını birbirinden uzaklaÅŸtırıyor. Yapısı bilinmediÄŸi, sadece gözlemler sonucu tahmin edilebildiÄŸi için, bu gizemli enerjiye karanlık enerji adı veriliyor.
Karanlık enerjinin, evrenin yüzde 74'ünü oluÅŸturduÄŸu düÅŸünülüyor. Karanlık madde ise karanlık enerjiye göre daha az gizemli, hakkında daha çok ÅŸey biliniyor ve evrenin yüzde 22'sini oluÅŸturuyor. Geriye kalan, atomların oluÅŸturduÄŸu ve gezegenleri, yıldızları ortaya çıkaran olaÄŸan madde ise evrenin sadece, yaklaşık yüzde 4'lük bir kısmı.
Avustralya'daki teleskop yardımıyla da, galaksiler arasındaki mesafelerle ilgili ölçümler yapıldı. Bu çalışmada, evrenin erken dönemlerinin bıraktığı ses dalgalarından da, galaksiler arasındaki mesafe deÄŸiÅŸimlerini belirlemek amacıyla yararlanıldı. Sonuçlar, galaksilerin giderek artan hızla birbirinden uzaklaÅŸtığını gösterdi. Bilimadamları, galaksi kümelerinin kentler gibi giderek büyüdüÄŸünü, binlerce galaksilik kümeler oluÅŸtuÄŸunu, bu kümelerin yer çekimi etkisiyle kendisine doÄŸru yeni galaksileri çektiÄŸini, ancak karanlık enerjinin ise bu kümeleri dağıtma yönünde çalıştığını, bu nedenle galaksilerin kümelenme sürecinin yavaÅŸladığını belirledi. Bu da karanlık enerjinin, dağıtıcı gücünün ölçülmesine olanak saÄŸladı.
NASA astrofizik direktörü Jon Morse, elde edilen sonuçlara iliÅŸkin yaptığı açıklamada, "astronomların son 15 yılda yaptıkları gözlemler, fizik bilimi alanında en ÅŸaşırtıcı keÅŸiflerden birinin yapılmasını saÄŸladı. Bu da, evrenin, Büyük Patlama ile tetiklenen geniÅŸlemesinin hızlanarak sürdüÄŸüdür. Bağımsız yöntemler ve Galaksi Evrim KaÅŸifi aracının saÄŸladığı verilerin kullanılmasıyla, karanlık enerjinin varlığından daha fazla emin olduk" dedi.
Astronomi biliminin henüz geliÅŸmemiÅŸ olduÄŸu bir dönemde, bundan yaklaşık 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin geniÅŸlediÄŸi, bir Kuran Mucizesi olarak bizlere bildirilmiÅŸtir:
Biz göÄŸü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve ÅŸüphesiz Biz (onu) geniÅŸleticiyiz.
Zariyat Suresi,
Vücudun su istemesinin 46 nedeni
Tarih: 05 Temmuz 2012
Vücudun su istemesinin 46 nedeni ;
Suyun her zaman yararlı olduÄŸunu biliyorduk da, ÅŸimdi onun, niçin doÄŸanın en basit, en etkili, en güvenli ve en "yan etkisiz" mucizevi ilacı olduÄŸunu öÄŸrenmek zamanı… Yeni ve saÄŸlıklı bir yaÅŸama baÅŸlamak, ÅŸu an ellerinizin arasında tutacağınız bir bardak suda…
Çünkü hayatımızın en vazgeçilmez ama bilinçli olarak, öneminin asla farkına varamadığımız birincil ögesi: Su!..Su / Hasta DeÄŸil Susuzsunuz
adlı kitapta konuyla ilgili oldukça orijinal ve dikkate alınması gereken tespitler var...
Yalnızca canımız istediÄŸi zaman su içeriz. Öte yandan, Ay'ın milimetrik birtakım hareketlerinin dünyamızdaki suyu etkilediÄŸini, böylelikle denizlerin
yükseldiÄŸini ve alçaldığını coÄŸrafya kitaplarından da biliriz. Durum böyleyken, yani insan evladı da bu dünyanın malzemesinden oluÅŸtuÄŸuna göre, vücudumuzdaki su seviyelerinin ne âlemde olduÄŸunu aklımıza bile getirmeyiz. İçinde bulunduÄŸumuz toplumun yeme içme alışkanlıklarının bir eseri olarak, edindiÄŸimiz su içme alışkanlığı bütün hayatımıza egemen olur, örneÄŸin acılı bir yemeÄŸin üzerine iki bardak su içmek rahatlatır, yazın sıcaklarda canımız hep su ister, vesaire…
İranlı hekim Batmanghelidj,Su / Hasta DeÄŸil Susuzsunuz adlı kitabında hiç de böyle düÅŸünmüyor. Tüm hastalıkların biricik nedeninin, vücudun susuz kalması olgusuna dayandığını öne sürüyor. Bu öne sürüÅŸünü "binlerce su deneyimi" ile de açıkça ortaya koyuyor.
Dr. Batmanghelidj, suyun bilumum hastalıklara iyi geldiÄŸini, insanı iyileÅŸtirdiÄŸini "tesadüfen" hapishanede öÄŸrenmiÅŸ. Peki, bir hekimin, eÄŸer cezaevi doktoru deÄŸilse orada iÅŸi nedir? Doktorumuz bir suçlu! Suçu, Åžah döneminde rejim karşıtı devrimci örgüt Halkın Mücahitleri'ne yardım ve yataklık yapmak. Mollalar iktidara geldikten sonra da doÄŸal olarak tutuklanıyor ve İran'ın en ünlü iÅŸkencehanesi Evin Hapishanesi'ne atılıyor. Malum, bilenler biler (!) hapishaneler yeme-içme, sindirim-boÅŸaltım koÅŸulları açısından bir insanın, özgürlüÄŸüne kavuÅŸtuktan sonra bile hayatının sonuna kadar kendini toparlayamayacağı, cezalandırma mekânlarıdır. Hal böyle olunca, alabildiÄŸine maddi ve manevi iÅŸkence gören ve doÄŸru dürüst beslenemeyen insanların ilk başına gelen midelerinin iflas etmesidir.
Bir gün koÄŸuÅŸta, hapisliklerden birisi inanılmaz mide sancılarıyla kıvranmaya baÅŸlayınca, doktorumuz gayri ihtiyarı olaya müdahale ediyor ve adamcağıza iki bardak su içiriveriyor. Çok geçmeden sancıların dindiÄŸini gözlemliyor. Bu olay, Dr. Batmanghelidj'in, suyun hastalıkların tedavisinde ne denli bir etkisi olduÄŸunu ilk keÅŸfettiÄŸi an oluyor. Bundan sonra su çalışmalarını yoÄŸunlaÅŸtıran yazarımız, 2,5 yıl içerisinde Evin'in tezgahından geçen yaklaşık 2 bin tutuklu ve hükümlüyü birer iyileÅŸtiriyor, yalnızca suyla…
Derken, 2,5 yıl kadar sonra tahliye zamanı geldiÄŸinde, hapishane müdürüne ricada bulunuyor, "lütfen beni 1 yıl daha burada tutun, zira araÅŸtırmalarımın en önemli evresine girmiÅŸ bulunmaktayım ve bu kadar çok hastayı dünyanın hiçbir yerinde, bu koÅŸullarda bulamam…"
Böylece, yazarımız 1 yıl daha "gönüllü hapislik" hayatını sürdürüyor, sonra da doÄŸru Amerika'ya… AraÅŸtırma ve çalışmaları yıllarca sürüyor ve nihayet bu kitap ortaya çıkıyor.
Yazarımız, önsözünde ÅŸu anlamlı cümleleri kullanıyor: "Bu kitapta okuyacaklarınız yeni bilgilerdir ve bunlar fizyoloji bilimine yeni açıklamalar getirmektedir. Burada sözü edilen fizyoloji, ilaç üreticilerinin kullandıkları bilim deÄŸil, vücuttaki canlı dokularla organların doÄŸal çalışmalarını tanımlayan bilim dalıdır. Bu kitap, bazı önemli saÄŸlık sorunlarıyla bu sorunlarının nedenlerinden ve doÄŸal yöntemlerle teda vilerinden söz etmektedir. Bir saÄŸlık sorununun nedeni ve tedavisi açığa çıktığında, hiç kimsenin anlayamadığı tıbbi terimlere gerek kalmaz. Burada okuyacaklarınız kapsamlı bir klinik ve bilimsel araÅŸtırmaya dayanmaktadır. Bu kitaptaki bilgilerini derleyebilmek için, 1950'de Londra'daki St. Mary Üniversite Hastanesi Tıp Fakültesi'nde baÅŸlayan tıp eÄŸitimimden sonra 22 yıldan fazla araÅŸtırma yaptım, çalıştım ve yazdım.
"Bu kitapta, birçok ciddi hastalığın tedavi nedeni olan kronik gizli dehidrasyonun (susuzluÄŸun) fizyolojik etkisi ve metabolik komplikasyonlarından söz edeceÄŸim. Bugün, bunun çaÄŸdaÅŸ tıbbın en büyük gel iÅŸmesi olduÄŸunu inananlar var."
Çağımızın bazı saÄŸlık sorunlarından söz eden bu basit sunum, bütün dünyada bilim ve mantığa dayalı tıbba geçiÅŸ için bir rehber olacaktır. Elinizdeki kitap, toplumun ivedi çözüm isteyen sorunları için yazılmıştır. Özellikle 15 milyon astımlı çocuÄŸun ailesinin bu hastalığın nedenini ve çocukların yaÅŸamlarını kurtarabilecek basit ve ucuz tedavi yöntemini öÄŸrenmesi çok önemlidir."
Yazara göre vücudumuz tam 46 nedenle suya ihtiyaç duyuyor.
1- Hiçbir ÅŸey susuz yaÅŸayamaz.
2- Göreceli su yetersizliÄŸi vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür.
3- Su temel enerji kaynağıdır, vücudun "nakit akımıdır."
4- Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaÅŸam gücü verir.
5- Hücre yapısındaki maddeleri birbirine baÄŸlayan bir yapıştırıcıdır.
6- DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır.
7- Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmalarının) merkezi olan kemik iliÄŸinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeÅŸitli hastalıklara karşı güçlendirir.
8- Bütün besinlerin, vitmin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metobolik aÅŸamalarında görev yapar.
9- Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeÄŸin vücut için hiçbir enerji deÄŸeri yoktur.
10- Su, besinlerdeki gerekli ögelerin emilimini artırır.
11- Bütün ögelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
12- AkciÄŸerlerde oksijen toplayan kırmızı kan hücrelerinin çalışma verimini artırır.
13- Hücreye ulaÅŸan su, o hücreye oksijen verir ve atık gazları vücuttan atılmaları için akciÄŸerlere taşır.
14- Vücudun çeÅŸitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciÄŸer ya da böbreklere taşır.
15- Eklem boÅŸluklarındaki temel yaÄŸlayıcı maddedir, artrit ve sırt aÄŸrılarının oluÅŸumunun önlenmesinde yardımcı olur.
16- Omurgadaki diskleri "ÅŸok emici su yastıkları" na dönüÅŸtürür.
17- Bağırsakları en iyi çalıştıran yaÄŸlayıcı maddedir, kabızlığı önler.
18- Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur.
19- Kalp ve beyin damarlarında pıhtılaÅŸmayı önler.
20- Vücudun soÄŸutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri için vazgeçilmezdir.
21- DüÅŸünme baÅŸta olmak üzere, bütün beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir.
22- Serotonin ve diÄŸer nörotransmitterlerin (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmezdir.
23- Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir.
24- Çocuklarda ve yetiÅŸkinlerde dikkat yetersizliÄŸi sorununa çözüm getirir.
25- Çalışma verimini artırır ve dikkat aralığını büyütür.
26- Su dünyadaki diÄŸer bütün içeceklerden daha kolay bulunabilir ve hiçbir yan etkisi yoktur.
27- Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur.
28- Uykuyu düzenler.
29- YorgunluÄŸun giderilmesine yardımcı olur ve bize gençliÄŸin enerjisini verir.
30- Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur.
31- Gözlere canlılık ve parlaklık verir.
32- Glokomdan korunmamıza yardım eder.
33- Kemik iliÄŸinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluÅŸumunun önlenmesine yardımcı olur.
34- Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliÅŸtiÄŸi bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir.
35- Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaÅŸmasını önler.
36- Kadınlarda, adet öncesi aÄŸrıyı ve ateÅŸ baÅŸmasını hafifletir.
37- Kalp atışıyla birlikte kanı sulandırıp dalgalandırarak dolaşımdaki katı maddelerin dibe çökmesini engeller.
38- İnsan vücudunda dehidrasyon sırasında kullanılabilecek bir su deposu yoktur. Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir.
39- Dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının baÅŸlıca nedenlerinden biridir.
40- Su içtiÄŸiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz.
41- Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz.
42- Dehidrasyon doku boÅŸlukları, eklemler, böbrekler, karaciÄŸer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.
43- Su, gebelikte sabah bulantılarını azaltır.
44- Zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleÅŸtirir. Kara verme ve hedefleri belirleme yeteneÄŸini artırır.
45- Yaşılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, multipl skleroz, Parkinson ve Lou Gehring hastalıklarının riskini azaltır.
46- Kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.
Bir Çinli Profesörden kalp krizine karşı pratik önlemler
Tarih: 03 Temmuz 2012
Bir Çinli Profesörden kalp krizine karşı pratik önlemler;
Bunu yapmak için evinizde bir şırınga veya iÄŸne bulundurun... Bu çok ÅŸaşırtıcı ve bir kalp krizinden kurtarmanın alışılmamış, bilinmeyen bir yoludur. Sonuna kadar okuyun, bir gün birisine faydası olabilir.
İnanılmaz.
Lütfen bu bilgiyi elinizin altında bulundurun. Mükemmel ipuçları.
Bunu okumak için bir dakikanızı ayırın.
Hiç belli olmaz. Birisinin yaÅŸaması size baÄŸlı olabilir.
Babam felçliydi ve daha sonra kalp krizi sonucu öldü. KeÅŸke bu ilk yardımı önce biliyor olsaydım.
Kalp krizi başlayınca, beyindeki kılcal damarlar patlamaya başlar. (Irene Liu)
Kalp krizi başladığında, sakin olun.
Hasta nerede olursa olsun, onu hareket ettirmeyin. Çünkü eÄŸer hareket ettirilirse, kılcal damarlar patlayacaktır.
Hastayı, düÅŸmesini engellemek için oturur konuma getirin ve ardından kan akıtmaya baÅŸlayabilirsiniz.
Eğer evinizde bir şırınga varsa, bu en iyisidir.
Aksi takdirde, bir dikiÅŸ iÄŸnesi ya da düz bir iÄŸne de olabilir.
1. Enjektör / iÄŸneyi sterilize etmek için ateÅŸe tutun ve daha sonra 10 parmağının da ucuna iÄŸne batırın.
2. Hiçbir özel akupunktur noktası söz konusu deÄŸildir. Sadece tırnaktan yaklaşık bir mm kadar derine iÄŸne batırın.
3. Kan çıkana kadar iÄŸne batırın.
4. Kan damlamazsa, parmaklarınız ile sıkın.
5. Tüm 10 parmak da kanayınca, birkaç dakika bekleyin, sonra hastanın bilinci yerine gelecektir.
6. EÄŸer hastanın aÄŸzı çarpılmışsa, kulakları kızarana kadar sıkın.
7. Sonra her bir kulak memesinden ikişer damla kan gelene kadar her kulak memesine iki kez iğne batırın.
Birkaç dakika sonra hastanın bilincinin yerine gelmesi gerekir.
Hasta herhangi bir anormal belirti olmaksızın normal haline dönünceye kadar bekleyin ve ardından hastaneye götürün.
EÄŸer hasta bunlar yapılmadan aceleyle bir ambulansa koyulup hastaneye götürülürse, sarsıntılı yolculuk beynindeki bütün kılcal damarların patlamasına neden olacaktır.
EÄŸer hayatı kurtulur ve zar zor yürümeyi becerebilirse, bu atalarının kerametindendir.
'Ben hayat kurtarmak için kan akıtmayı, bir geleneksel Çin doktordan öÄŸrendim, Ha Bu Ting, Sun Juke'ta yaşıyor.
Ayrıca, bununla ilgili bir deneyimim de oldu. Bu nedenle, bu yöntemin % 100 etkili olduÄŸunu söyleyebilirim.
1979 yılında, Tai Chung'daki Fung GAAP Kolejinde ders veriyordum.
Bir öÄŸleden sonra, bir sınıfta ders anlatırken bir öÄŸretmen benim sınıfıma koÅŸarak geldi ve nefes nefese dedi ki,
'Bayan Liu, çabuk gelin, bizim yönetici kalp krizi geçiriyor!' Hemen 3. kata gittim.
Yöneticimiz Bay Chen Fu Tien'i gördüÄŸümde rengi gitmiÅŸ, konuÅŸması peltek, aÄŸzı çarpılmıştı ve bir kalp krizinin tüm belirtileri mevcuttu.
Hemen Bay Chen'in 10 parmağının uçlarına batırmak için, bir uygulama öÄŸrencisinin okulun dışındaki eczaneye şırınga almaya gitmesini istedim.
10 parmağı da kanamaya baÅŸlayınca (her bir parmaktan bir bezelye büyüklüÄŸünde kan damlıyordu), birkaç dakika sonra, Bay Chen'in yüzüne renk geldi ve gözleri anlamlı bakmaya baÅŸladı.
Ama aÄŸzı hala çarpıktı. Bu yüzden kulaklarını kan ile doldurmak için sıktım.
Kulakları kızarınca,
SaÄŸ kulak memesine iki damla kan akması için iki kez iÄŸne batırdım.
Her bir kulak memesinden ikiÅŸer damla kan gelince, bir mucize oldu.
3-5 dakika içinde aÄŸzının ÅŸekli normale döndü ve konuÅŸması netleÅŸti.
Onu bir süre dinlendirdik ve sıcak bir fincan çay verdik, sonra onu merdivenlerden aÅŸağı inmesine yardımcı olup Wei Wah Hastanesine götürdük. Bir gece dinlendi ve ertesi gün ders vermek için okula dönmek üzere taburcu edildi. Her ÅŸey normale döndü.
Sonrasında hiçbir hastalık etkisi kalmamıştı.
Öte yandan, normal bir kalp krizi hastası genellikle hastane yolunda beyindeki kılcal damarlarda onarılamaz patlamalar yaşıyor.
Sonuç olarak, bu hastalar hiçbir zaman iyileÅŸmiyor.' (Irene Liu)
Kalp krizi ikinci ölüm nedenidir.
Åžanslı olanlar hayatta kalır ama ömür boyu felç kalabilir.
Bu bir insanın hayatında olabilecek çok korkunç bir ÅŸeydir.
EÄŸer hepimiz bu kan akıtma yöntemini hatırlarsak ve hayat kurtarma iÅŸlemlerini kısa süre içinde baÅŸlatırsak, hasta canlanacak ve % 100 normale dönecektir.
Alkali Asit Yiyecekler
Tarih: 25 Haziran 2012
Kanser ve MS tedavisinde önemli olan asit deÄŸil, pH'ı yüksek yiyecek ve içeceklerle beslenmekmiÅŸ. Karbonatlı su mucizesi...
Bu videoda prostat kanseri olup kemiklere metastas yapmış 4.seviyede Terminal, yani ölümcül seviyede artık birÅŸey yapamayız denen bir adamın 2 yıl önce kendi kanserini iyleÅŸtirirken bunu nasıl yaptığını açıklayan bir video izleyeceksiniz. TeÅŸhis konulduktan sonra Sodyum bikarbonat kullanarak 5 gün içerisinde idrarındaki pH seviyesini 8 in üzerine çıkartmış.
pH seviyesi vücudumuzdaki her organı etkiler. Ortamın asidikolması iÅŸte kanser dediÄŸimiz hastalığın temelini oluÅŸturur.
http://www.youtube.com/watch?v=Grtrm8tk4d4&feature=share
https://www.facebook.com/kemal.milar
Karbonatın Kullanımı: Bir büyük bardaÄŸa 2 tatlı kaşığı karbonat atıldıktan sonra üzerine az az kaynar su dökülerek köpürtülür ve karbonatın suda iyice çözülmesi saÄŸlanır. Sonra üzerine normal su dökülür, karıştırılır ve içilir( su sıcak geliyorsa soÄŸumaya bırakılır ve öyle içilir). EÄŸer Kanser, MS, Diabet hastasıysanız vücudu Alkali hale getirmek için ilk hafta aç karnına yemeklerden 1 saat önce bu uygulama 2 kere tekrarlanır.Sonraki 3 Hafta sadece
sabahları kahvaltıdan önce aç karnına içilerek devam edilir.1 Ay sonra gidip hastalığınızı kontrol edip iyi olup olmadığınızı görebilirsiniz. EÄŸer idrarınızdaki pH 7.36 ve üstüyse vücudunuz "Alkali" haldedir, dilerseniz hergün bir çay kaşığı suya karbonat atıp hergün kullanmaya devam edebilir ya da sadece ihtiyaç
duyduÄŸunuzda bunu uygulayabilirsiniz. İdrarınızdaki pH seviyesini öÄŸrenmek için digital pH ölçerler satılıyor, onlardan bir tane alıp hergün tartıya çıkmak gibi idrarınızdaki pH seviyenize bakıp bedeninizin saÄŸlık durumunu anlayabilirsiniz. Digital pH ölçer yerine pH kağıtları satılıyor, bunu da internetten araÅŸtırıp öÄŸrenebilirsiniz. Hastaysanız Alkali gıdaları araÅŸtırıp mümkün mertebede iyleÅŸene kadar Alkali gıda tüketmeye özen gösterin. Kanser asidik sıvı'dır. Hücrelerin
içerisine yerleÅŸip belirli bir bölgede toplandığında kendisini mantar hastalığı ÅŸeklinde gösterir. Kanser, Diabet, MS, Akne, Egzama ve diÄŸer bütün hastalıklar ASİDOZ'DAN KAYNAKLANIR. ALKALİ HALE GELDİĞİNİZDE HASTALIKLARINIZIN HEPSİNDEN ( %99 ) KURTULURSUNUZ.Neye dayanarak söylüyorum bunları;
Kimyager, Mikrobiyolog, Diyetisyen Dr. Robert O Young'a baÄŸlı söylüyorum:
http://www.idefix.com/kitap/kanserden-korkma-modasi-gecmis-tedaviden-kork-ilhami-guneral/tanim.asp?sid=QRM7WNSH2K3NZEBZ6C3I
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=3307
(Doktorunuzun söyleyemedikleri)
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=92946
(Doktorların Büyük Sırrı Kanser Cinayetleri)
pH Mucizesiyle Carmen Newman GöÄŸüs Kanserinden KurtuluÅŸu;
Carmen Newman 2008 senesinde GöÄŸüs kanserine yakalanmış 2009'a gelindiÄŸinde doktorları ( bu sırada aÄŸlamaklı oluyor çünkü öleceÄŸini düÅŸünmüÅŸ büyük bir travma aslında) ona bağışıklık sisteminin çok düÅŸük olduÄŸunu, ne yapacaklarını bilmediklerini ve bir mucize beklemesini söyleyip onu eve göndermiÅŸler.
Oda eve dönmüÅŸ daha sonra pH Mucizesi kitabını okumuÅŸ ve okudukça öÄŸrenmeye ve bilinçlenmeye baÅŸlamış. Ve yeÅŸil alkali gıdaları tüketmeye baÅŸlamış ve her gün kendisini daha iyi hissetmeye baÅŸlamış. Daha sonra Dr. Young'ın özel tedavi merkezine gelmiÅŸ ve detoks ve düzgün beslenme programı uygulamışlar. Bir kaç gün önce kan testi yapıldığında artık kanserinden iz kalmadığı görülmüÅŸ. Åžu anda saÄŸlıklı ve mutlu bir ÅŸekilde bu video da kendi hikayesini anlatıyor.
http://www.youtube.com/watch?v=adp8jONIy9Y&feature=share
Kemal Milar:
17 Ocak 2012
İlk sevinç verici haberimi aldım sonunda :)))
Arkadaşımın kız arkadaşının dedesi prostattan ameliyat olurken parça almışlar ve kanser olduÄŸunu ve kemiklere metastas yaptığını söylüyorlar. 80 yaşından büyük olduÄŸu için kemoterapi yapamıyorlar ve yapacak birÅŸey yok diye gönderiyorlar.
Benim vasıtamla arkadaşımın kız arkadaşı dedesiyle konuÅŸuyor. Karısı zorla karbonatlı su içirmeye baÅŸlamış. 4 Hafta karbonatlı su içtikten sonra, gittikleri hastanede doktorlar kanser hastalığından iz kalmadığını iyleÅŸtiÄŸini söylemiÅŸler.
Alkali yaÅŸam nedir önemi faydaları
ALKALİ YAÅžAMIN ÖNEMİ
Hücresel seviyede yaÅŸar ve ölürüz. Vücudumuzu meydana getiren milyonlarca hücre hafifçe alkalidir. Ancak hücresel aktivite asit yaÅŸatır ve bu asitliklik hücrenin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gerekli olan enerjiyi verir. Her alkali hücre kendi solunumunu kendi yapar ve metabolik atıklarını salgılar.
İnsan vücudu zekidir. Biz gittikçe daha asidik olmaya baÅŸladığımız zaman, vücut yaÅŸamsal organlara giren asitlerin yaratacağı hasarı önlemek için savunma mekanizmalarını çalıştırmaya baÅŸlar. Bu asidin yaÄŸ hücrelerinde depolanması olarak bilinir. Bir defens mekanizması olarak vücut aşırı asidik olmamak için yaÄŸ üretir ve bunları yaÅŸamsal organlardan uzak yerlerde adeta paketleyerek depolar. YaÄŸ ilk bakışta yaÅŸamsal organları hasarlanmaktan kurtarmasına raÄŸmen aşırı yaÄŸ birikimi daha uzun vadede baÅŸka problemlere yol açmaktadır.
ALKALİLİĞİN FAYDALARI
Bugün yaÅŸam stili birçok saÄŸlık problemlerine neden olmaktadır.
Besinlerimizdeki katkılar, yapay maddeler, içtiÄŸimiz suyun, kullandığımız toprağın, soluduÄŸumuz havanın toksit maddelerce artan oranlarla kirletilmesi sonucunda insanlık ÅŸimdiye kadar hiç karşılaÅŸmadığı bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Vücudumuzun maruz kaldığı ve metabolize ettiÄŸi bu kirlilik sonucu ortaya çıkan toksiditeden kurtulma yani detoksifikasyon iÅŸlemi arık vücudun doÄŸal kapasitesini aÅŸar duruma gelmiÅŸtir.
Durumu daha kötü hale getiren ise, lupus(deri veremi) namotoidartirit, multiplesalerosiskronik yorgunluÄŸun gibi belirtilerin artmaya baÅŸlamış olmasıdır. DeÄŸiÅŸik kaynaklardan gelen düÅŸük seviyeli toksiditeyiilk baÅŸta saptamak çok güçtür. Bu toksinlerin yaratmış olduÄŸu "toksin kokteyli" ve kanda vücuda yerleÅŸmiÅŸ olan mantar ve bakterilerin de katkıda aşırı asitlilik durumu vücudu ciddi ÅŸekilde zayıflatabilmektedir. Büyüyen bu problemin çözümü kanı bu maddelerden mümkün olduÄŸu kadar arındırmakta yatmaktadır.
FAZLA ASİDİKMİSİNİZ?
Vücudumuz alkali dizayn edilmiÅŸ olmasına raÄŸmen fonksiyonel olarak asit üretir. Vücudumuzda asit üreten tek organ midedir ve asit sindirime yardımcı olmak amacı ile üretilir. Mide dışında hiçbir organın asidik olması gerekmemektedir. Buna raÄŸmen günümüzün vebası sayılabilecek olan asidoz aynı zamanda birçok hastalığın sinsi ve en yaygın nedenlerinden biridir.
Asidozgenel ve en kısa olarak vücudun iÅŸleyebileceÄŸinden daha fazla asidin toplanması olarak tanımlanabilir.
Bu normal bir durum olmayıp tamamı için olmasa bile günümüzde yaygın bir ÅŸekilde seyreden dejaneratifhastalıklardan birçoÄŸunun ön nedenidir. Bilinenlerden biri asitlerin yaÄŸ hücrelerinde depolanarak mümkün olduÄŸunca yaÅŸamsal organlardan uzak tutulmasıdır.
İnsan vücudu zekidir. Vücutta asitlik oranı artmaya baÅŸladığında vücut kendini koruma mekanizmalarını devreye sokmaya baÅŸlar.
ASİDOZ'DAN KAÇINMAK İÇİN NEDENLER
1. Asidin mermer yüzeye verdiÄŸi zarar gibi asidoz toplar ve atardamarların yüzeylerini erozyona uÄŸratıp kardiyo vasküler yapıları zayıflatır.
2. Serbest radikallerin ve ön yaÅŸlanmayı
3. Kilo kazanma, diabet ve obezliÄŸe neden olur.
4. Kollestrol plakaların oluşmasına neden olur.
5. Kan basıncını bozar, düzensizleÅŸtirir.
6. Kritik lipid ve yağ asidi metabolizmasını bozar, karıştırır.
7. Hücrelere dağıtılan oksijen miktarında azalmaya neden olur.
AsidikpHzemin hazırladığı dejeneretifhastalıklar:
•Kardio vaskülerdamar setliÄŸi, kalp krizi, yüksek kan basıncı
•Obezite
•MS, MD, ALS
•KaraciÄŸer, böbrek
•Bunama
•Bağışıklık sistemi yetersizlikleri
•Ostrepoz
•Erken yaÅŸlanma
•Erkeklerde prostat poblemleri
EÄŸer saÄŸlık probleminiz varsa büyük ihtimalle vücudunuz asidik olmaya baÅŸlamıştır.
Vücut pH'nin hafifcealkali olmasını saÄŸlanmaksızın vücudun kendini iyileÅŸtirmesi mümkün deÄŸildir.
ASİT VE ALKALİ YİYECEKLER LİSTESİ (Listede görüldüÄŸü gibi alkali besinler daha çok, asidikbesinler daha az tüketilecek)
VÜCUTTA ASİT OLUÅžTURAN DUYGU VE DÜÅžÜNCELER:
Bilinenin aksine, içimizde beslediÄŸimiz olumsuz duygu ve düÅŸünceler, vücudumuzda, yediklerimiz ve içtiklerimizden daha çok asiditeye neden olmakta ve ciddi hastalıklar için ortam yaratmaktadır.
ÖFKELENMEK YA DA KİN TUTMAK İLE ASİT İÇMENİN VÜCUDA ETKİSİ AYNIDIR…!
YÜKSEK ALKALİ OLUÅžTURAN DUYGU VE DÜÅžÜNCE VE EYLEMLER:
KAHKAHA İLE GÜLMEK
HUZUR DUYMAK
GÜVEN, SADAKAT, MİNNETTARLIK
SEVİLMEK & BEĞENİLMEK & AŞK
NEÅžELENMEK
AFFETME DUYGUSU
OLUMLU DÜÅžÜNMEK
DOSTLUK, ARKADAÅžLIK, KABUL GÖRME
YORULMADAN YÜRÜMEK & EGZERSİZ
DİYAFRAMDAN DERİN NEFES ALMAK
NAMAZ & İBADET, DUA ETMEK
MEDİTASYON
NEZAKET & TATLI DİL & TAKDİR EDİLMEK
DİNLENMEK
SEVİLEN İNSANLARLA ZAMAN GEÇİRMEK
MÜZİK DİNLEMEK & ÅžARKI SÖYLEMEK
DOÄžAYLA, BAHÇEYLE TOPRAKLA UÄžRAÅžI
UMUT
DUYGULARI İFADE ETMEK, PAYLAŞMAK
TENSEL ZEVK
YÜKSEK ASİT OLUÅžTURAN DUYGU VE DÜÅžÜNCELER:
ÖFKELENMEK
KISKANÇLIK DUYGUSU
STRES
KORKU VE ENDİŞE
ÅžÜPHE, KAYGI, SİNİRLİLİK
ACI, KEDER
UYKUSUZLUK & AÅžIRI YORGUNLUK
NEFRET DUYGUSU
AÅžIRI HIRS
AKCİĞER NEFESİ ALMAK
HAREKETSİZLİK
HUZURSUZLUK
OLUMSUZ DÜÅžÜNCE
GÜRÜLTÜLÜ ORTAMDA YAÅžAM
SÜREKLİ SOMURTMA, KİBİR
AÅžAÄžILANMA, ALINGANLIK
DÜÅžMANLIK
UMUTSUZLUK
YALNIZLIK, İHANETE UĞRAMAK
SIKINTILARI PAYLAÅžMAYIP İÇE ATMAK.....Alkali-Asit dengesinin bozulması: •Vücudun mineral ve diÄŸer besileri alma kapasitesini düÅŸürür•Hücrelerdeki enerji üretimini olumsuz etkiler•Hasarlı hücrelerin onarılması kapasitesi yeteneÄŸini düÅŸürür•Vücudun detoksyeteneÄŸini azaltır•Vücudu bitkin ve hastalıklara açık hale getirir.
ASİT VE ALKALİ YİYECEK NEDİR?Asit ve alkalik yiyecekler konusu karışık bir konu çünkü yemek söz konusu olunca bu kelimeleri kullanmanın birkaç yolu var.Asitli, asidik, alkalik, bazik yiyecekler: Yemek kimyası kitaplarında her yiyeceÄŸin “pH deÄŸeri” denen bir deÄŸeri var. pH, bir sıvının veya maddenin ne kadar asidikveya alkalik olduÄŸunu ölçmek için yaratılmış özel bir skala. Okul yıllarından hepimiz kimya dersinden bu kavramı biliriz. 7.0 nötr olmak üzere 0 (en asidik) ilâ14 (en alkalik) arasında deÄŸiÅŸiyor. Yani 0’dan 7’ye yaklaÅŸtıkça yiyecek daha az asidikveya 14’ten 7’ye yaklaÅŸtıkça daha az alkalik oluyor. ÖrneÄŸin, misket limonunun oldukça düÅŸük bir pHdeÄŸeri var, 2.0 ve pHskalasına göre oldukça asidik. Limonlar 2.2 pHile biraz daha az asidik. Yumurta beyazı pek asitli deÄŸil ve deÄŸeri 8.0 pH. Etler de 7.0 civarında pHile asidikdeÄŸiller.Sebzelerin çoÄŸu pHaralığının ortasında bir yerdeler. ÖrneÄŸin kuÅŸkonmazın ph’ı 5.6, tatlı patateslerinki 5.4, salatalığınki 5.1, havuçlarınki 5.0, bezelyeninki 6.2, mısırınki 6.3. Domatesin pHskalasındaki yeri sebzeler arasında en altta, pH’ları 4.0 - 4.6 arasında deÄŸiÅŸiyor. Bu aralık pHdeÄŸeri 3.9 olan armutlardan ve 3.5 olan ÅŸeftaliden veya 3.4 olan çilekten veya 2.9 olan eriklerden daha yüksek (daha az asidik). Asit-kül, alkalik-kül yiyecekler:YiyeceÄŸin asiditesindenbahsetmenin bir baÅŸka yolu da yiyeceÄŸin kendisinin asiditesinideÄŸil de yiyecek yendiÄŸi zaman vücudun asiditesiniölçmektir. Bir baÅŸka deyiÅŸle bu ikinci perspektiften bir yiyecek asidikolarak adlandırılmaz, asit oluÅŸturucu olarak adlandırılır da denilebilir. Bu “asit oluÅŸturucu” kavramına benzer olarak, “asit-kül, alkalik-kül” kavramı vardır. Bu kavrama göre yiyecek vücutta kimyasal olarak parçalanmaz, geride bir kül kalıntısı bırakarak yakılır ve bu kül kalıntısı daha sonra mineral içeriÄŸi için ölçülür. Asit-kül yiyecekler geride klorür, fosfor veya sülfür konsantrasyonu yüksek kalıntı bırakan yiyeceklerdir. Bu yiyeceklere “asit-kül” denir çünkü klorür, fosfor ve sülfür vücutta asit yapmak için kullanılan minerallerdir. Alkalik-kül yiyecekler geride magnezyum, kalsiyum ve potasyum konsantrasyonu yüksek kül bırakan yiyeceklerdir. Bu yiyeceklere “alkalik-kül” denir çünkü bu mineraller vücutta alkalik bileÅŸikler (bunlara baz denir) oluÅŸturmada kullanılır (magnezyum hidroksit, kalsiyum hidroksit, potasyum hidroksit dahil olmak üzere). Dengeli beslenmeyi önemseyin:YiyeceÄŸin asiditesiniölçen asit-kül modeli elbette ki yaÅŸayan bir insan için olan ÅŸey deÄŸil. Biz yemeÄŸimizi yakmıyoruz ve biz yedikten sonra tek kalan kül deÄŸil. Aslında asit oluÅŸturan yiyecekler kavramı pHkavramından çok daha karmaşık.Bir yiyeceÄŸin ne kadar iyi sindirildiÄŸi ne derecede asit oluÅŸturup oluÅŸturmadığını etkileyebilir. Birçok yiyeceÄŸin bileÅŸiminde normalde sindirim sırasında deÄŸiÅŸtirilebilecek önceden oluÅŸmuÅŸ asitler vardır. Ancak sorunlu sindirimi olan bir kiÅŸide bu asitler deÄŸiÅŸtirilemeyebilir ve yiyeceÄŸin asit oluÅŸturucu özellikleri artabilir. Yeterli ve dengeli beslenmek, yediklerinizi aktif bir yaÅŸam ve düzenli egzersizle dengelemek en doÄŸru yaÅŸam ÅŸekli. Bu sebeple yeterli ve dengeli beslenme prensibinden vazgeçmeyin. Özellikle zayıflama hedefiyle tek besin veya düÅŸük kalorili ÅŸok diyetler gibi metabolizmanızda kalıcı hasarlar bırakacak dengesiz diyetleri lütfen yapmayın. Uykuyu olumlu etkileyen besinler: AraÅŸtırmacılar beyindeki seratonin iÅŸlevinin de uyku düzenini iyileÅŸtirdiÄŸini düÅŸünüyor. Uyku anormallikleri sıklıkla yetersiz beyin serotonin aktivitesine baÄŸlanıyor. Serotonin ve melatonin hormonları iyi bir uyku için önemlidir. Serotonini olumlu etkileyen besinler uyku problemi olanlar için çözüm oluÅŸturabilir.ÖrneÄŸin; Muz: Serotonine olan etkisi dışında magnezyum içerdiÄŸi için kaslarınızı gevÅŸetip sizi rahatlatır. Strese karşı koruyucudur, içindeki potasyum da kalp saÄŸlığı ve tansiyon için önemlidir.Ilık süt: ÇocukluÄŸunuzu hatırlayabilirsiniz ama iÅŸe yarıyor içine bal karıştımak bu etkiyi güçlendirebilir.Papatya çayı: Uyumadan bir saat önce içeceÄŸiniz papatya çayı huzurlu bir uykuyu olumlu etkileyebilir. Keten tohumu veya ceviz: Omega 3 depresyona karşı ve strese karşı etkilidir. Rahatlatarak gece daha rahat uyutur.Yulaf unu: Melatonin açısından olumlu olduÄŸu düÅŸünülüyor süt ve bal ile karıştırmayı deneyebilirsiniz.
B1 VİTAMİNİ: TİAMİN
Tarih: 13 Haziran 2012
B1 VİTAMİNİ: TİAMİN Yararları:Vitamin B1 ya da Tiamin, diÄŸer B grubu vitaminlerle birlikte vücudun, özellikle beynin, enerji üretiminimde gerekli bir vitamindir. Bu vitamin öncelikle ÅŸeker hastalığı, doku sertleÅŸmesi, sinirsel hastalıklar önlenmesinde kullanılır ve yaÅŸlı insanların zihinsel fonksiyonların sürdürebilmesine yardımcı olur. Merkezi sinir sistemi saÄŸlığını korumakta önemli bir rol oynar. B1 vitamini kan hücrelerinin oluÅŸumu ve saÄŸlıklı bir dolaşım sistemi için gerekli olan hidroklorik asidin üretiminde rol oynar. Ayrıca karbonhidratlardan enerji üretiminde, kalp ve sindirim sistemi kaslarının tonusunun korunmasında anahtar rolü vardır.
Hangi besinlerde bulunur? |
B1 Eksikliği Riski Altında Bulunanlar Kimlerdir ?
Fazla miktarda alkol kullananlar arasında bu vitaminin eksikliÄŸi görülebilir.
Yaşlı kişiler arasında da B1 vitamin eksikliğine rastlanır.
Antiasit ve doÄŸum kontrol ilaçları kullananlar,
Karbonhidrat oranı fazla olan diyetle beslenenler,
YoÄŸun stres altında bulunanlar ve yoÄŸun iÅŸ ortamında çalışanlarda thiamin ‘e gereksinimleri fazlalaşır.
Hamile ve emziren bayanların da bu vitamine ihtiyaçları artar.
B1 EksikliÄŸinde Nasıl Belirtiler Görülür ?
İştahsızlık
Enerji kaybı, yorgunluk
Depresif durumlar
Bacaklarda uyuÅŸukluk
Unutkanlık
Kas krampları
Kabızlık
Göz sorunları
Kilo kaybı
Kan testi yoluyla da B1 eksikliÄŸi olup olmadığını öÄŸrenebilirsiniz.
B1 Vitamini Nelerde Bulunur ?
Süt ve süt ürünleri
Sebzeler
Rafine edilmemiş tahıl
Meyve
Et ve balık
Pirinç kabuÄŸu
AyçekirdeÄŸi
Bira mayası
Bezelye de B1 vitamini içeren yiyecekler arasındadır.
B1 Vitamininin Günlük Kullanımı
Günlük alım miktarı 1- 1.5 mg’dır. B 1 vitamini tek başına alınabileceÄŸi gibi diÄŸer B vitaminleriyle ( B kompleks ) birlikte de alınabilir.
Suda eriyen bir vitamin olan B1 vitamini diÄŸer B vitamini çeÅŸitleri ile beraber kullanıldığında daha etkili olur. Tiamin ısı ve ışığa duyarlıdır. B 1 vitamin fazla alınsa da vücutta depolanmaz idrar yoluyla atılır.
B1 vitamininin bilinen toksik etkisi yoktur.
Beta Glukan nedir ve Beta Glukan nasıl etki eder ?
Tarih: 28 Mayıs 2012
BETAGLUKAN NEDİR?
Betaglukanlar yulaf, arpa kepeÄŸi, buÄŸday gibi tahıllarda, ekmek mayasının hücre duvarında ve bazı mantar türlerinde bulunan bir polysakkarittir.
Tahıl temelli betaglukanlar suda çözülme özelliklerinden dolayı insan beslenmesinde çözünür lif desteÄŸi olarak önemli rol oynarlar. Tahıllar arasında en yoÄŸun miktarda betaglukanı yulaf içermektedir. Yulaf betaglukan'ının, insan saÄŸlığı üzerine üç ayrı olumlu etkisi bulunmaktadır:
- Kolesterolü düÅŸürmeye
- Kan ÅŸekerini dengelemeye
- Mide ve bağırsak çalışmasını düzenlemeye yardımcı olur
Suda çözülmeyen, ekmek mayası veya mantardan elde edilen betaglukanların molekül yapıları suda çözülenlerden farklıdır.
Bu nedenle suda çözülen ve çözülmeyen betaglukanların kullanım alanları, etki mekanizmaları ve genel biyolojik aktiviteleri arasında büyük farklılık vardır. Suda çözülmeyen betaglukanların bağışıklık sistemi üzerindeki etkisinden faydalanılırken, suda çözülenler, sindirim sisteminde oluÅŸturdukları bal kıvamındaki jel yapısından dolayı kolesterol ve kan ÅŸekerini olumlu yönde etkileyerek kalp damar hastalıkları riskini azaltırlar.
Yulaf betaglukanının kolesterol ve glicemik indeksi düÅŸürücü etkisi ile sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileri yüzün üzerinde yayınlanmış bilimsel çalışmada gösterilmiÅŸtir.
Betaglukan'ın saÄŸlık üzerindeki olumlu etkileri FDA (Food Drug Administration) ve
EFSA (European Food Safety Administration) gibi gıda denetim kuruluşları tarafından da onay almıştır.
BETAGLUKAN ETKİ MEKANİZMASI
Åžeker ve kalp rahatsızlıkları aynı zamanda yaÅŸam tarzına baÄŸlı rahatsızlıklar olarak da anılır. Dengeli ve iyi beslenme, düzenli spor yapma alışkanlıklarının eksikliÄŸi bu rahatsızlıkların ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Yüksek kolesterol, yüksek kan ÅŸekeri ve fazla kilo kalp damar hastalıkları riskini artıran faktö+.
Kolesterol seviyenizi düÅŸürerek kalp krizi riskinizi azaltabilirsiniz.
Günde üç gram yulaf betaglukanı “kötü” LDL kolesterolünüzü düÅŸürür ve toplam kolesterol seviyenizde de %10'a kadar varan bir azalma saÄŸlayabilmektedir.Betaglukanın kolesterolü düÅŸürücü etkisi son 20 yılda yapılan pek çok detaylı araÅŸtırma ile ortaya koyulmuÅŸtur.
Kan ÅŸekeri seviyenizi beslenme alışkanlıklarınızı deÄŸiÅŸtirerek, spor yaparak ve kilo vererek düÅŸürebilirsiniz.
Betaglucan viskoz bir jel oluÅŸturarak midede ve bağırsakta hızlı emilen karbonhidratları içine alır ve böylece ÅŸeker emilimini yavaÅŸlatır. Åžekerin yavaÅŸ emilmesi kan ÅŸekeri seviyesinin aniden yükselmesini önleyerek dengenin yeniden kurulması için fazladan insülin salgılanması gerekliliÄŸini ortadan kaldırır.7
Betaglukanın kan ÅŸekeri üzerindeki etkileri hakkında yapılan araÅŸtırmalar (günlük en az 3 gr) yemek sonrası kan ÅŸekerinin %36 seviyesinde düÅŸük çıktığını göstermektedir. Ayrıca yemek sonrası oluÅŸan fazladan insülin ihtiyacının da %44 gerilediÄŸi görülmüÅŸtür.
Betaglukan'ın saÄŸlık üzerindeki olumlu etkileri FDA (Food Drug Administration) ve
EFSA (European Food Safety Administration) gibi gıda denetim kuruluşları tarafından onay almıştır.
Kaynaklar
4-Ripsin C M, et al. Oat products and lipid lowering: A meta-analysis. JAMA 267(24):3317, 1992.
5-Kabir M, et al. Four-week low glycemic index breakfast with a modest amount of soluble fibres in type 2 diabetic men. Metabolism, 51:819, 2002.
6-Pick, M. E., Hawrysh, Z. J., and Gee, M. I. Oat bran bread products improve long-term control of diabetes. A pilot study. J. Am. Diet. Assoc. 96:1254, 1996.
7 - Björck I, et al. Lowered bloodglucose and insulin response after a mixed breakfast with Oatwell betaglucan enriched musli. Abstract. Proc. 7th Int. Oat Conf. In press.
ÇocuÄŸunuzun Dondurmaya alerjisi olabilirmi?
Tarih: 24 Mayıs 2012
Dondurma yemeye ne zaman baÅŸlanmalı? Ne sıklıkla tüketilmeli? Dondurma ısırılarak mı yoksa yalanarak mı yenmeli? Sütlü mü, meyveli mi olmalı? Çikolatalı olmasının bir sakıncası var mı? Alerjik çocukları olan annelerin sorduÄŸu bu soruların cevabını, Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak veriyor.
Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak; sevilen ve tüketilen bu gıdanın alerjik çocuklar açısından daha dikkatli tüketilmesi gerektiÄŸine dikkat çekiyor. SaÄŸlıklı çocuklara kıyasla alerjik çocukların daha kolay solunum yolu hastalıklarına yakalandıklarına ve daha zor atlatabildiklerine vurgu yapıyor. Prof. Dr. Tabak; “Dondurma deyince akla, soÄŸuk olması, boÄŸazı soÄŸutması ve boÄŸaz enfeksiyonlarına yatkınlık saÄŸlaması geliyor. Üst solunum yolu enfeksiyonları ile mücadele eden bağışıklık sistemi hücreleri, savunma mekanizmasını oluÅŸturuyor. Savunma hücreleri de damarlar yolu ile kanla boÄŸaza ulaşıyor. SoÄŸuk, damarları büzüÅŸtürüyor. SoÄŸukta eller morarıyor ve üÅŸüyor. Aynı ÅŸey boÄŸaz için de geçerli oluyor. SoÄŸuyan boÄŸazda kan damarları büzüÅŸüyor ve savunma hücreleri dokulara daha az ulaÅŸmaya baÅŸlıyor. Bir viral enfeksiyon hali varsa ve üzerine dondurma yenmiÅŸse bunun üstesinden gelmek vücut için zorlaşıyor. Çünkü büzüÅŸen damarlar nedeniyle savunma hücreleri o dokulara yeterince ulaÅŸamıyor” diyerek oluÅŸan duruma açıklık getiriyor.
Dondurmayı Yalayarak Yemek Gerekiyor!
Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak; çocukların bu mevsimde dondurmayı yalayarak yemelerinin, yutmadan önce ağızda eriterek yenmesinin en saÄŸlıklı yöntem olduÄŸunu belirtiyor. Dondurmayı yeme aralığının, çocuÄŸun hastalanma sıklığı ile ters orantılı olduÄŸunu söylüyor. YoÄŸun alerji yaÅŸayan ve çok sık hastalanan çocuÄŸun ise okul ve enfeksiyon dönemi bitmeden kesinlikle dondurma yememesini önemle tavsiye ediyor.
Alerjik Astımı Olan Çocuklar
Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak; alerjik astımı olan çocukların % 80’in de reflü görüldüÄŸünü, bu grubun %60’ında ise reflünün belirti göstermediÄŸini bu duruma “sessiz reflü” denildiÄŸini söylüyor. Bu durumun çocuklarda iÅŸtahsızlık, karın aÄŸrısı, mide bulantısı, geÄŸirme, hıçkırık, gece diÅŸ gıcırdatma gibi belli belirsiz yakınmalar ile reflüye iÅŸaret edebildiÄŸine dikkat çekiyor. Kafeinin zehir yerine geçtiÄŸini, mide asit salgısını arttırdığını ve mideyi saran kasları gevÅŸeten bir madde olduÄŸunu sözlerine ekliyor. Sıcak veya buzlu Çay, buzlu kahve ve kolalı içeceklerin bol kafein içerdiÄŸini, en büyük gizli tehlikenin ise çikolatadan kaynaklandığını vurguluyor. Alerjik çocuklar için dondurma seçimi yapılırken kakaolu ve çikolatalı olmamasına özen gösterilmesi gerektiÄŸine deÄŸiniyor.
Prof. Dr. Yonca Tabak; reflü sorunu yaÅŸayan bir grup çocukta fark edilmeyen gizli bir süt hassasiyeti yaÅŸanıyor olabileceÄŸine de dikkat çekerek, süt hassasiyeti gerek alerjik mekanizmalarla gerekse gıda intoleransı mekanizmaları üzerinden sorun yaratabildiÄŸini belirtiyor. Bu durumda dondurma tercihinin sütlüden yana deÄŸil meyveliden yana kullanılmasının yerinde olacağını vurguluyor.
Prof. Dr. Yonca Tabak; genellikle çok masum bir sütlü yaz tatlısı olarak görülen dondurmanın alerjik çocuklarda bilinçli tüketilmesi gerektiÄŸini, her alerjik çocuÄŸun kendi içinde özel olduÄŸunu ve kendine özgü beslenmesinin esas alınmasının önemli olduÄŸuna deÄŸiniyor.
Tonalin CLA mucizesi
Tarih: 22 Mayıs 2012
Tonalin CLA mucizesi;
(Conjugated Linoliec Acid); doÄŸal olarak ette ve mandıra ürünlerinde düÅŸük miktarlarda bulunan bir serbest doymamış yaÄŸ asitidir. CLA, 1978 yılında Wisconsin Üniversitesi’ nden Michael W. Pariza tarafından etin piÅŸirilme esnasındaki mutagen oluÅŸumunu araÅŸtırırken rastlantı sonucu bulunmuÅŸtur. Yapılan araÅŸtırmalar Tonalin-CLA’ nın; vücuttaki kas ve yaÄŸ dengesini etkilediÄŸini, depolanmış yaÄŸların azaltılmasında ve yaÄŸsız kasların arttırılmasında çok önemli bir rol oynadığını göstermiÅŸtir. CLA doÄŸal olarak süt, peynir, biftek, kuzu ve hindi etine ilave olarak çoÄŸu iÅŸlenmiÅŸ gıda da bulunur. İşlenmiÅŸ gıdalara en iyi örnek yüksek oranda CLA içeren Wiz peyniridir ( Cheez Wiz ). Fakat CLA’ nın aÅŸağıda bahsedilen faydalarını görmek için bu gıdalardan önemli miktarlarda tüketmeniz gerekmektedir. Bu gıdaları çok miktarda tüketmek hem pratik deÄŸildir, hem ekonomik deÄŸildir, hemde aynı zamanda aldığınız yüksek kalori ve proteinden dolayı negatif etkilerle vücudunuzu cezalandırmak anlamına da gelmektedir. Bu nedenle, gerekli CLA’ yı elde etmek için daha ekonomik ve etkili yollar araÅŸtırılmıştır. Ayçiçek ve aspir yağında doÄŸal olarak bol miktarda bulunan linoleik asiitten (LA) CLA elde edilmesiyle bu sorun çözülmüÅŸ olup; böylece yüksek kalorili besin almaksızın, belirlenen zamanda gerektiÄŸi kadar CLA alımına olanak saÄŸlanmıştır.
Düzenli Tonalin-CLA alımı yaÄŸların vücutta depolanmasına yardım eden lipoprotein-lipaz enziminin çalışmasına engel olur ve dolayısıyla vücutta depolanan yaÄŸ miktarını azaltır, ayrıca daha önceden depolanmış yaÄŸları serbest bırakarak kan akışına dönmesini saÄŸlar. Kan akışına geri dönen yaÄŸlar kaslarda enerji kaynağı olarak kullanılır. Bu nedenle CLA alımının bir egzersiz programı ile desteklenmesi kan akışına geri dönen yaÄŸların yakılmasını kolaylaÅŸtıracaktır. Vücuttaki 1 gr yaÄŸ, 1 gr kastan iki kat daha fazla yer kaplar. Zayıflamak için yapılan düÅŸük kalorili bir diyet proÄŸramı vücuttaki yaÄŸ miktarı ile beraber kas miktarını da düÅŸürmektedir. Diyet bırakıldıktan sonra kaybolan kasların yeri yaÄŸ ile doldurulacağından, vücut tekrar kilo almaya baÅŸlar. Bu nedenle az yaÄŸlı bir diyet proÄŸramı eÅŸliÄŸinde CLA alımı vücuttaki yaÄŸ miktarını azaltırken kas miktarını korur ve böylece diyet bırakıldıktan sonra formunuzu korumanıza yardım eder. CLA herhangi bir diyet, kilo verme veya egzersiz proÄŸramından sonra kullanılırsa jo-jo etkisi denen yeniden hızla kilo alma problemininin giderilmesinde de yardımcı olur. Vücut geliÅŸtirme çalışması yapanlar da formlarını korumak ve yaÄŸsız kas miktarını arttırmak için Tonalin-CLA kullanabilirler.
Beslenme uzmanları Amerika’ da obezitenin (Aşırı ÅŸiÅŸmanlık) devamlı olarak artmasını, son 30 yıldır CLA oranı düÅŸük veya hiç CLA içermeyen gıdalardaki tüketimin artmasına baÄŸlamaktadırlar. Özellikle besi hayvanlarının meralarda beslenmek yerine suni yem ile beslenmeleri sonucu bu hayvanlardan elde edilen ürünlerin içerdikleri CLA miktarında % 65 oranında düÅŸme görülmüÅŸtür. AraÅŸtırmalar CLA’ nın sadece vücuttaki yaÄŸları azaltırken kas miktarını arttıran veya koruyan bir yaÄŸ asidi deÄŸil, aynı zamanda dikkate deÄŸer bir ÅŸekilde anti-katabolik, anti-oksidant, bağışıklık sistemi güçlendiricisi, kolesterol düÅŸürücü ve kanser önleyici etkileri olduÄŸunu da göstermiÅŸtir. CLA göÄŸüs kanseri, prostat kanseri ve damar sertliÄŸi riskini azaltmaktadır. Ayrıca ÅŸeker hastalarının kan ÅŸekerini kontrol altına almalarına da yardımcıdır.
Tonalin-CLA, 1000 mg’lık kapsüller (%70 CLA) halinde sunulmuÅŸ olup, ek gıda olarak günde 3 defa yemeklerden 1 saat önce 1 bardak su ile 1-2 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
- tonalin clatonalın cla,
- tonalin cla nedir,
- tonalin cla faydaları,
- cla nedir,
- tonalin cla yorumlar,
- cla tonalin yorumları,
- tonalin nedir,
- tonalın cla nedir,
- cla tonalin nedir,
- cla faydaları,
- tonalın,
- tonalin cla kullananlar,
- CLA Tonalin,
- tonalin,
- cla yan etkileri,
- cla tonalin yan etkileri,
- cla yorumları,
- cla tonalın,
- tonalinle kilo verme,
- aspir yağı ve cla
Dut Yaprağı mucizesi
Tarih: 16 Mayıs 2012
AH ŞU KADRİ BİLİNMEDİK
DUT
- Farklı iklim ve toprak ÅŸartlarına adaptasyon kabiliyeti yüksek olan dut, hem ılıman hem de sub-tropik iklim ÅŸartlarında yetiÅŸebilen bir meyve türüdür. Dut’un genetik kaynaklarındaki geniÅŸ çeÅŸitlilik dünyada geniÅŸ bir yetiÅŸme alanı bulmasını saÄŸlamıştır
- YetiÅŸtiriciliÄŸi yapılan ve meyvesinden yararlanılan dut tip ve çeÅŸitleri genel olarak Morus alba L. (beyaz dut), Morus nigra L. (kara dut ) ve Morus rubra L. (kırmızı veya mor dut) olarak adlandırılabilir.
Dutun Tıbbi Faydaları
- İnternette ‘morus alba ‘ “beyaz dut” için verilen bilgiler ÅŸöyle:
- Analjezik (ağrı kesici)
- antihelmintik (parazit önleyici)
- antibakteriyel (mikrop öldürücü)
- antitussive (öksürük kesici)
- astringent (büzüÅŸtürücü, sıkıştırıcı,kan durdurucu)
- diaphoretik (terlemeyi artırırcı)
- diüretik (idrar söktürücü)
- emollient (yumuşatıcı)
- expektorant (balgam söktürücü)
- hipoglisemik (kan ÅŸekerini düÅŸürücü)
- hipotansif (tansiyon düÅŸürücü)
- odontaljik (diş ağrısını giderici)
- oftalmik (gözle ilgili)
- pektoral (göÄŸüs ve solunum yolu hastalıklarını iyileÅŸtirici)
- purgatif (müshil)
- sedatif (sakinleÅŸtirici)
- tonik (kuvvetlendirici)
- Netteki çeÅŸitli Türkçe sayfalarda ise dutun yararları ile ilgili bilgiler baÅŸlıca ÅŸunlar:
- “Beyaz dut yaprakları idrar söktürür, vücutta biriken suyu boÅŸaltır.
- Aç karnına yenen beyaz dut barsak solucanlarını döker.
- Dutun taze yaprakları ile derideki yaralara ve burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanamalar durur.
- Ne ÅŸekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır.
- Sabah aç karnına yenir ve üzerine su içilirse barsakların çalışması temin edilir.
- Beyaz dutun 15-20 gr. yaprağı 3 su bardağı ile kaynatılırsa iyi bir idrar söktürücü olduÄŸu görülür. Bu terkip aynı zamanda ateÅŸ de düÅŸürür.
- İştah artırır, enerji verir.
- Kalsiyum, demir,B1,B2 ve C vit. yönünden zengin.
- Karadut ÅŸurubu ya da karadutun yaprak ve kabuklarının kaynatılması ile elde edilen sıvı ağız ve boÄŸaz antisepsisinde, diÅŸ eti iltihaplarında kullanılır.”
- Montfort Üniversitesi uzmanlarından Gerry Potter : “Üzüm, dut ve yerfıstığında bulunan ‘resveratrol’ isimli molokülün pek çok ürünün bozulmasına yol açan mantarlara karşı savaÅŸtığını biliyorduk ama son yapılan araÅŸtırmalarda, bu maddenin vücutta kanser hücrelerini hedef alarak onları tahrip eden, kanser karşıtı bir unsura dönüÅŸtüÄŸünü saptadık.” diyor.
- … Japon araÅŸtırmacılar beyaz dut yapraklarının extrelerinde bir seri biyolojik olarak aktif bileÅŸenler saptamışlar. Bu bileÅŸenler, hücre paslanmasını önleyici (antioksidan) ve ateroskleroz (damar sertleÅŸmesini)’u engelleyici ve damarlarda kolestrolden zengin plakların oluÅŸumunu baskılayıcı etkiye sahipler.
- Japonlar bu etkilerin sevindirici olduÄŸunu ama dut yapraklarının bundan daha fazlasına da sahip olduklarını ileri sürüyorlar. Yaprakların aynı zamanda yüksek kan ÅŸekeri seviyelerini düÅŸüren bileÅŸiklere sahip olduÄŸunu ileri sürmekteler. Bu bileÅŸikler ÅŸekerlerin bağırsaktan emilimlerini saÄŸlayan enzimleri baskıladıkları için ÅŸekerin kandaki seviyesi yükselemiyor.
- İnternet üzerinden dut yaprağı özütleri ve dut yaprağı çayları baÅŸta ÅŸeker hastalığı ve olmak üzere çeÅŸitli hastalıkların tedavisinde ilaç desteÄŸi olarak pazarlanıyor.
- Dut yapraklarından yapılan çaylar beden ve
- zihin gevşetici, rahatlatıcı olarak kullanılıyor
- Son yıllarda yapraktan elde edilen özütlerin elefantiyazis (fil hastalığı) ve tetanos tedavisinde de önemli sonuçlar ortaya çıkardığı bildirilmektedir.
- 2006 da yayınlanan bir çalışmada ise dutun beyin damarlarındaki tıkanıklıklar sonucu oluÅŸan sinir tahribatını azalttığı ispatlanmıştır.
- Ayrıca yara iyileÅŸmesini ve epitelizasyonu hızlandırdığı,iltihaplamayı önleyici ve anti histaminik etkilere sahip olduÄŸunu düÅŸündüren deneyimler halk arasında da zikredilmektedir.
- Dharmanda dutun debilite (zafiyet) durumlarında diÄŸer destekleyicilerle birlikte besleyici, güçlendirici bir ilaç olarak yaygın olarak kullanıldığı; kansızlık, baÅŸ dönmesi,düÅŸük libido gibi semptomları olan kiÅŸiler tarafından kullanılabileceÄŸi; vücut sıvılarını besleyip üretimini artırdığı; dolayısıyla göz kuruluÄŸu olan ve gözlerini çok kullanan kiÅŸilerin dut suyu içtikleri takdirde görüÅŸün güçlenebileceÄŸinden bahsediyor.
- Dharmananda bir saÄŸlık meÅŸrubatı olarak taze dut suyunun, son yıllarda ticari olarak üretildiÄŸini ve Çin , Japonya ve Kore’de çok popüler olduÄŸunu söylüyor.En ilginci ise orijinal dut suyunun hiçbir prezervatif madde (koruyucu) eklemeden,soÄŸuk depolarda 3 ay, ÅŸiÅŸelendiÄŸi zaman ise oda sıcaklığında 12 ay tazeliÄŸini koruması…
- Yani depolama ve nakliyatında bozulma gibi bir riski yok.
- Ancak burada bahsedilen
ve nette reklâmı yapılan
dut sularının hepsi
- Karadut suyu
- Karadut, kendine kara ya da kırmızı rengi veren antosiyaninlerden yana çok zengin olan bir meyve. Antosiyaninlerin en önemli özellikleri ise çok güçlü antioksidan (hücre paslanmasını önleyici) bir madde olmaları. Fakat aynı zamanda kalp-damar hastalıklarına karşı koruma, bağışıklığı güçlendirme,antiviral aktivite ve stresi azaltma gibi saÄŸlık etkilerini de içlerinde barındırıyorlar.
- Dünyada baÅŸta Çin,Japonya,Kore,Amerika,Avrupa ve diÄŸerleri olmak üzere sınırsız bir karadut suyu pazarı var.Ve internet üzerinden de pazarlaması yapılıyor.
- Dut yaprağı ise tamamı ile yenebilirdir ve gayet lezzetlidir.İçinde hiçbir toksik madde içermediÄŸi gibi geniÅŸ bir besleyici bileÅŸikler yelpazesine sahiptir.
*Bu besleyici maddeler arasına proteinler (ki bu %25 gibi yüksek bir orandır), ÅŸekerler, polifenoller, flavonoidler, steroidler, triterpenler, vitaminler ve mineraller dahildir.
- Bu yüzden Hindistan’daki bir grup besin araÅŸtırmacıları, beyaz dut yaprağının iyi bir gıda kaynağı olabileceÄŸini ileri sürerek bu yönde çalışmalar yapmışlar. Çalışmalarına göre,dut yaprağı tozu ile buÄŸday ununun ¼’lük karışımının, hint mutfağında kahvaltı ve akÅŸam yemeÄŸinde yaygın olarak tüketilen “paratha” nın yapımında kullanmayı önermekteler
- Yüksek besleyiciliÄŸi olan,toksik olmayan ve ucuz dut yaprakları Hindistan’daki büyük bir çoÄŸunluÄŸu vejeteryan olan fakir halkın açlık sorunlarına karşı güçlü bir çıkar yol olarak olarak görülmektedir.
- Dut yapraklarının büyük baÅŸ hayvan besiciliÄŸindeki önemi ise yeni keÅŸfedilmiÅŸtir.Bu konuya yönelik dut araÅŸtırmalarına, yalnızca, 2-3 yıl öncesinde baÅŸlanmıştır.Hayvan yemi olarak duta gösterilen ilgi, 2002 yılında FAO (Besin ve Tarım Organizasyonu) nun Hayvan Üretimi Merkezi (Animal Production Service) tarafından bir elektronik konferans hazırlanmasına yol açtı.
- Sindirilebilir besin maddeleri bakımından dut yaprağı bilinen kaba yemlerin çoÄŸundan, mükemmel denilebilecek düzeyde daha iyi durumdadır. Dut yaprağı süt sığırı rasyonlarında konsantre yemin bir kısmının yerine; koyun, keçi ve tavÅŸanlar için ise temel yem olarak ; tek mideli (Tavuk,balık ve domuz gibi) hayvanların rasyonlarına da yem ham maddesi olarak katılabilir.
- Lokal olarak yetiÅŸtirilen dut yapraklarının besin deÄŸeri tahıllara dayalı olarak hazırlanan konsantre yemlerinkine eÅŸittir. Bu yüzden dut yaprakları bir çok kaba yem karışımı için ideal bir ham maddedir.
- Dut’a dadanan pek bir zararlı yoktur, o yüzden herhangi bir tarım ilacı kullanılmaz.Bakımı için kimyasal gübre vs.de gerektirmez. Dolayısıyla dut, (özellikle bizim bölgemizde) dünyanın en organik ürünlerinden biridir.
DUTUN SANAYİDE OLASI KULLANIMLARI
1 - Dut yaprağından çayı yapılabilir,ve diÄŸer bitki çayları gibi pazarlanabilir. (rahatlatır,idrar söktürür,ateÅŸ ve ÅŸekeri düÅŸürür.)
2 - Dut yapraklı halk ekmek (Günde 15-20 tane ekmek tüketen ve yalnızca bununla beslenen aileler var.Içinde yüksek protein ve vitaminlerle proteinler içeren bir ekmek halkımızın gizli açlık sorununun çözümünde bir katkı saÄŸlayabilir.)
Ayrıca dut yaprağı Çin’de de,özellikle saÄŸlıklı besinler kategorisinde , kek bisküvi, çörek gibi mamullerin içeriÄŸinde kendine yer bulmuÅŸtu. (Cilt GüzelliÄŸi Kurabiyesi)
3 - Hayvan besiciliÄŸinde yem bitkisi olarak yem sanayiinde(Organik süt üreticilerine organik dut yaprağından yapılan yem);
Aynı ÅŸekilde organik tavuk, domuz, tavÅŸan, balık vs.ye dut yaprağı yemi…..
4 - Meyve suyu sanayiinde (Özelikle kara dut suyu olarak);
veya beyaz dut suyu karışık meyve sularınının içinde ya da çeÅŸitli içeceklerin doÄŸal ÅŸekeri olarak kullanılabilir.
5 - Kara dut’un içinde ki boyayıcı maddeler doÄŸal boyası olarak gıda, tekstil ve ilaç sanayinde kullanılabilir.
6 – AÄŸaç endüstrisinde
-Suya dayanıklı olması dolayısı ile yat, tekne,
bot yapımında;
-Banyo malzemeleri ve sauna yapımında
-Mutfak araç gereçleri yapımında
-Organik bebek ve çocuk mobilyaları ve oyuncakları yapımında,(organik ürünlerin her türünün pazar payının son derece süratle geliÅŸtiÄŸi zengin Kuzey Amerika,Avrupa ve Japonya gibi ülkelere ihracat mümkün.Normalde oyuncak sektöründe pazar tamamen Çin'e kaptırılmış durumda,ama yeni bir organik marka yaratılırsa rekabet edebilebilir.)
-Müzik aletleri yapımında kullanılabilir.
7 - Peyzaj mimarisinde Avrupa’da ve Asya’da çeÅŸitli yerlerde kullanılan güzel bir aÄŸaçtır.
8 - YaÅŸ meyve olarak tüketim
9- KurutulmuÅŸ haliyle tüketim
10-Orcik,pestil ,pekmez gibi yaÅŸ ve kuru meyveden elde edilen yan ürünlerin imalatında kullanımı zaten iyi bilinmektedir.
İnternette dutun püre ve kuru dut halinde pazarlanması ile ilgili görüntüler…
11-Ilaç sanayinde,
12-Kozmetik sanayinde (Örn.Kayısı kremi oluyor da dut kremi niye olmasın?.. Veya saçların aÄŸarmasını geciktiren dutlu ÅŸampuanlar?!!!!...)
İnternette, içeriÄŸinde dutun kökünden elde edilen bileÅŸiklerin yer aldığı cilt aÄŸartıcı kozmetiklerin pazarlaması yapılıyor.
UzakdoÄŸuda diÅŸ aÄŸartıcı preparatların içinde %1 kadar oranda dut kökü özütü katarak 2005’de bunun patentini almışlar.
13-Alkollü içecekler ve fermente ürünler imalatında kullanılabilir.
-Dut rakısı,
-Dut şarabı,
-Dut sirkesi,
14-Tatlandırıcı olarak,(şeker yerine)
15-Bebek maması olarak
16-Hazır çorba vs.lerin içine kabuÄŸundan elde edilen maddeler kıvam arttırıcı olarak kullanılabilir.
Duttan kağıt üretimi ve çuval yapımında da yararlanılır .
* Dutun sapları ve sap tozları yemeklik mantar üretiminde iyi bir ortam kaynağıdır.
*Kore’de bio-etanol üretiminde kullanılmış.
*Ve tabii ki en önemli kullanım alanlarından biri de ipek böcekçiliÄŸidir.
Sonuç olarak;
Meyvesi,yaprağı,odunu,kabuÄŸu,kökü ile yüzyıllardır yöremizde, insanından hayvanına, börtü böceÄŸinden kurdu kuÅŸuna, sessiz sedasız hizmet veren bu kalender, bu kutsal aÄŸacın artık kıymetinin bilinmesi zamanı gelmiÅŸtir.
Ne Tarım Bakanlığımızca,ne Üniversitelerimizce,ne de orman aÄŸacı sayılmadığı için Orman Bakanlığımızca sahiplenilmemiÅŸ bu öksüz aÄŸaca sahip çıkmamız, atalarımıza olan borcumuzdur.
- Sultan 1.Murad Turbe bahcesindeki Dut Agaci 1389 yilinda dikilmis. 2006 itibariyla 617 yasinda.
Bu amaçla ilk etapta bir Organik Dut Üreticileri BirliÄŸi; daha sonra da bir Dut AraÅŸtırmaları Enstitüsü kurulması için çalışılmalıdır.
Sabrınız için çok teÅŸekkürler…
Dr.Gülnur Gürler
Tomoğrafi Kansermi yapıyor?
Tarih: 08 Mayıs 2012
Tomoğrafi Kansermi yapıyor..?
Ingilterede tomografi yasaklandi!
Normal röntgenden onlarca kat fazla radyasyon verilmesine neden olan
tomografi çekimlerine İngiliz SaÄŸlık Bakanlığı'ndan yasak geldi.
SaÄŸlıklı kiÅŸilerin vücut tomografisi çektirmesi yasaklandı. Bakanlığa göre,
vücüdun maruz kaldığı radyasyon nerdeyse HiroÅŸima'da atom bombasından kurtulan
kiÅŸilerdeki kadar.
Vatan gazetesinin haberine göre İngiliz SaÄŸlık Bakanlığı önceki akÅŸam
çok kritik bir karara imza atarak saÄŸlıklı kiÅŸilerin vücut tomografisi
çektirmesine yasak getirdi. Bu yasaÄŸa gidilmesine gerekçe olarak
tomografi sırasında yayılan ve vücuda nüfuz eden radyasyon oranının çok
yüksek olması gösterildi. Tomografi çektirmek geçen yıllarda
osteoropoz, kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı ve diyabet gibi
hastalıkları önceden tespit edebildiÄŸi için saÄŸlık uzmanları
tarafından sıklıkla tavsiye ediliyordu. Sağlıklı bireylerin her 5
yılda bir tomografi çektirmesini öneren doktorların bu tavsiyesi
üzerine harekete geçen bakanlık tüm vücudu tarayan tomografinin normal bir
röntgenden 400 kat daha fazla radyasyon yaydığını tespit edince yasak kararı
aldı. Tomografiye sağlıklı giren her 50 hastadan birinin maruz kalınan
radyasyon nedeniyle çekim sonrasında kansere yakalandığı
belirtildi.
1 TOMOGRAFİ 442 RÖNTGENE BEDEL
Yayınlanan raporda sık tomografi çektirenlerin vücutlarındaki birikmiÅŸ
radyasyon seviyesinin II. Dünya Savaşı'nda HiroÅŸima ve Nagasaki'ye atılan
atom bombalarından kurtulanlarla eş seviyede olduğu belirtildi. Sıradan bir
röntgen vücudu görüntülemek için tek bir ışın gönderirken tomografide daha
detaylı bir görüntü elde etmek için art arda birçok ışın gönderiliyor. 2009
sonunda California Üniversitesi'nde görevli Prof. Rebecca Smith-Bindman'ın
1.119 kiÅŸiyi inceleyerek yürüttüÄŸü araÅŸtırmada tek bir tomografinin 442 göÄŸüs röntgenine ve 74
mamografiye (meme röntgeni) eÅŸ oranda radyasyon yaydığı ortaya
çıkmıştı. Uzmanlar tomografideki bu riske karşın MR'ın hiçbir yan
etkisi olmadığı konusunda görüÅŸ birliÄŸine vardı. MR çekimleri
sırasında sadece radyo dalgaları kullanılıyor. Bunlar da insan
sağlığına daha zararsız.
"ETKİLERİ 30 YIL SONRA ORTAYA ÇIKAR"
Konuyla ilgili uzman görüÅŸleri ÅŸöyle:
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta: Türkiye'de bir çok insan tomografi
çektiriyor. Hastaya x ışınlarının yani radyasyonun verilmesi kansere sebep
olan ÅŸeydir. Bunlar vücutta kalıcı olduÄŸu için yok edilemez. Hiç ÅŸikayeti
olmayan bir kiÅŸiyi teÅŸhis edelim diyerek tomografiye
sokulmaz. İnsan tomografi çektirdiÄŸi anda kanser olmuyor. 30 ya da 40 yıl
sonra ortaya çıkıyor.
Prof. Dr. Murat KınıkoÄŸlu: DiÄŸer tetkiklere göre üstün yönleri var ama
kanser riskini artırması büyük bir dezavantaj. BaÅŸ aÄŸrısı nedeniyle
tomografiye giren 10 bin hastadan birinde beyin tümörü çıkıyor.
Zararlı madde X ışınıdır. Tomografilerde, basit röntgen tetkiklerinden
50-200 kez daha fazla X ışını alınır. Küçük yaÅŸtakilerde ve hamile
kadınlarda radyasyona baÄŸlı kanserojen etki daha çoktur. (Vatan)
Çörek Otunun Faydaları
Tarih: 07 Mayıs 2012
Çörek Otu nun Faydaları;
Ebû Hureyre'nin nakline göre Hz. Peygamber (s.a.v) "Çörek otunda ölüm hariç her türlü hastalığın ÅŸifası vardır"demiÅŸtir (Buhârî, "Tıp", 7; Müslim, "Selam", 88; İbn Mâce, "Tıp", 6; Tirmizî, "Tıp", 5). İbn Åžihab, bu hadiste geçen "sâmm" kelimesinin "ölüm" anlamına geldiÄŸini ifade etmektedir.
Çörek otu, son iki yıldan bu yana daha önce görmediÄŸi kadar bir ilgiyle karşılaÅŸmıştır. Bu konuda zaman zaman bazı çalışmalar yayınlanmıştı. Ancak geçen son iki yıl zarfında güvenilir uluslar arası dergilerde onlarca ilmî araÅŸtırma yayınlandı. Bu araÅŸtırmaların büyük bir kısmı hayvanlar üzerinde yapılmışsa da çörek otunun faydası üzerine gerek doÄŸuda ve gerekse batıda yayınlanan araÅŸtırmaların insanı hayrette bırakacak sayıda çok olması ve çeÅŸitliliÄŸi gerçekten ilgi uyandırmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) "Size çörek otunu tavsiye ediyorum. Çünkü onda ölüm hariç her derdin devası bulunmaktadır"buyururken nasıl uyandırmaz ki! Gerçekten laboratuar araÅŸtırmaları, çörek otunun bağışıklık sistemini güçlendirdiÄŸini ve buna baÄŸlı olarak vücudu tahrip eden mikroplara ve virüslere karşı gücünü, ayrıca kansere karşı direncini artırdığını ortaya koymuÅŸtur. Bugün Amerika'nın en büyük enstitüsünde Dr. Ahmed el-Kâdî ve Dr. Üsame Kandil ileri safhadaki kanser ve aids hastalarına bala katılmış çörek otu vermektedirler.
Londra Kings College Üniversitesinde yapılan bir çalışma 1997 yılında yayınlandı. Yapılan araÅŸtırmada çörek otunun iki çeÅŸit yaÄŸ ihtiva ettiÄŸi ortaya kondu. Bunlar % 0.45 oranında anti enflamatuar (iltihap önleyen) özelliÄŸe sahip olan uçucu yaÄŸ, diÄŸeri ise % 33 oranında sabit yaÄŸdır.
AraÅŸtırmacılar çörek otunun uçucu yağının romatizma gibi, eklem hastalıkları iltihabını hafifletmede etkin olduÄŸunu ortaya koymuÅŸlardır.
Londra Kings College Üniversitesinde yapılan bir araÅŸtırma, çörek otunun bazı mikropların etkinliÄŸini yavaÅŸlattığını ve iltihap oluÅŸmasını engelleyici bir özelliÄŸe sahip olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur.
Çörek otunun nefes darlığı ve solunum yolları iltihabının tedavisinde faydalarına iÅŸaret eden bir araÅŸtırma yapılmıştır. Bir baÅŸka araÅŸtırmada çörek otu özünün meme, prostat, cilt kanseri gibi bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin geliÅŸmesini yavaÅŸlatmayı baÅŸardığı ortaya konmuÅŸtur. Bir baÅŸka araÅŸtırma çörek otunun fagositik (phagocytic) hücrelerinin candida albicans adındaki bir çeÅŸit mantar türünü yutma gücünü arttırdığını ortaya koymuÅŸtur.
Bu makalede bu alanda yayınlanmış yeni çalışmalardan birkaçına deÄŸinmek istiyoruz.
Çörek Otu KaraciÄŸeri Tahripten Korur
BilindiÄŸi üzere çörek otu yağı, karaciÄŸeri bazı zehirli türlere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir. Çörek otunun halk tarafından karaciÄŸer hastalıklarında ÅŸifalı bitki olarak kullanılmakta olduÄŸunu da bilmekteyiz.
Bundan dolayı Demmam Kral Faysal Üniversitesinden Dr. el-Äžâmidî, yaptığı bir çalışmada çörek otu çözeltisinin fareler üzerinde karaciÄŸeri carbon tetrachloride adındaki zehirli maddeye karşı korumadaki etkisini ortaya koymuÅŸtur.
Bu araÅŸtırma 2003 Mayısında Am J. Clin Med Dergisinde yayınlanmıştır. Yapılan çalışma göstermiÅŸtir ki çörek otu çözeltisi, karaciÄŸer üzerine carbon tetrachloridin zehirli etkisini azaltıcı bir sonuç vermektedir.
Çörek otu verilen farelerde karaciÄŸer enzim düzeyi daha düÅŸük çıkmıştır. Bunun yanında karaciÄŸer dokusu üzerine zehirli maddelerin etkisi ise daha az görülmüÅŸtür.
Bir baÅŸka araÅŸtırma 2003 Eylül'ünde Phytother Res Dergisinde yayınlanmıştır. Bu makalede araÅŸtırmacılar carbon tetrachloride gibi zehirli maddeler verilen farelerde çörek otu tedavisi neticesinde karaciÄŸer tahribatının daha az olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur.
Çörek Otunun KaraciÄŸer Kanserinden Korumadaki Etkisi
J. Carcinog Dergisinin 2003 sayısında yayınlanan bir çalışmaya göre Sri Lanka Kelaniya Üniversitesinden uzmanlar diethylnitrosamine vererek karaciÄŸer kanseri oluÅŸturdukları 60 fare üzerinde araÅŸtırma yapmışlardır. Bu farelerden bir grubuna çörek otundan bir karışım verilirken, diÄŸer gruba sadece ot verilmiÅŸtir. Daha sonra araÅŸtırmacılar bu fareleri on hafta süreyle izlemeye almışlar ve deney farelerinde karaciÄŸer dokusunu inceledikten sonra kanser etkisinin ÅŸiddetinin çörek otu karışımı ile tedavi edilen farelerde daha az olduÄŸunu ortaya koymuÅŸlardır. AraÅŸtırmacılar buradan bu çeÅŸit maddelerin karaciÄŸeri kanserojen etkilerden korumada payı olduÄŸu sonucunu çıkarmışlardır.
Çörek Otunun Kolon Kanserinden Korumadaki Etkisi
Acaba insan çörek otu sayesinde kolon kanserinden korunabilir mi? Mısır Tanta Üniversitesinden araÅŸtırmacılar bu soruya cevap vermeye çalışmış ve araÅŸtırmalarını 2003 Åžubatında Nutr Cancer Dergisinde yayınlamışlardır. AraÅŸtırmacılar 45 fareye kolon kanserine yol açan kimyasal madde vermiÅŸler, 30 fareye de ağız yoluyla çörek otu yağı içirmiÅŸlerdir. Deneyin yapılmasından on dört hafta sonra çörek otu yağı verilen farelerde kolon, karaciÄŸer veya böbrek üzerinde herhangi bir kanserli deÄŸiÅŸiklik olmadığını görmüÅŸlerdir. Bu da bize çörek otunun uçucu yağının kolon kanseri oluÅŸumunu engellemedeki gücünü göstermektedir.
Çörek Otu ve Meme Kanseri
A.B.D Jackson Mississipi Üniversitesinde yapılan ve Bio Med Sci Instrum Dergisinde 2003 yılında yayınlanan bir çalışmada araÅŸtırmacılar çörek otu özü kullanmanın meme kanseri hücrelerini yavaÅŸlatmadaki etkisini ortaya koymuÅŸlardır. Bu çalışma bu alanda daha fazla çalışmanın kapısını aralayacak niteliktedir.
Çörek Otu ve Åžeker Hastalığı
2003 Aralığında Tohoku J Exp Med Dergisinde yayınlanan bir çalışmada Türkiye 100. Yıl Üniversitesinden araÅŸtırmacılar ÅŸeker hastalığına yakalattıkları 50 fare üzerinde deney yapmışlardır. Bunu farelere karın zarından (periton) girerek streptozotocin maddesi vererek yapmışlardır. Bundan sonra fareler iki gruba ayrılmıştır. Birinci gruba otuz gün süre ile her gün karın zarından (periton) uçucu çörek otu yağı verilmiÅŸtir. DiÄŸer gruba ise çörek otu yağı içermeyen tuzlu bir sıvı verilmiÅŸtir. AraÅŸtırmacılar ÅŸeker hastalığına yakalanmış farelerde çörek otu yağının kanda ÅŸeker oranını düÅŸürdüÄŸünü ve insülin miktarını arttırdığını tespit etmiÅŸlerdir. Ayrıca çörek otu yağı insülin salgılanmasından sorumlu pankreasta beta hücrelerini harekete geçirip, çoÄŸaltmıştır. Bu da çörek otunun ÅŸeker hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceÄŸini ortaya koymaktadır.
Japonya'da yapılıp 2002 Aralığında Ress Vet Sci Dergisinde yayınlanan bir çalışmada araÅŸtırmacılar çörek otu yağının ÅŸeker hastalığına yakalandırılan farelerde insülin salgısını arttırdığını tespit etmiÅŸlerdir. Deney farelerinde çörek otu yağı kanlarında ÅŸekerin düÅŸmesine yol açmıştır.
Dr. Muhammed ed-Dehâhınî'nin 2002 yılında Planta Med Dergisinde bir araÅŸtırması yayınlanmıştır. Doktor bu çalışmasında kan ÅŸekerini düÅŸüren çörek otu yağının etkisinin kanda insülin miktarını arttırarak deÄŸil, aksine pankreas harici bir yoldan saÄŸlamış olabileceÄŸini ileri sürmüÅŸtür. Fakat bu konuda daha çok bilimsel çalışma yapmaya ihtiyaç vardır.
Türkiye'de 100. Yıl Üniversitesinde yapılıp, 2001 yılında yayınlanan bir araÅŸtırmada bu kez Yeni Zelanda tavÅŸanları kobay olarak kullanılmıştır. TavÅŸanlar iki gruba ayrıldıktan sonra bir grup ÅŸeker hastası yapılmış ve ağız yoluyla iki ay süreyle günlük olarak çörek otu özü ile tedavi edilmiÅŸtir. AraÅŸtırmacılar bu inceleme sonunda çörek otu özüyle tedavi edilen tavÅŸanlarda kan ÅŸekerinin düÅŸtüÄŸünü, bunun yanında damar sertliÄŸi oluÅŸumunu azaltmada rolü olan antioksidan maddelerin arttığını tespit etmiÅŸlerdir.
Çörek Otu ve Alerjik Hastalıklar
Berlin (Almanya) Charite Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre araÅŸtırmacılar alerjik hastalıklara yakalanmış 152 hasta üzerinde bir çalışma yapmışlardır. (Bu hastalarda alerjik burun iltihabı, astım ve egzama hastalıkları bulunmaktaydı.) Yapılan çalışma Tohoku J Exp Med Dergisinin 2003 sayısında yayınlanmıştır. Bu alerjik hastalar, çörek otu yağı ihtiva eden kapsüllerden günlük 40- 80 mg. arası verilerek tedavi edilmiÅŸlerdir.
Hastalardan bu deney süresince özel ölçüm araçlarıyla kendilerindeki belirtileri kaydetmeleri istenmiÅŸtir.
İmmunglobilin-E (IgE) ölçümü gibi laboratuar tetkikleri ile hastaların akyuvar sayısı, cortizol hormon düzeyi, iyi huylu (HDL) ve kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyleri ölçülmüÅŸtür. Yapılan çalışmalar astım veya alerjik burun iltihabı ya da egzama hastalığına yakalanmış kiÅŸilerde belirtilerin iyiye doÄŸru gittiÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Bu hastalarda trigliserid düzeyi hafif miktarda düÅŸmüÅŸ, buna karşılık faydalı kolesterol düzeyi açık biçimde yükselmiÅŸtir. DiÄŸer yandan da cortizol veya lenfositlerde kayda deÄŸer bir etki görülmemiÅŸtir.
Alman araÅŸtırmacılar, yaptıkları deneyden çörek otu yağının alerjik hastalıklarda ek bir ilaç olarak etkin olduÄŸu sonucunu çıkarmışlardır.
Çörek Otu ve Nefes Darlığı
Senelerden beri çörek otu ilaçları öksürük ve solunum yolu hastalıklarında kullanılmaktadır. Acaba bunun doÄŸru olduÄŸuna bilimsel ve modern bir delil bulunmakta mıdır?
Riyad Kral Suud Üniversitesinden araÅŸtırmacılar çörek otu yağının antı enflamatuar etkisini kobay olarak kullandıkları Hint domuzunun (Guinea Pig) nefes borusu (Trachea) üzerinde araÅŸtırmışlardır. AraÅŸtırma neticesinde anti enflamatuar etkinin nefes borusu adaleleri üzerinde gevÅŸetici bir role sahip olduÄŸunu görmüÅŸlerdir. Bir baÅŸka ifadeyle çörek otu yağının anti enflamatuar özelliÄŸinin nefes borusu adalesini geniÅŸlettiÄŸi ortaya çıkmıştır. Bu da nefes darlığının tedavisine yardımcı olmaktadır.
İshal ve Nefes Darlığı Tedavisinde Çörek Otu
BilindiÄŸi üzere çörek otu ishal ve nefes darlığında uzun senelerden beri kullanılmaktadır. Dr. Cilani, çörek otu özünün nefes borusunu geniÅŸletici ve adalelerini gevÅŸetici (spasmolytic) etkisini öÄŸrenmek için laboratuar çalışması yapmıştır.
Yapılan çalışma, çörek otu yağının kalsiyum salgılanmasını engelleyerek adaleleri gevÅŸetici ve nefes borusunu açıcı bir etkisi olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. Bu da çörek otunun ÅŸifalı bitkiler alanında bilinen etkisini açıklayan kuralı vermektedir.
Çörek Otu ve Mide Hastalıkları
Çörek otunun mide zarını koruyucu etkisi bulunmaktadır. Kahire Üniversitesinden araÅŸtırmacılar midelerinde yara açtıkları fareler üzerinde deneylerde bulunmuÅŸlar ve denek farelerini, çörek otu yağı veya (içindeki etkin özellik) anti enflamatuar ile tedavi etmiÅŸlerdir. Yapılan deney, bu iki maddenin mide zarını tahriÅŸ edici etkenlerden veya mideye zararlı yaralardan koruduÄŸunu açıkça ortaya koymaktadır.
İskenderiye Üniversitesinde görevli ve çörek otu alanında uluslararası üne sahip büyük uzman Dr. Muhammed ed-Dahâhınî bu konuda bir çalışma yapmıştır. Dahâhınî, fareler üzerinde yaptığı çalışmada çörek otunun alkolün sebep olduÄŸu tahriÅŸlerden mide zarını koruyucu etkisini incelemiÅŸtir. Bu araÅŸtırma neticesinde çörek otu yağının alkolün sebep olduÄŸu mide tahriÅŸlerine karşı etkin koruyucu bir tesiri olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur.
Çörek Otu ve Böbrek Hastalıkları
Ezher Üniversitesinden araÅŸtırmacılar çörek otundaki anti anti enflamatuar özelliÄŸin böbrek rahatsızlığına olan etkisi üzerine bir çalışma yapmışlardır. Doxorubicin maddesi vasıtasıyla fareler üzerinde yapılan çalışmada anti enflamatuar (çörek otundaki etkin özellik) idrar yoluyla protein ve albümin atımını yavaÅŸlattığı tespit edilmiÅŸtir. Ayrıca çörek otunun böbrekte meydana gelen olumsuz etkileri yavaÅŸlatan anti oksidan madde içerdiÄŸi görülmüÅŸtür. Bu da anti enflamatuar özelliÄŸin böbreÄŸi hasta olmaktan koruyan bir rolünün olabileceÄŸini göstermektedir.
Çörek Otunun Kalp Ve Damarları Koruyucu Etkisi
BilindiÄŸi üzere kanda bulunan homocysteine maddesinin yüksekliÄŸi kalp, beyin ve periferik damarlarda geniÅŸleme meydana getirmektedir. Bilginler hastaya vitamin (folikasit, vitamin B 6, vitamin B 12) verilmesinin kandaki homocysteine düzeyini düÅŸürdüÄŸünü göstermiÅŸtir. Buradan hareketle araÅŸtırmacılar, Kral Suud Üniversitesinde (Suudi Arabistan) çörek otunun kandaki homocysteine düzeyine olan etkisini incelemiÅŸlerdir. Yapılan bu çalışma 2004 ocağında Int J Cardiol Dergisinde yayınlanmıştır.
AraÅŸtırmacılar bir hafta boyunca otuz dakika süreyle bir grup fareye çörek otunda bulunan anti enflamatuardan 100 mg. vermiÅŸlerdir. Bunun neticesinde anti enflamatuar özelliÄŸin kanda homocysteine maddesinin yükselmesine karşı etkili olduÄŸunu tespit etmiÅŸlerdir. (DoÄŸal olarak farelere bu deneyden önce homocysteine maddesinin düzeyini yükseltecek ilaç verilmiÅŸtir.)
Homocysteine maddesinin kandaki yüksekliÄŸi trigliserit, kolesterol ve vücuda zararlı oksidan maddelerin düzeyinin yükselmesine yol açmaktadır. AraÅŸtırmacılar çörek otu özünün homocysteine düzeyinin yüksekliÄŸine eÅŸlik eden zararlı maddelerin azalmasına yol açtığını görmüÅŸlerdir. Bu, çörek otu yağının homocysteine düzeyinin yüksekliÄŸi ile ona eÅŸlik eden kan yaÄŸlarının yükselmesi neticesinde meydana çıkan zararlı etkilerden kalbi ve damarları korumasının mümkün olduÄŸu anlamına gelmektedir. Hiç kuÅŸkusuz bu alanda daha fazla araÅŸtırma yapmaya ihtiyaç vardır.
Çörek Otunun Antioksidan OluÅŸu
J Vet Med Clin Med Dergisinin 2003 Haziran sayısında bir araÅŸtırma yayınlandı. Bu çalışmayı yürüten doktorlar carbon tetra celoride verilen farelerde çörek otunun antioksidan olarak etkilerini tespit etmek için bir deney yaptılar. Bu deney 60 fare üzerinde gerçekleÅŸtirildi ve birçok fareye karın zarından (periton) girerek çörek otu yağı verildi. Bu deney 45 gün sürdürüldü. Deney neticesinde araÅŸtırmacılar çörek otu yağının lipid peroxidation düzeyini düÅŸürdüÄŸünü, buna karşılık antioksidan maddeleri arttığını tespit ettiler. BilindiÄŸi üzere antioksidan maddeler, vücudu birçok dokuda tahribat oluÅŸturan ve damar sertliÄŸi, kanser, bunama ve benzeri birçok hastalığa yol açan serbest radikallerin etkisinden korumaktadır.
Drug Chem Toxicol Dergisinin 2003 mayısında yayınlanan bir baÅŸka araÅŸtırma çörek otu yağında antioksidan maddenin bulunduÄŸunu ortaya koydu.
Çörek Otu ve Kolesterol
Kazablanka (Fas) Kral II. Hasan Üniversitesinden araÅŸtırmacılar çörek otunun farelerde kolesterol ve kan ÅŸekeri düzeyine olan etkisini araÅŸtırdılar. Bu çalışmada farelere on iki hafta boyunca 1 mg. çörek otu yağı verildi. Yapılan deneyin sonunda farelerin kanında kolesterolün % 15, trigliseritin % 22, kan ÅŸekerinin % 16.5 azaldığı, buna karşılık hemoglobin miktarının % 17.5 arttığı görüldü.
Bu da bize çörek otu yağının insanlarda kolesterol ve kan ÅŸekeri düzeyini düÅŸürmekte etkin olabileceÄŸi izlenimini vermektedir. Fakat bu konuda insan denekler üzerinde daha fazla laboratuar çalışması yapmaya ihtiyaç vardır.
Dr. Muhammed Dahâhınî'nin 2000 Eylül'ünde bir Alman dergisinde yayınlanan çalışması, çörek otu yağının farelerde kolesterol ve trigliserit düzeyini düÅŸürdüÄŸünü ortaya koydu.
Çörek Otu ve Tansiyon YüksekliÄŸi
Kazablanka (Fas) Therapi Dergisinin 2000 sayısında yayınlanan bir çalışmada araÅŸtırmacılar günlük olarak 0.6 mg. alınacak çörek otu özünün idrar söktürdüÄŸünü ve tansiyonu düÅŸürdüÄŸünü tespit ettiler. Çörek otu özü ile tedavi edilen farelerde tansiyon yüksekliÄŸi ortalama olarak % 22 oranında düÅŸerken nidilat hapı verilerek tedavi edilen farelerde % 18 oranında düÅŸtüÄŸü görüldü. (Nidilat, tansiyon düÅŸürücü etkisi bilinen meÅŸhur bir haptır.) Çörek otu ile tedavi edilen farelerde idrar miktarı artmıştır.
Çörek Otu ve Romatizma
AÄŸa Han Üniversitesinden (Pakistan) araÅŸtırmacılar, Phytother Dergisinin 2003 Eylül sayısında yayınlanan bir çalışmalarında aÅŸağıdaki soruyu gündeme getirdiler: Romatizma hastalığına yakalanmış olan kimselerde mafsal iltihabının hafifletilmesinde çörek otu ne gibi bir rol oynamaktadır? Doktorlar tarafından bilinen vücutta fagostik hücrelerin (macrophages) ürettiÄŸi bir madde olduÄŸu ve bu maddenin nitric oxsid adını aldığı bilinmektedir. Bu madde iltihap olayında arabulucu bir rol oynamaktadır. AraÅŸtırmacılar çörek otu özünün nitric oxsid üretimini yavaÅŸlattığını tespit etmiÅŸlerdir. Belki bu, çörek otunun eklem iltihaplarını hafifletmedeki rolünü açıklayabilir.
Demmam Kral Faysal Üniversitesinden Dr. el-Äžâmidî'nin J Ethno Pharmacol Dergisinin 2001 sayısında yayınlanan bir araÅŸtırmasına göre çörek otunun eklem iltihaplarına karşı yatıştırıcı bir etkisi bulunmaktadır. Bu özellik çörek otunun bu etki mekanizmasını anlamak için daha fazla çalışma yapılmasına kapıyı aralayacaktır.
Çörek Otunun Kanı Sulandırması
Demmam Kral Faysal Üniversitesinde (Suudi Arabistan) fareler üzerinde yapılan bir çalışma çörek otu yağının pıhtılaÅŸma faktörlerine karşı etkisini ortaya koymuÅŸtur. Denek fareler çörek otu yağı ihtiva eden unla beslenmiÅŸtir. AraÅŸtırmacılar normal unla besledikleri farelerle bu fareleri mukayese etmiÅŸlerdir. Ortaya çıkan sonuç pıhtılaÅŸma faktörlerinde bazı deÄŸiÅŸikliklerin görüldüÄŸüdür. Farelerin kanında fibrinojen maddesinin yükseldiÄŸi görülmüÅŸtür ve prothrombin zamanı uzamıştır. Bu da bize çörek otu yağı kullanarak farelerde kanı pıhtılaÅŸtıran faktörde deÄŸiÅŸiklikler meydana getirme imkanı olduÄŸunu göstermektedir. Ancak bu konuda da insanlar üzerinde deney yapılmasına ihtiyaç vardır.
Çörek Otu ve Mikroplar
Kahire Üniversitesinden Dr. Mürsî Acta Microbiol Pol Dergisinin 2000 sayısında yayınlanan bir araÅŸtırmasında çörek otunun mikroplara olan etkisini incelemiÅŸtir. Doktor, gram pozitif boyadan 16, gram negatif boyadan 6 çeÅŸit üzerinde incelemede bulunmuÅŸtur. Bunun neticesinde bazı mikrop türlerinin çörek otu özüne karşı olumlu cevap verdiÄŸi ortaya çıkmıştır.
Çörek Otu ve Mantarlar
AÄŸa Han Üniversitesinde (Pakistan) yapılan bir çalışma Phytother Res Dergisinin 2003 Åžubat sayısında yayınlanmıştır. Bu çalışmada kandidiyasiz (candıda albıcans) hastalığına yakalandırılan fareler çörek otu özüyle tedavi edilmiÅŸtir. AraÅŸtırmacılar candida albicans mantarlarının geliÅŸiminde çok büyük oranda gerileme olduÄŸunu görmüÅŸlerdir. Dr. AÄŸa Han araÅŸtırmasının sonunda ÅŸöyle demiÅŸtir: "Bu çalışmanın neticesi, çörek otunun mantarların tedavisinde faal olduÄŸunu ortaya koymaktadır."
Yapılan bu çalışmalar, Hz. Peygamberin (s.a.v) getirdiklerine dair modern incelemelerin sadece bir kısmıdır.
C Vitamini Kanser Tedavisinde Faydalımı?
Tarih: 02 Nisan 2012
C Vitamini Kanser Tedavisinde Faydalımı?
Yaban mersini;
Gözlere olan mikro sirkülasyonu korumaya yardımcı antosiyanidler içerir.
Tarih: 20 Mart 2012
Yaban mersini; Vaccinium myrtillus
Yabanmersini , gözlere olan mikrosirkülasyonu korumaya yardımcı antosiyanidler içerir.Antosiyanidler, gözün ışığı alışmasına yardım eden retinal pigmenti yeniden canlandırmaya yardım edebilir.
Yabanmersini suyu, aÄŸrılı idrar, idrarda kan ya da iltihap, ateÅŸ, bel aÄŸrısı veya kramplarla karakterize edilen idrar yolu enfeksiyonlarını olmadan önlemeye yardım eder. Genelde bu enfeksiyonlara escherichia coli bakterisi sebep olur ve idrar yolu cidarlarına yapışır. İşte Yabanmersini suyu onun endotel hücrelere yapışmasını engelleyerek idrarla akıp gitmesini saÄŸlayarak tedaviye yardımcı olur. Yabanmersini , kuvvetli bir anti-oksidandır. GörüÅŸü korumaya yardım edebilen az sayıdaki bitkiden biridir. YaÅŸ ilerledikçe göze perde inmesi(katarakt)-görüÅŸ alanında bulanıklık ya da kör nokta(göz bebeÄŸinin dejenerasyonu)-TV ve bilgisayarlardan dolayı göz yorgunluÄŸu hep olabilecek hasarlardır.Gece görüÅŸünü arttırır, bunun için gerekli olan optik mor(retinol moru) üretimini arttırır, parlak ışıktan karanlığa geçiÅŸteki adaptasyonu çabuklaÅŸtırır, kılcal damarları güçlendirerek kırılganlıklarını engeller. Diyabetlilerde sirkülasyon problemlerine sebep olan damar hastalıklarını önleyebilir.
Yapraklar mikrop öldürücü, büzücü, idrar söktürücü ve dezenfektan olup mesane için faydalıdır. Ayrıca bakteri oluÅŸumunu engelleyebilir ve anti-iltihapsal özelliÄŸinin yanında anti-kanserojen etkilere de sahiptir.
Yan Etkileri:
Bilinen her hangi bir yan etkisi yoktur. Taze meyva bazı hassas kimselerde mide mukozasını hafifce etkileyebilir. Kaynatıldığında bu etkisi de gider.
Tibbi Bakış Tarzı:
Anti-toksikliÄŸi:Yabanmersini collagenase enzimini engeller.
Yabanmersini elastase enziminin toksik etkisine karşı koyar. Anthocyanoside'ler elastine yapışarak onun elastase enzimi tarafından bozulmasını engellerler.
Yabanmersini polifenoller içermesinden ötürü lipoxygenase enzimini engeller.
Yabanmersini bazı kanser formlarının gelişmesine yardım eden ornithine decarboxylase enzimi engeller.
Yabanmersini kalp için toksik olan Xanthine Oxidase enzimini engeller.
Deri:Yabanmersini oral olarak alındığında veya ekstraktı cilde sürüldüÄŸünde yaraların iyileÅŸmesini hızlandırır. Yabanmersini ayrıca bursitlerin iyileÅŸmesini de hızlandırır.
Gözler-görüÅŸ:Yabanmersini göz çevresindeki kapiler damarları saÄŸlamlaÅŸtırarak ve göze kan akımını geliÅŸtirerek birçok göz rahatsızlığının azaltılmasında yardımcı olur.
Yabanmersini içeriÄŸindeki anthocyanoside ler dolayısıyla günlük 240-480 mg alındığında yaÅŸlanma ile ilgili macular dejenerasyonu önlemeye yardımcı olur.
Yabanmersini kataraktın ilerlemesini geciktirir.
Yabanmersini okuma, araba sürme, bilgisayar kullanımı gibi ÅŸeylerden kaynaklanan göz yorgunluÄŸu dahil her çeÅŸit göz yorulmalarını azaltır.
Yabanmersini göz iltihaplanmalarına sebep olabilen kapiler sızıntılarını azaltarak ve kapilerleristabilize ederek göz iltihaplanmalarını azaltır.
Yabanmersini parlak ışıklara karşı olan hassasiyeti iyileştirir.
Yabanmersini gündüz körlüÄŸünü azaltır.
Yabanmersini glaucoma nın ilerlemesini önler ve muhtemelen de iyileÅŸtirir.
Yabanmersini night blindness (gece körlüÄŸü) den etkilenmiÅŸ insanlarda gece görüÅŸünü arttırır.
Yabanmersini retinitis pigmentosayı azaltır.
Yabanmersini görme aralığını geniÅŸletir ve retinopati hastalarında karanlığa adaptasyonu güçlendirir.
Yabanmersini rodopsin pigmentinin yenilenmesini hızlandırır.
Yabanmersini miyopu azaltır.
Yabanmersini karanlığa uyumu çabuklaÅŸtırır, görme keskinliÄŸini ve loÅŸ ışıklarda görüÅŸü geliÅŸtirir. Bu anlatılanlar saÄŸlam gözler için de geçerlidir.
% 25 anthocyanoside içeren standartize Yabanmersini ekstraktından günlük 344 mg alındığında göz bebeÄŸinin fotomotor etkinliÄŸini arttırır.
Yabanmersini gece görüÅŸünü geliÅŸtirir.
Yabanmersini parıldamaya karşı adaptasyonu geliştirir.
Yabanmersini retinaya olan kan dolaşımını geliştirir.
İmmün sistem: Yabanmersini kansere neden olan kimyasalları önlemeye yardım eder. Bunu vücudun ürettiÄŸi bir kanser önleyici enzim olan Quinone Reductase ın aktivitesini uyararak ve bir ön-kanserojen olanOrnithine Decarboxylase enzimini engelleyerek gerçekleÅŸtirir.
Yabanmersini polifenoller içermesi nedeniyle çeÅŸitli ön-iltihapsal enzimleri engelleyerek
iltihaplanmaları azaltır.
Yabanmersini fagosit leri uyarır.
Yabanmersini Tick-Borne Encephalitis e sebep olan virüslere karşı vücuda direnç saÄŸlar.
İskelet-kas sistemi:Yabanmersini smooth muscle hücrelerinin büyümelerini uyarır.
Kalp-damar sistemi:Yabanmersini kan damarlarını kuvvetlendirerek ve kan dolaşımını geliştirerek atherosclerosis i
önlemeye yardım eder.
Yabanmersini özellikle el, ayak, göz, beyin ve kalpde kan dolaşımını geliÅŸtirir. Yabanmersinindeki anthocyanoside ler ve proanthocyanidin ler anormal platelet yığılmalarını azaltırlar. Dolayısıyla % 25 anthocyanoside içeren standartize Yabanmersini ekstraktından günlük 700 mg almak anormal kan pıhtılaÅŸmalarını engeller. Yine platelet yok etme aktivitesi nedeniyle 30 ila 60 gün günde 480 mg ekstrakt kullanmak faydalıdır.
Yabanmersini anthocyanoside içeriÄŸinden dolayı kapilerleri stabilize eder ve geçirgenliklerini azaltır. Yabanmersini anthocyanoside içeriÄŸinden dolayı kapilerleri saÄŸlamlaÅŸtırarak hemoroidleri azaltır.
Yabanmersini anthocyanoside içeriÄŸinden dolayı microangiopermeability yi engelleyerek böbreklerleilgili yüksek tansiyonu önlemeye yardımcı olur.
Yabanmersini anthocyanoside içeriÄŸinden dolayı microangiopermeability yi azaltır ve önler. Yabanmersini % 25 anthocyanoside içeren standartize Yabanmersini ekstraktından günlük 460 mg olarak 180 gün kullanıldığında microangiopermeability yüzünden tekrarlayan burun kanamalarını azaltır.
Yabanmersini raynaud’s disease hastalarında parmak eklemlerindeki hareketliliÄŸi geliÅŸtirir. Yabanmersini beyin kanaması riskini arttırmaksızın beyinde olabilecek kan dolaşım kesilmesini önlemeye yardım eder.
Yabanmersini varis damarlarını azaltır.
Yabanmersini damar kifayetsizliÄŸinde oluÅŸabilen ödem, aÄŸrı, kramplar ve ürperme-hissizliÄŸi gibi semptomları azaltır.
Metabolizma: Yabanmersini anthocyanosideiçeriÄŸinden dolayı antioksidan özelliklere sahiptir.
Yabanmersini süperoksit serbest radikalleri önemli ölçüde engeller.
Yabanmersini Diabetes Mellitus hastalarında retinopati başlangıcını engeller.
Yabanmersini kan ÅŸekeri düÅŸüklüÄŸünü düzeltir.
Yabanmersini LDL kolestrolün oksidasyonunu engeller.
Yabanmersini ekstraktından (% 25 anthocyanoside içeren standartize)günde 288-576 mg alındığında ödemi önler ve iyileÅŸtirir.
Seksüel sistem:Yabanmersini ekstraktı(115 mg anthocyanoside li) menstruation dan üç gün önce oral olarak alındığında leÄŸen kemiÄŸi, kuyruk sokumu ve bel arası aÄŸrıları, göÄŸüs tansiyonu, baÅŸ aÄŸrısı ve mide bulantısı gibi dismenore semptomlarını azaltır.
Sindirim sistemi: Yabanmersini ishali ve dizanteriyi azaltır.Yabanmersini anthocyanosideiçeriÄŸinden dolayı kan damarlarını saÄŸlamlaÅŸtırarak sindirim kanalının daha iyi beslenmesini ve muhtemelen gastrik mukozanın savunma mekanizmasını iyileÅŸtirerek peptikve gastrik ülserleri önlemeye ve daha çabuk iyileÅŸmelerini saÄŸlamaya yardımcı olur.
Sinir sistemi: Yabanmersini blood-brain barrier zarının geçirgenliÄŸini arttıran collagenase enzimini engelleyerekblood-brain barrierzarının geçirgenliÄŸini azaltır.
Uzun ömür-yaÅŸlanma: Yüksek miktarda polifenol ihtiva etmesi nedeniyle kuvvetli bir antioksidan olup yaÅŸlanma prosesinin ilerlemesini geciktirebilir. Bu yüzden Yabanmersini ni ömür uzatıcı bitkiler arasında sayılmaktadır.
EtkileÅŸimleri:
Destekledikleri:Yabanmersini içeriÄŸindeki anthocyanoside ler dolayısıyla göz hücreleri metabolizmasında çeÅŸitli önemli enzimlerin fonksiyonlarını geliÅŸtirir. Glucose-6-Phosphatase ve Phosphoglucomutase gibi. Yabanmersini Quinone Reductaseenziminin aktivitesini arttırır. Anti-kanser aktivitesinin de buradankaynaklandığı düÅŸünülmektedir.
Yabanmersini içeriÄŸindeki anthocyanoside ler dolayısıyla collagenase enziminin bozunmasındancollageni korur.
Yabanmersini içeriÄŸindeki anthocyanoside ler dolayısıyla elastase enziminin bozunmasındanelastini korur.
Yabanmersini rodopsin pigmentinin yenilenmesini ve üretimini hızlandırır.
İçeriÄŸi:
Vitaminler: C vitamini
Mineraller: Bakır - Demir - Çinko - Fosfor - MaÄŸnezyum - Mangan - Potasyum - Selenyum
Kimyasallar: Polifenoller(12000): Anthocyanoside'ler(1500) -
Anthocyanidin'ler(246): Cyanidin - Delphinidin - Malvidin - Peonidin - Petunidin
Oligomeric Proanthocyanoside'ler: Catechin - Epicatechin - Tannin'ler(7500) - Quercetin(1000 Quercitrin - Astragalin - Myricetin
Organik asitler: Sitrik asit - Malik asit
Fenolik asitler: Caffeic Acid - Chlorogenic Acid(2500) - Coumaric Acid - Ferulic Acid - Gallic Acid Protocatechuic Acid - Syringic Acid
Karbonhidratlar: Pektinler
Kullanımı:
Toplanması:Yapraklar taze iken toplanır ve ince bir şekilde serilerek kurutulur. Tam olarak olgunlaşmış meyveler 40-50 derecelerde suni olarak kurutulur.
Yararlanılan Kısımları:Taze veya kuru şekilde yaprak ve meyvaları
Kullanma Åžekli:İçten ve dıştan
Hazırlanma Biçimi:Çay: 1 çay kaşığı kıyılmış yaprak 1 bardak kaynar suda 10 dakika haÅŸlanarak demlenip süzülür.
Çay: 1 yemek kaşığı kuru meyva 1,5 bardak kaynar suda 10 dakika haÅŸlanarak demlenip süzülür.
Meyva suyu: Taze meyva preslenerek sıkılır. Åžeker veya sütle karıştırılarak içilir. Sterilize edilerek aÄŸzı sıkıca kapalı kaplarda uzun süre saklanabilir.
Tavsiye edilen dozajlar:Yabanmersini içeriÄŸindeki aktif komponent cinsinden Anthocyanidin olarak günlük olarak 30-150 mgolarak alınmalıdır. Bu da 25% Anthocyanidin içerikli olarak ekstraktan 120-600 mg almaya eÅŸdeÄŸerdir.Sıvı tentürden günlük olarak 2-4 ml alınır. Taze meyvalarından 20-60 gr/gün alınır.
MutluluÄŸun Merkezi;Timus Bezi
Tarih: 28 Åžubat 2012
MutluluÄŸun Merkezi;Timus Bezi
Timüs bezi, tiroid bezinin altında, göÄŸüs boÅŸluÄŸunda ve solukborusunun önünde bulunur.Bu bez insanın bağışıklık sisteminin merkezidir. Yani bütün bağışıklık sistemi buradan yönetilir.Timüs bezi ne kadar çok titreÅŸirse kiÅŸi o kadar saÄŸlıklı ve bağışıklık sistemi saÄŸlam olur.Anadolu'da ağıt yakan kadınların göÄŸüslerine vurduklarına hepinizÅŸahit olmuÅŸsunuzdur.
TABII KI BIZ BUNUNLA YETINMEYIP BASKA YONTEMLER ARIYACAGIZ BU IS ICIN
Bu refleks kaynaklı basit bir el hareketi deÄŸildir. Bu beynin otomatik gerçekleÅŸtirdiÄŸi bir davranıştır.
KiÅŸi göÄŸsüne vururken Timüs bezini titreÅŸtirir.Bu sayede üzüntü kaynaklı bağışıklıkta meydana gelen direnç azalmasının önüne geçmeye çalışır.Bu bez ne kadar sıklıkla titreÅŸtirilirse kiÅŸi o kadar genç ve saÄŸlıklı yaÅŸar ayrıca geç yaÅŸlanır.Sizde parmaklarınızla göÄŸsünüzün ortasına yapacağınız küçük vuruÅŸlarla
timüs bezini titreÅŸtirebilirsiniz.Yada daha basit bir yolu kullanırsınız. "KAHKAHA" atabilirsiniz.
Çünkü kahkaha da göÄŸüs kafesini oynattığı için bu bezi harekete geçirir.Hani yıllar geçerde aradan bir arkadaşımıza rastlarız neÅŸeli halleriyle tanıdığımız bu insanı görünce "hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸsin, ne
gamsızsın..." deriz ya, iÅŸte timüs bezinin gücü.Sonuç olarak kahkaha bağışıklık sistemini güçlendirir ve sizi genç tutar.
Mutluluk ve Timus bezi ..
"Mutluluk bir seçimdir. MutsuzluÄŸumuz kadere, ÅŸansızlığa ve talihsizliÄŸe inancımız ölçüsündedir."
Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü büyük.Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezlerinden minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus.
Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kiÅŸide haz ve mutluluk duygusu yaratır.Çünkü timus aktive olduÄŸunda bedenin kimyasının deÄŸiÅŸimine neden olur. Bu deÄŸiÅŸiklik sinir sistemini sakinleÅŸtirir ve
beyin fonksiyonları nı hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır.
Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araÅŸtırmacısı Sir MacFarlane Burnet timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneÄŸine sahip olacağını savunuyordu.
Çocuklarda iri olan timus ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileÅŸiyor. Ama yas ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor,yaÅŸlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaslarda
bile hala ceviz büyüklüÄŸünü koruması, bilimin henüz çözemediÄŸi alanlardan biri.
Timusun saÄŸlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T
hücrelerine yaÅŸamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleÅŸme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor.
Timus göÄŸüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göÄŸsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var:
Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek.Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüÅŸ, bir kahkaha. Her gülündüÄŸünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive olduÄŸunda bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi
hissetmemizi sağlıyor.
1993 yılında California Üniversitesi' nde Dr.Paul Ekman tarafından yapılan araÅŸtırmada gülmenin timusu ve beynin deÄŸiÅŸik haz bölgeleriyle baÄŸlantısı olan kasları harekete geçirdiÄŸi ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış.
Timusu uyarmanın ikinci yoluiki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak.Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst diÅŸlerin arkasında damaÄŸa ve aÄŸzın tavanına deÄŸdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve saÄŸ beyin
küresi arasında denge oluÅŸmasını saÄŸladığını tespit etmiÅŸ. Bu da insanin daha iyi düÅŸünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyor.
Önemli olan; Hayatta çok ÅŸeye sahip olmak deÄŸil, çok az ÅŸeye ihtiyaç duymaktır.
Her derde deva bir tahıl: Yulaf
Tarih: 23 Åžubat 2012
Her derde deva bir tahıl: Yulaf
Stresle mücadele etmek, her daim genç kalmak, günün yoÄŸun temposunu yorulmadan yaÅŸamak istiyorsanız tercihiniz yulaflı yiyecekler olmalı.
SaÄŸlıktan güzelliÄŸe pek çok derdin devası olan yulafı, özellikle soÄŸuk kış günlerinde sofranızdan eksik etmeyin.
Çinliler yulafın zindelik verici özelliklerini binlerce yıl önce keÅŸfetmiÅŸler. Antik Romalılar onu enerji depolamak için sofralarından eksik etmemiÅŸler. SavaÅŸçı Vikingler efsanevi fiziki güçlerini yulaf ezmesi ile hazırlanan 'porridge' adlı kahvaltılık yiyeceÄŸe borçlu olduklarını sık sık dile getirmiÅŸler.
'Bitkisel protein' de denilen yulafta bol miktarda protein, lipid, lif, mineral tuzlar, vitaminler ve B grubu vitaminleri bulunuyor.
Yulaf, pek çok derdin devası olan bir tahıl. Düzenli olarak tüketildiÄŸinde vücudu tazeleyip adeta yeniden yapılandırıyor. Yüksek dozdaki enerji verici özellikleri nedeniyle sınavlara hazırlanan öÄŸrencilere, bebek bekleyen anne adaylarına, sporculara, soÄŸuk havalarda çok üÅŸüyenlere, sık hastalanan küçük çocuklara, büyümekte olan çocuklara ve nekahat dönemindeki hastalara birebir geliyor. Yulaf, hücrelere enerji taşınmasında, dokulara kan aracılığı ile oksijen transferinde ve zarar gören yaÅŸlı hücrelerin yenilenmesinde son derece etkili bir besin. Ayrıca zehirli kurÅŸun, kadmiyum ve krom gibi ağır metallerle birleÅŸip bu maddelerin vücuttan atılımını saÄŸlıyor. Moskova Devlet Üniversitesi bilim adamları, yulafın çok deÄŸerli bir kocakarı ilacı olmaktan öte gerçek bir saÄŸlık iksiri olduÄŸunu belirterek Rusların uzun yıllardan bu yana kurÅŸun zehirlenmelerine karşı yulaf unu kullandıklarını ifade ettiler.
Yulaf piyasada un, ezme, yulaf tanesi, yulaf ekstresi (özü), müsli ve kahvaltı gevreÄŸi olarak satılıyor. Un halindeki yulaf ile ekmek, tatlı ve tuzlu hamuriÅŸi çeÅŸitleri hazırlayabilirsiniz. Ya da köftelere ilave edebilirsiniz. Kahvaltı gevreÄŸi ÅŸeklinde ılık süte ilave ederek yiyebilirsiniz. Ezme ÅŸeklindeki yulafla deÄŸiÅŸik muhallebiler hazırlayabilirsiniz. Yulaf unu ile güzellik kremleri hazırlayabilir, yulaf ekstresi ile saÄŸlık banyoları yapabilirsiniz.
Güne iyi baÅŸlamak için sütle karıştırılmış yulaflı müsli yiyin. ÖÄŸle öÄŸününde besleyici, doyurucu aynı zamanda hafif yulaf köftesi (5 çorba kaşığı un, 5 çorba kaşığı yulaf unu, 1 yumurta ve tuzu karıştırıp kızgın yaÄŸa kaşık kaşık ilave ederek kızartın) yiyebilirsiniz. AkÅŸamları rahat bir uyku çekmek ve kadifemsi bir cilde kavuÅŸmak için banyo suyuna yulaf tanesi ilave edin. Yatmadan önce yulaflı çayla saÄŸlık depolayın.
Yulafın kimlik kartı
* Yulaf oldukça kalorili bir tahıl. 100 gramında 390 kalori bulunuyor. Oysa aynı miktar pirincin kalorisi 354, makarnanın ki ise 346. Bol miktarda niÅŸasta içerdiÄŸi için deÄŸerli bir karbonhidrat kaynağı.
* Yulaf, kasları tazeleyen 'lisina' denilen bir protein ve sinirlerin iÅŸlevini düzenleyen yüksek dozda B grubu vitaminleri içeriyor.
* 'İyi' yaÄŸlar açısından çok zengin. İçeriÄŸindeki 'oleik asit' denilen yaÄŸlar, sinir hücrelerinin düzenli bir ÅŸekilde iÅŸlemesi için son derece yararlı.
* Yulaf mineral açısından da çok zengin: 100 gramında 53 mg kalsiyum, 405 mg fosfor, 4.5 mg demir ve 268 mg potasyum bulunuyor. Ayrıca deÄŸerli bir magnezyum deposu.
Kolesterolünüz yüksek ise
Yulafta bulunan yaÄŸ asitleri 'iyi yaÄŸlar' olup zindelik veriyor ve kolesterolün yükselmesini önlüyor. İçeriÄŸindeki lifler sayesinde kandaki kolesterolü düÅŸürüyor.
Yulafta kolesterole çok benzeyen bitkisel moleküller, kötü kolesterol alımını en aza indirgiyor. Bu nedenle aşırı yaÄŸlı beslenme sözkonusu olduÄŸunda yulafın içeriÄŸindeki fitosterol maddesi kandaki aşırı yaÄŸlanmayı engelliyor. Yani yulaf bir tür yaÄŸ giderici. EÄŸer kolesterolünüz yüksekse yulafı sofranızdan eksik etmeyin.
Adet dönemi sıkıntılarını gidermek için
Ani kiÅŸilik deÄŸiÅŸimi, aşırı sinirlilik, uykusuzluk, melankoli, aşırı tatlı yeme arzusu... Pek çok kadın adet döneminde hormonal dengesizlikten kaynaklanan bu sorunlardan yakınıyor.
Çözüm için kahvaltı ve öÄŸle öÄŸünlerinde yulaflı yemekler yiyin. Yulaf, tiroid bezinin iÅŸlevine yardımcı olup, östrojen hormonunun üretimini dengeliyor. Yulafın zengin içeriÄŸinde bulunan magnezyum minerali, alt karın bölgesindeki kas gerilimini en aza indirgeyerek sancıyı azaltıyor. Fosfor, adet öncesi ve sırasında sık karşılaşılan konsantrasyon güçsüzlüÄŸünü ve unutkanlığı önlüyor. Adet sıkıntılarından ÅŸikayetçiyseniz adetten 1 hafta önce ve adet boyunca yulaf ağırlıklı beslenin. Günde iki porsiyon yemek ideal.
Nekahat dönemindekiler için
Nekahat dönemindeki hastalar için yulaf çok yararlı bir besin. Vücut bitkin olduÄŸu zaman yulaf, her türlü fiziksel ve beyinsel yorgunluÄŸu giderip zindelik veriyor. Çok enerjik bir besin olduÄŸu halde son derece hafif ve hazmı kolay. Yulaf, vücuda doÄŸru miktarda karbonhidrat, B grubu vitaminleri, demir, fosfor ve kalsiyum saÄŸlayarak kas ve kemikleri güçlendiriyor. DiÅŸleri koruyor ve sinir sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı oluyor.
İltihaplı hastalıklara karşı
Her türlü iltihaplı hastalıklara karşı yulaf kullanılabilir. İster sıcak süte ilave ederek için, isterseniz yulaf lapası (1 su bardağı yulaf ununu 2 su bardağı suda eritip koyu muhallebi kıvamına gelinceye kadar kısık ateÅŸte piÅŸirin. Ilınınca bölgeye uygulayıp üzerini ılık havlu ile kapatın) hazırlayıp hastalıklı bölgeye uygulayın. Larenjit ve boÄŸaz aÄŸrısı gibi solunum yolları enfeksiyonlarına, sigaranın yol açtığı boÄŸaz rahatsızlıklarına ve bronÅŸite iyi geliyor. Özellikle küçük çocukların bronÅŸit hastalığında göÄŸüse ve sırt bölgesine uygulanan sıcak yulaf lapası rahat nefes almayı saÄŸlayıp, balgam söktürüyor ve öksürüÄŸü kesiyor. Yulaf, rahatlatıcı etkisi nedeniyle midenin de dostu. Yulaf çayı hazırlamak için 1 tutam yulaf tanesini bir fincan kaynar suya ilave edip 20 dakika bekletin. Süzüp balla tatlandırıp için.
Tiroid bezi rahatsızlıklarına karşı
Guatr hastalığına yol açan tiroidin düzenli çalışması için yulaf ideal bir besin. Tiroid bezi yavaÅŸ çalıştığı zaman bitkinlik, soÄŸuÄŸa karşı dayanıksızlık ve çabuk üÅŸüme gibi sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Tiroid ile birlikte kan dolaşımı da yavaÅŸlıyor. Halsizlik ve baÅŸdönmesi gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu konuda ÅŸikâyetleriniz varsa kahvaltıda her gün düzenli olarak yulaflı yiyecekler tüketin.
Ciltteki kızarıklık ve kaşıntılara karşı
Yulaf, cildi yumuÅŸatıcı ve rahatlatıcı etkisi sayesinde ciltteki kızarıklık ve kaşıntıları gideriyor. Yulaf tanesi ilave edilmiÅŸ sıcak banyo suyu, bebeklerdeki piÅŸik sorunlarını ve ciltteki dermatit ile iltihaplanmaları gideriyor. Bunun için 1 çay bardağı yulaf tanesi veya yulaf ununu 1 küçük tencere sıcak suya ilave edip karıştırın. Kaynatıp süzün ve sorunlu bölgeye uygulayın. Yulaf, sabunun yol açtığı cilt tahriÅŸlerine ve ani hava deÄŸiÅŸimlerine maruz kalan cildi de koruyor. Bunun için sorunlu bölgeye yulaf lapası uygulayın.
Diyabet ve karaciğer yorgunluğuna karşı
SaÄŸlık sorunları olanların özel diyetler uygulamaları gerekiyor. Özellikle tiroid bozukluÄŸu ve kanda aşırı yaÄŸ birikmesi nedeniyle ortaya çıkan karaciÄŸer yorgunluÄŸu sözkonusu olduÄŸunda diyet, yulaf ağırlıklı olmalı.
Yulaf, ÅŸeker diyetinde de mutlaka yer alması gereken bir tahıl. Çünkü sodyum ve ÅŸeker açısından fakir. Pektin ve emicelluloz (bu madde vücuda giren ÅŸekeri yakalayarak konsantrasyonunu azaltıyor) sayesinde kan ÅŸekerini düÅŸürüyor.
SoÄŸuktan çatlayan eller için
Dış etkenlere birebir maruz kalan cilt ve ellere kış aylarında ekstra bakım uygulamakta yarar var. SoÄŸuktan çatlayan ve kızaran ellerinize yulaf lapası sürün.1çay bardağı yulaf ununu 2 çay bardağı suda eriyinceye kadar karıştırıp hafif muhallebi kıvamına gelinceye kadar kısık ateÅŸte piÅŸirin. SoÄŸuyunca cildinize sürüp 3-4 dakika bekletin ve ılık suyla durulayın. Elleriniz yumuÅŸacık olacaktır. El kremi kullanmıyorsanız kış aylarında bu uygulamayı 3 günde bir yapmayı ihmal etmeyin.
Uykusuzluğa karşı
Ninelerimiz, rahat uyumak için yastıklarının içini yulaf tanesi ile doldururlarmış. Bugün ise 2 su bardağı yulaf tanesi veya
yulaf unu ilave edilmiÅŸ sıcak banyolar, rahat ve saÄŸlıklı bir uyku saÄŸlıyor. Banyo suyuna dilerseniz eczane, doÄŸal ürün satan maÄŸaza ya da baharatçılardan satın alacağınız yulaf ekstresini de ilave edebilirsiniz.
Epilasyondan sonra
Epilasyon yaptıktan sonra cildinize yulaf içeren bir krem (veya yulaf lapası) sürün. Yulafın içeriÄŸinde bulunan niÅŸastanın nemlendirici etkisi cilde kadifemsi bir yumuÅŸaklık saÄŸlayacaktır. Yulaf, tüylerin daha geç ve güçsüz çıkmasını saÄŸlıyor.
Çabuk yaÄŸlanan saçlara
Yulaf saçlara parlaklık verip güçlendiriyor. EÄŸer saçlarınız yaÄŸlı ise günde iki öÄŸün yulaflı yiyecekler yiyin. ÖrneÄŸin; kahvaltıda yulaflı müsli, ikindi de yulaflı muhallebi veya kurabiye yiyin. Saçlarınız için15 günlük yulaf kürü uygulayın. Yemek aralarında yulaflı çay için.
İştahsız ve sık hastalanan çocuklar için
Küçük yaramazlar günboyu aşırı enerji harcarlar ama genelde abur cubur ile karınlarını doyururlar. Anneler, özellikle okula giden çocuklarının nasıl beslendiklerini kontrol etmekte zorlanırlar. Besin deÄŸerleri çok yüksek olan yulaf, özellikle büyümekte olan enerjik yapılı ve sık hastalanan çocuklar için son derece önemli bir besin. Yulaf, büyüme hormonu olarak bilinen, 'auxina' hormonunun üretimine katkıda bulunuyor. Yulaf, içeriÄŸindeki zengin aminoasitler (protein sentezi için çok gerekli olan maddeler) bitkisel proteinler ve niÅŸasta sayesinde vücuda uzun süreli bir enerji saÄŸlıyor ve vücudun tüm iÅŸlevlerinin mükemmel bir ÅŸekilde düzenlenmesine yardımcı oluyor. İçeriÄŸindeki kalsiyum ve fosfor ile çocuklardaki kemik oluÅŸumunu hızlandırarak kemik ve diÅŸleri güçlendiriyor. Fosfor ayrıca yaÄŸ ve protein metabolizması için de gerekli.
Resveratrol Alzheimer ve Kanser tedavisinde yararlı olabilir.
Tarih: 23 Åžubat 2012
Resveratrol, bunama ve Alzheimer’in önlenmesinde yararlı olabilir.
"Resveratrol, trans-resveratrol baÅŸta üzüm olmak üzere pekçok farklı bitkide varolan doÄŸal bir fitoaleksindir. Fitoaleksinler, bitkilerde UV ışını, hasar ve infeksiyonlara karşı geliÅŸen ikincil yapılardır.
Resveratrol, bitkilerde özellikle kırmızı üzümde, yer fıstığında ve ananasta yüksek konsantrasyonda bulunmaktadır. Resveratrol, siyah üzümün soÄŸuk hava koÅŸulları, mantar enfeksiyonları gibi etkenlere baÄŸlı olarak kendini korumak için ürettiÄŸi bir maddedir." [Vikipedi]
Resveratrol sanırım, son yılların en popüler, en dikkati çekici bitkisel kaynaklı maddelerinden biri. resveratrol üzerinde ÅŸimdiye kadar yayımlanmış 5850 bilimsel çalışma bulunduÄŸunu tespit ettim. Bu müthiÅŸ bir sayı, sadece 2009 yılında 999 ve 2010 yılının ilk altı ayında ise 491 çalışma yapılmış.
Peki, resveratrolü bu kadar önemli kılan nedir? Resveratrol, fenolik yapıda bir bileÅŸik ve kuvvetli antioksidan etkisi var. Bu nedenle, kalp ve damar iÅŸlevlerinin desteklenmesinde, nörodejeneratif ve iltihaplı hastalıkların ve çeÅŸitli kanserlerin önlenmesi ve tedavisinde yardımcı olarak öneriliyor. Ancak, tüm diÄŸer antioksidanlarla olduÄŸu gibi, deneysel koÅŸullarda (in vitro) elde edilen sonuçlara dayanarak yapılan bu saÄŸlık önerilerinin insanlara uygulandığında ne derecede saÄŸlanabileceÄŸine iliÅŸkin klinik çalışma sayısı oldukça az. Bu bakımdan tüm antioksidan etkili bileÅŸiklerin vücutta ne derecede emildiÄŸi, metabolitlerinin ne derecede etkili olduÄŸunun klinik olarak araÅŸtırılması gerekiyor.
TEK DOZ BİLE ETKİLİ
Resveratrolün en dikkati çekici etkilerinden biri de beyin üzerindeki etkileri. Deney hayvanları üzerinde yürütülen çalışmalar da resveratrolün sinirleri koruyucu ve beyin iÅŸlevleri üzerinde etkili olabileceÄŸini ortaya koyuyor. Peki ya insanlarda ne derecede etkili olabilir? Yeni yayımlanan bir çalışmada insan gönüllülerde beyin damarlarındaki kan akımı hızı ve zihinsel algılama yeteneklerindeki etkileri incelenmiÅŸ. Bilimsel ölçekte (çift körlü, plasebo kontrollü, çapraz döngülü) bu klinik çalışmada 22 saÄŸlıklı genç gönüllü kullanılmış. Ayrılan gruplardan birine tek seferde 250, diÄŸer gruba 500 miligram resveratrol tablet verilirken üçüncü gruba boÅŸ ilaç verilmiÅŸ. İlaç uygulanmasından 45 dakika ve 90 dakika sonra yapılan deÄŸerlendirmelerde, artan resveratrol miktarına baÄŸlı olarak beyin damarlarındaki kan akımının hızlandığı gözlenmiÅŸ. Günümüzde ortalama insan ömrünün uzamasına baÄŸlı olarak, özellikle yaÅŸlanma sürecinde en önemli saÄŸlık riskleri arasında gösterilen Alzheimer hastalığı, bunama, inme gibi hastalıkların geliÅŸimin önlenmesi bakımından resveratrol ile elde edilen bu klinik bulgular büyük önem taşıyor. Sadece tek bir dozunun bile beyin damarlarında saÄŸladığı bu etki, resveratrolün programlı olarak daha uzun sürelerde kullanılması ile çok daha belirginleÅŸecektir.
ÜZÜMDE YÜKSEK ORANDA VAR
Resveratrol, bazı bitkilerde yaralanma ya da mantar enfeksiyonu sonucu bitkiyi korumak üzere oluÅŸan bir fitoalleksin olduÄŸu için iÅŸlem görmemiÅŸ bitkide miktarı çok düÅŸüktür. Mesela, üzümde en yüksek oranda üzümün kabuÄŸunda az miktarda ise üzüm çekirdeÄŸi, kökü, yaprağı ve üzüm sapında bulunmaktadır. Kırmızı ÅŸaraplar, özellikle ülkemizde yetiÅŸen bazı tipleri resveratrol içeriÄŸi bakımından zengindir. Beyaz ÅŸaraplarda ise çok düÅŸük orandadır. Bunun baÅŸlıca nedeni, beyaz ÅŸarabın üzüm çekirdeÄŸi ve kabuÄŸu içermeyen üzüm suyunun fermentasyonu ile elde edilmiÅŸ olması. Kırmızı ÅŸarabın kuvvetli antioksidan etkisi sadece resveratrole baÄŸlanamaz, ÅŸarabın fermentasyonu esnasında üzüm meyvelerinde bulunan antioksidan etkili diÄŸer polifenolik içeriklerin de (flavonoller, prosiyanidinler vd.) ortama geçmesi ile antioksidan etkisi artmaktadır. Åžüphesiz, ÅŸarabın taşıdığı alkolün vücuttaki olumsuz etkileri göz önüne alındığında resveratrolün etkilerinden yararlanmak için kırmızı ÅŸarap içmek pek akılcı görünmüyor. BaÅŸka hangi kaynaklarda var?
Resveratrolün etkisi daha yüksek olan tipi trans-izomeri, kırmızı ÅŸaraptan baÅŸka yerfıstığında bulunuyor. Piyasada tablet halinde pazarlanan resveratrol ise UzakdoÄŸu ülkelerinde yetiÅŸen bir madımak türü olan Polygonum cuspidatum köklerinden elde edilmektedir, ancak bu bitkiden elde edilen resveratrol trans ve cis izomerlerini karışım halinde taşımaktadır.
Mumio / Mumiyo / Mumijo /Mumya nedir?
Tarih: 22 Åžubat 2012
Mumio / Mumiyo / Mumijo / Mumya nedir?
Batıya "Mumio / Mumijo" gibi adlarla geçmiÅŸ. Bununla birlikte esas kaynağı olan Türk dünyasında (Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan...) tam karşılıklarını bilinmese de "DaÄŸların GözyaÅŸları" ismiyle bilinen doÄŸal bir "maddeye" verilen bir isim. Bunu Türkçemizde de çeÅŸitli dergilerde "Mumijo / Mumio" gibi çeviri hatasıyla deÄŸil, "Mumya" ismiyle kullanmak daha doÄŸru olacaktır.
Mumya, Asya`da daÄŸların yüksek kesimlerinde, kayalıklarda ve maÄŸaralarda bulunan, koyu kahve veya siyah renkli bir tortu. Buralarda yetiÅŸen bitkilerin zamanla dönüÅŸümünden oluÅŸmaktadır. Tıpkı petrolün oluÅŸması gibi... Geleneksel Asya tıbbında, ayurvedada binlerce yıllır kullanılıyor. SSCB döneminde Ruslar da el atmış, mumya ile ilgili ciddi araÅŸtırmalar yapmışlar. Özellikle sporcular ve polit büro üyeleri arasında son derece popülermiÅŸ.
Åžu an dünyanın geliÅŸmiÅŸ Ülkelerinde tablet Åžeklinde ve oldukca pahalı bir fiyata satılmaktadır.
Kanserden ülsere, romatizmadan diÅŸ hastalıklarına kadar bir çok hastalıgı tedavi etmesi; sürekli baÅŸaÄŸrısı ve uykusuzluk, uyku düzensizliÄŸi ÅŸikayetlerine faydalı, tamamen natural/dogal bir ürün olduÄŸu için de rahatlıkla kullanılacak ve tavsiye edilecek bir üründür.
• Mumya özellikle Kırgızistan ve Rusya\`da uzun yillardir arastirilan bir dogal madde. insan bedeni üzerindeki etkileri incelenmis ve test edilmiÅŸ.
• Özellikle mide-baÄŸirsak sorunlarında (gastrit, ülser, kolit gibi), karaciÄŸer ve böbrek hastaliklarinda çok etkili.
• Bağısıklık sistemini güçlendiriyor.
• DiÅŸ aÄŸrılarını gideriyor.
• Kemoterapi ve radyolojinin yan etkilerini azaltıyor.
• DoÄŸal oldugundan herhangi bir yan etkisininde olmadığı bilinmektedir.

Mumya`nın faydalari ve tedavi ettigi bilinen hastaliklardan bazıları;
Kemik kırılması Polipler,
Mide ülseri Ülseratif kolit
Asit eksikligi Kuvvetsiz barsak
Asit düÅŸüklüÄŸü Kabizlik
BronÅŸit Antritis ve orta kulak iltihabi
Zatülcenp Astım
Tüberküloz Romatizma ve eklem
Radiculitis Sakrum ağrıları
Eklemlerde ağrı Kırıklar, yaralar, travma ve yanıklar
Kalp hastalığı Sistit
Böbrek taÅŸları Nefrit
Baş ağrısı, uykusuzluk Sinir bozuklukları
Şeker Hastalığı Rahim boynu ve erozyon
Vajina ve erozyon Pyelonephritis ve idrarini tutamama
Karaciger ve siroz Hepatit
Botkin ve kolesistit Throm
Diş ve ağız Hastalıkları Glokom
Furunculosis Alerjik isilik
Kan Hastalıkları Orta kulak iltihabi
Hipertansiyon ve kardiyovaskuler hastalıklar
SQUALENE (Köpekbalığı karaciÄŸer yağı
)
Tarih: 20 Åžubat 2012
SQUALENE (Köpekbalığı karaciÄŸer yağı
)Köpek balığı karaciÄŸerinde bulunan Squalene maddesi tümörlerin yok edilmesinde yapıtaşı niteliÄŸindedir. Bu madde bazı böceklerde ve karıncalarda da vardır. Squalene kanser tedavisinde baÅŸarı ile kullanılmaktadır. Ancak unutmayınız ki bu maddenin bulunduÄŸu bir diÄŸer madde ise bizim sızma, geleneksel yöntemlerle çıkarılmış zeytinyağıdır. Amerikan Tabibler BirliÄŸi`nin yayınladığı Archive of Internal Medicine Dergisi`nin 12 Ocak 1998 sayısında çıkan bir makale hayati bilgiler içeriyor. İsveç`teki Karolinska Enstitüsü`nden baÅŸta Dr. Alicya Wolk olmak üzere 8 bilim adamının yıllar süren 61.471 kadın üzerinde yaptıkları araÅŸtırma da ÅŸu çok önemli sonucu vermiÅŸtir: Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50`ye yakın azaltmaktadır. Buna mukabil soya, mısır, ayçiçek yaÄŸları ve hayvani yaÄŸlar (tereyaÄŸ vb.) kanser riskini yüzde 69 yükseltmektedir. Zeytinyağında % 0,8 oranında Squalene bulunur. Günden en az 100 cl. Sızma Zeytinyağı tüketen bir kiÅŸi gerektiÄŸi kadar Squalene almış olur. Köpek balığı karaciÄŸerinde bulunan Squalene ise neredeyse %100 saflıkta olduÄŸu ve insan bir günde sürekli olarak en az 100 cc zeytin yağı da tüketemiyeyeceÄŸi için sequalene nin önemi bir kez daha artmaktadır.
Squalene insan dokusunda küçük miktarda doÄŸal olarak bulunan, yüksek miktarda saflığa sahip çoklu doymamış hidrokarbon sıvısıdır. Squalene, insan vücudunun farklı hücrelerine oksijen tedarikini artıran özel bir kapasiteye sahiptir. Squalene ‘nin kaynağı 1500 metre kadar derinliklerde bulunan derin deniz köpekbalıklarının karaciÄŸeridir.
Squalene kanser , tümör, ülser ve romatizmaya karşı vücudun savunma sistemini kuvvetlendirdiÄŸi bilinmektedir. KaraciÄŸer, böbrek, ÅŸeker ve strese baÄŸlı ÅŸikeyetleri azalttığı görülmüÅŸtür.Squalene gastriti olan insanlar için ÅŸiddetle tavsiye edilir. Çok çalışan insanlar için genel bir saÄŸlık toniÄŸi olarak kullanılabilir. Kan dolaşımını hızlandırarak kanı toksinlerden temizlemeye, saflaÅŸtırmaya ve zehri çıkarmaya yardımcı olduÄŸu görülmüÅŸtür.Squalene cildin, ihtiyaç duyduÄŸu besinleri almaya yardımcı eder ve daha güzel bir cilt saÄŸlar. Ayrıca kalp hastalığı, ÅŸeker hastalığı, arterit ve hepatit olan hastalar için çok yaralı olduÄŸu bilinmektedir.
Hint okyanusu,Japon Denizi gibi 600 - 1000 metre gibi çok derin denizlerde yaÅŸayan Aizame (Aİ) cinsi köpekbalığınını karaciÄŸerinden elde edilir. Bu cins balığın karaciÄŸerinin bu kadar kıymetli olma nedeni ise, Ai köpek balığının 400 milyon yıldır hiçbir evrime uÄŸramaması, bu kadar derin bir denizde çok az oksijenle yaÅŸayabilmesidir. KaraciÄŸer ,balığın vücudunun yaklaşık % 25-30 unu oluÅŸturmakta ve bol miktarda SQUALEN içermektedir. AraÅŸtırmalar sonucunda elde edilen sonuç Aİ balığının kıymeti hakkında baÅŸka bir fikir verebilir.
Aİ Köpekbalığı yaÅŸayan tüm canlılar arasında KANSER vakası görülmeyen TEK canlıdır.
1905 yılında Japonya ` da keÅŸfedilen, biokimyasal formül, 1931 yılında İsviçre`li bilim adamlarınca çözümlendi. Poliansature uzun zincirli bir Hidrokarbon olan Sequalen tamamen doÄŸal ve organik bir gıda tamamlayıcısıdır. Vücudun toksinlerden arındırılmasına,ve immun sisteminin desteklenmesinde kullanıldığı gibi,aynı zamanda vücudu virüslere ve bakterilerekarşı güçlendirdiÄŸi bildirilmiÅŸtir. Vücuda zindelik kazandırı ve yoÄŸun tempoda çalışan kiÅŸilerde yorgunluÄŸu giderir. Cinsel gücü artırıcı etkileri görülmüÅŸtür. Hücre rejenerasyonunu hızlandırır,doku harabiyetlerinde iyileÅŸme sürecini hızlandırır. Yanık tedavisinde kullanılabilir. Cildin nemli ve yumuÅŸak kalmasını saÄŸlar.
Squalene Nedir ?
Squalene bütün yaÅŸayan canlılarda bulunan, doymamış yaÄŸ oranı yüksek 30 karbon ve 50 hidrojen atomundan oluÅŸan doymamış çoklu bir hidrokarbondur. Kararlı hale gelmek için hidrojen atomuna ihtiyacı vardır. Vücuda girince vücuttaki sudan hidrojen alarak üç oksijen atomunu açığa çıkarır.Böylece vücuttaki oksijeni arttırarak yüksek asiditeyi engeller. Birçok kurama göre dokulardaki oksijensizlik ve yüksek asidite kanser nedeni olup,normal hücrelerin ölüp farklı bir yapı oluÅŸmasına neden olur. Squalene bitkisel yaÄŸlarda da bulunabilir. ÖrneÄŸin zeytinyağı %0.8 oranında Squalene içerir ve çoÄŸunlukla yemek yapımında ve salata da kullanılır. Yapay olarak elde edilen ya da zeytinyağı ve açık deniz köpekbalıklarının karaciÄŸerlerinden alınan Squalene’in saÄŸlığa farklı da olsa yararı varken, sahil köpekbalıklarından çıkarılanın hiçbir faydasının olmadığı rapor edilmiÅŸtir.
Vücuttaki squalene yüzdesi ( mg / 1g )
Cilt altı yağ %3
Karın yağları %0.15
Deri %0.148
Pankreas %0.0299
AkciÄŸer %0.0218
Safra Kesesi %0.0091
Besinlerdeki squalene yüzdesi
Zeytinyağı %0.8
Avokado %0.044
Patlıcan %004
Kümes hayvan eti %0.0264
Peynir %0.0955
Tuna Balığı %0.014
Açık Deniz Köpekbalıklarının önemi
Denizin 500-1000 m. Altındaki dünya, bitkiler olsun, balıklar ya da memeliler olsun hiçbir yaÅŸam ÅŸeklinin içinde yaÅŸamasına elveriÅŸli olmayan çok acıması bir dünyadır. Bunun nedeni 100 atmosferin üzerinde olana yüksek basınç, çok az oksijen ve kısıtlı besin zinciridir. Sıcaklığı 2-4 derece arasında deÄŸiÅŸen ve neredeyse hiç ışık olmayan karanlık ve soÄŸuk bir yerdir. Ancak bu yerleÅŸimin olmadığı acımasız yerde gizemli açık deniz köpekbalıkları yaÅŸar. Açık deniz köpekbalıkları çok kuvvetli bir hayat enerjilerine sahiptirler. Bu benzersiz balığın yüzeye çıktığında basınçtaki deÄŸiÅŸime tahammül ederek uzun bir süre yaÅŸama yeteneÄŸi vardır. Açık deniz köpekbalığının U ÅŸeklinde, diÄŸer bütün balıklardan farklı olan kendine özgü bir karaciÄŸeri vardır. KaraciÄŸer ağırlığının %80’ yaÄŸdan oluÅŸur. KaraciÄŸer, köpekbalığının ağırlığının %25’ini ve vücut uzunluÄŸunun 1,5 katını oluÅŸturur.
Açık deniz köpekbalıklarına böyle bir ortamda yaÅŸama yeteneÄŸinin sorumlusu olan hayatını sürdürme gücünün squalene olduÄŸuna inanılmaktadır. Bütün açık deniz köpekbalıklarının karaciÄŸerleri aynı oranda ve aynı yüksek kalitede Squalene içermez. Köpekbalıklarının diÄŸer türleri daha az squalene içerirken, Japonca’da ‘Ai’ diye adlandırılan, daha fazla squalene içeren köpekbalıkları seçimde öncelikli rol oynar. Açık deniz köpekbalığı, kansere ve hemen hemen bütün enfeksiyonel hastalıklara karşı direnç saÄŸlayan olaÄŸanüstü miktarda Squalene içerir. Squalene; normal hücreleri hasarlardan ve bağımsız radikallerden kaynaklanan bölünmelerden koruyan güçlü bir antioksidan etkiye sahiptir ve tarım ilacı, polisilik hidrokarbonlar ve vücutta yaÅŸam boyu toplanan ağır metaller gibi toksik kimyasalların çözünmesi ve vücuttan atılması için yüksek kalitede lipofilik özelliÄŸe sahiptir. Hayvanlar üzerindeki çalışmalarda açık deniz köpekbalıklarının karaciÄŸerlerinden alınan squalene güçlü antitümör aktivitesini göstermiÅŸtir. En iyi yöntem, Squalene’in geniÅŸ dozlarda uzun zaman kullanılmasıdır.
Squalene dokulara nasıl iletilir?
Squalene aslında vücudumuz tarafından da az miktarda üretilerek deri altında depolanır.Squalene aynı zamanda bir lipoprotein olduÄŸu için lipoprotein reseptörlerine baÄŸlanarak vücuda yayılır.Squalene doymamış bir yaÄŸ asidi olduÄŸundan Omega 3 gibi davranarak kalp damar sistemindeki iyi kolesterolü arttırarak damar hastalıklarının önlenmesine yardımcı olur.Anne sütündeki bağışıklık maddesi Alkoksigliserolleri (AKG) çok miktarda içerdiÄŸi için bağışıklık sisteminin güçlenmesine destek verir.
Squalene hücre yenileyici özelliÄŸe de sahip olup hiyerarÅŸik hücrelere dost anarÅŸik hücrelere ise düÅŸman davranır.
Kullanım alanları:
- Vücuttaki oksijeni arttırarak kanser, tümör, romatizmaya karşı vücudun savunma sistemini kuvvetlendirici özelliÄŸi vardır.
- Kemoterapik ilaçlara etkisini arttırarak kanserli hücrelerin iyileÅŸmesine yardımcı olur.
- Cilde sürülerek egzama, sedef ve yanıktan oluÅŸan tahriÅŸi giderici etkisi vardır.
- BaÅŸta arterit olmak üzere eklem ve kıkırdak rahatsızlıklarına etkin bir gıda destekleyicisidir
- Özellikle karaciÄŸer fonksiyonlarını düzenleyerek hepatitten ve alkolden kaynaklanan zehiri attığı görülmüÅŸtür.
-karaciğer hastalıklarında ve nevraljide pozitif etkili
-kolesterol düÅŸürülmesinde yardımcıdır
-ÅŸeker ve ülser yaralarının kapanmasında etkili
-cilde nüfuz edicidir (çok iyi bir krem ve kırışık giderici olarak kullanılır)
-adaptojen özelliklidir.(Yan etkisi yoktur, zehirsizdir ve sterilize edicidir.)
Kullanıldığı vakalar;
-kanser, lösemi
-astım
-hepatit
-böcek ısırıkları
-güneÅŸ yanıkları
-kalp hastalıkları
-ülser
-ÅŸeker
-hafıza güçlendirici
-cinsel iştahsızlık
-göz bozukluÄŸu
-osteoporosis
-artrit
-allerji
-cilt dokusu yenileme
- Oksidasyonun önlenmesi,
-Kalp damar sisteminin korunması,
-Hücre yenilenmesi,
-Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi üzerinde pozitif etkileri olan ve insan yaÅŸam kalitesini arttıran denizden gelen bir saÄŸlık destek ürünüdür.
SQUALENE tıbbi ilaçlara bir alternatif deÄŸildir. Ancak onların etkilerinin artmasına yardımcı olarak kullanılır.
Referanslar
- Wan-Soo Choi, Jong-Sei Kim and Sei Jong kim Departmant of biology chosun University, department ofnternal Medicine Chonnam University Medical Shool, Kwangin, Kore
- Kim Jeong-sang and Kim Jong se department of Oriental Medicine, dongshin University Dep of biology Chosun University
- Dr. Jong-se Kim, Departmen of belology, college of Natural science Chosun University, 375 Seoasuk Copyright 2003 Korcan Society of elecktron Microscopy
- Kwang Phil Cho, Jae Sunig kim, Dept anatomical Phatalogy Chunnam Univ. Hospital
- Su Man Jhung, dept. Of EM, College of medicine, Chosum Universit
Likapa, Ligarba, Yaban Mersini
Tarih: 13 Åžubat 2012
Likapa (yaban Mersini)
Yaban Mersini ılıman iklim kuÅŸağına adapte olmuÅŸ bir meyve türü olup botanik olarak gerçek üzümler gurubunda yer almaktadır. Ekonomik olarak kültürü yapılan Yüksek boylu Yaban mersini (highbush blueberries) (Vaccinium corymbosum), alçak boylu Yaban mersini (lowbush blueberries) (Vaccinium angustifolium) ve tavÅŸan gözü Yaban mersini (rabbiteye blueberries) (Vaccinium ashei) olmak üzere üç farklı türü vardır. Alçak boylu çalı formunda olan Yaban mersinlerinin yetiÅŸtiriciliÄŸi daha zordur. Amerika baÅŸta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde binlerce hektarlık alanlarda tarımı yapılmaktadır. Günümüzde ticari olarak yetiÅŸtirilen Yaban mersini 1906 yılından itibaren Amerika BirleÅŸik Devletlerinde baÅŸlatılan seleksiyon çalışmalarının ürünüdür. Bu çalışmalarla seçilen Yaban mersini tipleri daha sonra kendi aralarında melezlenerek yeni çeÅŸitler elde edilmiÅŸtir.
Vaccinium myrtillus DoÄŸu Karadeniz ve UludaÄŸ'da doÄŸal olarak yetiÅŸen üzümsü bitkidir. Çalı formunda bir bitki olup puslu bir yüzeyi olan mavi ve siyah üzümsü meyveleri
vardır. Giresun ve Ordu'da çalı formundaki bitkide yetiÅŸmelerinden dolayı "çalı çileÄŸi" olarak adlandırılan bu bitki Batı dillerinde "mavi çilek" olarak (örneÄŸin İngilizce'de blueberry) adlandırılmaktadır.
Ülkemizde deÄŸiÅŸik adlarla tanınmaktadır. ÖrneÄŸin Rize’de "likapa",Rize'nin Pazar ilçesinde "kaskanaka", ArdeÅŸen'de "çera veya çela", Trabzon’da "ligarba", "lifos" veya
"Trabzon üzümü", Artvin’de "morsivit" veya "mahabak" ve diÄŸer bölgelerde "ayı üzümü", "çay üzümü" veya "çoban üzümü" gibi adlarla tanımlanmaktadır.
YABAN MERSİNİ'NİN FAYDALARI;
- Yaprak ve kuru meyvelerinden yapılan çay ishal giderici özellik taşımaktadır.
- Yaban mersini çayının bayanlarda özel günlerin etkisini azalttığı ve düzene sokmaktadır.
- Yaban mersini çayının idrar yolu enfeksiyonlarında antibiyotik etkisi göstermektedir.
- Kansere karşı vücudu koruyan enzimleri aktive etmektedir.
- Anti kanserojen ve antioksidan özelliÄŸe sahiptir.
- YaÄŸlı bileÅŸiklerin vücuttan atılmasını saÄŸlar.
- Taze olarak yenildiğinde kanı temizler.
- Besleyici olmasına raÄŸmen kalori ve sodyum içeriÄŸi düÅŸüktür.
- Kan ÅŸekerini düÅŸürür
- Bağırsak metabolizmasını düzenleyen lifli özelliÄŸi vardır.
- Kan kolesterolünü düÅŸürür.
- Pektin içeriÄŸi yüksektir.
- Kalp krizi riskini azaltır.
- Gece görüÅŸ kabiliyetini artırır.
- HIV VİRÜSÜNÜN tekrarlanmasını azaltır.
- Damar elastikliÄŸi ve gözlerin geçirgenliÄŸini artırır
- Vücutta biyoaktif madde olarak kullanılan polifenoller, aktokyaninler, flavanoller ve tanenlerce zengindir.
- Kansere karşı savaÅŸan ELLAGIC-ASİT içeriÄŸi oldukça yüksektir.
- Diyetlerin saÄŸlıklı ve çok deÄŸerli bir parçasıdır.
- Göz yorgunluÄŸunu giderir, miyopluk ve ÅŸeker hastalığından kaynaklanan görme bozukluklarını engeller. KamaÅŸma, kılcal damar çatlaması ve gece körlüÄŸünü ortadan kaldırır.
- Kabızlık, bulantı, mide kramplarını ve ülseri önler.
- Damar sertliÄŸi oluÅŸumunu engeller.
- Varis ve basur’u (hemoroit) iyileÅŸtirir.
- SakinleÅŸtirici özelliÄŸi vardır.
- Ağız içi yaralarını iyileÅŸtirir.
- İltihaplar için dezenfektan özelliÄŸi taşır potasyum içeriÄŸi son derece yüksektir.
- AraÅŸtırmalara göre günde bir kâse yaban mersini, yaÅŸlılık nedeniyle oluÅŸan tahribatı önleyip hafızayı güçlendiriyor.
- AraÅŸtırma yapan bilim adamları, özel günleri ‘unutmayı’ alışkanlık haline getirenlere de yabanmersini yemelerini tavsiye ediyor...
PROPOLİSİN FAYDALARI
Tarih: 09 Åžubat 2012
PROPOLİSİN FAYDALARI;
Propolisin güçlü antimikrobiyal aktivitesinden dolayı, propolis doÄŸal antibiyotik olarak bilinir. Yapılan birçok sayıda araÅŸtırma da propolisin yüksek antimikrobiyal etkisi olduÄŸunu göstermiÅŸtir. Propolisin MRSA da dahil olmak üzere 21 tür bakteri üzerinde, 9 tür mantar üzerinde,Giardianın da dahil olduÄŸu 3 protozoa türü üzerinde ve Herpes ve Influenzanın da dahil olduÄŸu geniÅŸ yelpazeli virüsler üzerinde inhibitör etkisi bulunmuÅŸtur.
Bunların dışında ayrıca propolisin geniÅŸ ölçüde tedavi edici özellikleri vardır. Bu özellikler arasında antikanser etki, antioksidan etkis, yara kapama ve doku tamir etkileri, sindirim sistemi etkileri, deri enfeksiyonları etkisi, anti,-inflamatory etki, anastezik etki, bağışıklık sistemi etkileri, kalp-damar sistemi etkileri ve diÅŸ saÄŸlığı etkisidir.Propolis içerisindeki flavanoid seviyesinin yüksek olmasından dolayı, bu ürün insanlarda oksijen radikallerine karşı yakalayıcı olarak görev görür.Ayrıca ilginç olarak vitamin C nin okside olarak zarar görmesini engeller.
Klinik çalışmalar propolisn bronÅŸit ve benzeri rahatsızlıkların, influenza ve herpes, deri mantarları, diÅŸ ve diÅŸ eti rahatsızlıklarında, ülser,yanık ve abselerde, kulak enfeksiyonlarında, giardi ve kolitde, vajinal ve servikal rahatsızlıklarda etkili olduÄŸunu göstermiÅŸtir.
Propolis ve propolisli ürünlerin kontaminasyon ve kısa raf ömürlülüÄŸü gibi problemleri olmamaktadır. Bu durum propolisin antioksidan ve antimikrobiyal özelliklerinden dolayıdır.
TİCARİ OLARAK KULLANIMI
Ham propolis arıcılar tarafından toplandıktan sonra, kullanılabilir ekstraktlar haline getirilir.
Propolis piyasada şu formlarda sunularak, satılmaktadır:
1. Sıvı/ekstrakt/tinktur: En yüksek tedavi edici formdur. Kansere karşı koruyucu olarak etki gösterir. Su içerisine birkaç damla veya çay kaşığının ucuyla toz olarak kullanılabilir.
2. Tablet: Propolis tek başına ya da polen ve arı sütü karıştırılarak hazırlanan tabletler besleyici olarak kullanılabilir.
3. SaÄŸlık, kozmetik ve besin ürünlerine ek olarak:
· Åžekerler-sakızlar:Propolis bu ürünlerde tadlandırıcı veya ağız enfeksiyonlarına karşı kullanılabilir.
· BoÄŸaz pastil ve damlaları: hızlı ve etkili çözüm saÄŸlar.
· Burun spreyi, burun damlası ve boÄŸaz spreyi
· DiÅŸ macunu: enfeksiyonlara, diÅŸ abselerine, çürüklere, ağız kokusuna,diÅŸ beyazlatılmasına yardımcı olur.
· Cilt ve kozmetik kremleri, balzamları: cilt saÄŸlığı ve koruması için kullanılır. Ayrıca bu ürünler kesik, abse, yara ve yanıklara uygulanır.
· Åžampuan: koruma ve kepeÄŸe karşı.
· Sabun: güçlü koruma
Propolis Hakkında Genel Bilgi;
Propolis, arılar tarafından deÄŸiÅŸik aÄŸaç kabukları ve bitki yapraklarından toplanarak kovanlara taşınan reçineli maddedir.Propolisin oluÅŸumunda arıların polen ve enzim katkısı bulunmaktadır.DoÄŸal antibiotik,antiseptik,antifungisttir.Arılar propolisi kovan içinde ölen ve dışarı atılmayan arıların izole edilmesinde kullanarak, hastalıkların yayılmasını önler. Arılar,peteÄŸi inÅŸa ederken propolisi balmumuyla karıştırıp petek ve kovan yapımındada kullanırlar. Propolis; %55 reçineler ve balsamlar,%30 mumlar,%3 polen,organik ve mineral maddelerden oluÅŸur.
Ayrıca yapısında amino asitler,vitaminler bulunur.Bioflavonoid içeriÄŸi akaldan kat kat fazladır.Bioflavonoidler,vitamin C nin asimilasyonunda temel taÅŸtır.
Propolis; Bakteri ve enfeksiyonlara karşı mücadelede mükemmel bir yardımcıdır, ayrıca akyuvarların bakterileri harap etme iÅŸlemi olan fagositozu kuvvetlendirir.Sadece gripte deÄŸil,tekrarlayan çeÅŸitli enfeksiyonlarda ve zayıflamış bağışıklık sistemini güçlendirmede oldukça yararlıdır.
Propolisin Gücü;
Propolisin gücü, aynen üreticisi bal arıları gibi çok geniÅŸ kapsamlı ve sayısızdır. Yüksek kolesterolü olan kiÅŸlerde propolisin faydaları görülmüÅŸtür. Çin de Lian Yun Gang ın Workers hastanesinde Dr. Fang Zhu, hipertansiyon, damar tıkanıklığı koroner kalp rahatsızlığı olan 45 hasta seçmiÅŸ ve bu hastalara 30 gün boyunca günde 3 defa 300 mg propolis vermiÅŸtir. Bu süre sonunda hastaların kolesterol düzeylerinde belirgin düÅŸüÅŸler gözlenmiÅŸtir.
Propolisin diÄŸer bir faydası ise, enzimleri bloke eden prostaglandinleri ortadan kaldırmasıdır. Prostaglandinler tarafından ortaya çıkan aÄŸrı ve ateÅŸ propolis tarafından ortadan kaldırılmıştır. Propolis aspirinle aynı enzimleri bloke etmektedir fakat aspirinin yan etkilerini göstermemektedir.
Propolisin enzim bloke edici ve prostaglandin inhibe edici etkisi,ağız ve boÄŸaz için de faydalıdır. Mesela, diÅŸ eti kanaması ve doku zedelenmesi ağız saÄŸlığı için en büyük problemlerden birisidir. İltihaplanma ve kanama, diÅŸ yapısında zayıflamaya ve diÅŸ kaybına neden olur. Fakat propolis, bazı spesifik enzimleri bloke ederek, prostaglandin oluÅŸumunu engeller, iltihaplanma ve diÅŸ eti kanamasını önler. Propolis aynı zamanda, diÅŸ etindeki damarların yüzeylerini güçlendirir.
Propolisin faydalarından bir diÄŸeri ise, protein metabolizmasını düzenlemesidir. Saraybosna Radyoloji Enstitüsünden bazı fizikçiler radyasyon alan hastalardaki bazı proteinler üzerinde çalışmışlardır. Bu hastalar,düzensiz protein metabolizması ya da X ışınları nedeniyle karaciÄŸer rahatsızlığı bulunan hastalardır. Bu hastalara iki ay boyunca propolis verilmiÅŸtir. DiÄŸer grup hastalara ise placebo ilacı verilmiÅŸtir. İki ay sonunda, propolis verilen hastaların çoÄŸunda iyileÅŸme, diÄŸerlerinde ise önemli geliÅŸme gözlenmiÅŸtir. Placebo ilacı verilen hastalarda ise hiçbir geliÅŸme gözlenmemiÅŸtir.
Zayıflamak için ne yapmalıyım?
Tarih: 07 Åžubat 2012
Zayıflamak için ne yapmalıyım?
AÅŸağıdaki tablodaki "DEÄžER" adlı deÄŸer; 1kg 'lık ağırlığın 1 dakikada harcadığı kcal (kilo kalori) miktarını ifade eder. Bu deÄŸeri ağırlığınız ile çarptığınız zaman ortalama olarak 1 dakikada harcadığınız enerjiyi bulursunuz. Bu deÄŸeri de istediÄŸiniz dakika miktarıyla çarparak toplam faaliyet süresince ne kadar enerji harcadığınızı bulursunuz.
Ör: " Ütü yapmak " faaliyetinin tablodaki faktörü 0,033 'tir. 70 kiloluk bir insanın 30 dakika boyunca ütü yaparak ne kadar enerji harcadığını bulmak için.
Harcanan Enerji = DeÄŸer x Ağırlık (kg) x Süre (dak)
Harcanan Enerji = 0,033 x 70 x 30 = 69,3 kcal
Tablodaki "1 saatte harcanan Enerji" bölümünde ise örnek olması amacıyla 50kg ve 75kg ağırlığındaki iki insan için gerekli deÄŸerler hesaplanmıştır.
Tablodaki enerji harcama miktarlarının kesin olarak doÄŸru olması mümkün deÄŸildir. Faaliyetin zorluk derecesine, insan vücut tipine, kas-yaÄŸ oranına, yaşına ve benzeri faktörlere göre deÄŸiÅŸecektir. Ancak ortalama olarak gerçek deÄŸerlere oldukça yakın çıkacağını söyleyebiliriz.
Åžimdi aÅŸağıda sıralanan maddeleri dikkatle okuyalım. Bu maddelerden birkaç tanesini aynı anda uygulayabilmek sizin için çok iyi bir kilo verme performansı demektir. EÄŸer maddelerden birçoÄŸunu aynı anda yapabiliyorsanız hızla kilo verebilirsiniz. Sadece 1-2 tanesini yapabiliyorsanız bile kilo verebilirsiniz ama daha uzun süre alacaktır.
İnsan metabolizmasının tepkisi ve deÄŸiÅŸimi genellikle 10 gün ile 30 gün arasında deÄŸiÅŸir. Bu ne demektir? Alışık olduÄŸunuz yaÅŸam ÅŸeklini deÄŸiÅŸtirseniz bile, metabolizmanız buna en erken 10 gün, en geç 30 gün içinde yanıt verecektir. Daha açık olarak siz kilo vermeye karar verdiniz ve aÅŸağıdaki maddelerden bazılarını uygulamaya baÅŸladınız, 10 gün çok deÄŸiÅŸiklik beklemeyin, zayıflasanız bile çok önemsiz düzeyde olur, ama metabolizma deÄŸiÅŸikliÄŸi fark ettiÄŸi anda itibaren bu kilo verme hızlanır ve alışkanlık tam olarak oturduktan sonra rutin olarak devam eder. Siz bu iyi alışkanlığı bıraktığınız anda hemen kilo almazsınız, yine en erken 10 gün sonra kilo almaya baÅŸlarsınız.
1. Yeme alışkanlıklarınızı deÄŸiÅŸtirin. Nasıl yapacağız ? Her tür cerez ( fındık fıstık, ceviz, kabak çekirdeÄŸi vs ), özellikle yemeklerden önce birkaç bardak su içebilirsiniz. Bu size öÄŸününüzde daha çabuk doymanıza neden olacaktır. Glisemik indeksi düÅŸük gıdalar ile beslenin. Et, yumurta, tereyağı, bütün sebzeler serbest. Ekmek, ÅŸeker, pirinç pilavı, makarna dan uzak durun.
2. Düzenli yemek yiyin. Kahvaltıyı yada öÄŸünleri atlamanız size fayda saÄŸlamaz, aksine daha çok kilo aldırır. Bir örnek ramazan ayı boyunca birçok insan kilo vereceÄŸine, tam tersi kilo almaktadır. O nedenle öÄŸünlerimizi düzenli yemeye dikkat etmeliyiz. Yemekten önce bir bardak su sizi daha az yedirir. AkÅŸam 19:00 veya 20:00 dan sonra hiçbirÅŸey yemeyin. ÖÄŸünlerimizden akÅŸam yemeÄŸini daha hafif olmalı. Sebze ağırlıklı olan ve protein deÄŸeri yüksek yemekleri tercih edin. Özellikle balık ve zeytin yaÄŸlı mevsim salatalarını atlamayın.
3. Spor yapın. OOOooo çok zor bu imkansız, vakit yok, bunu duyabiliyorum. Sizin hergün düzenli koÅŸmanızı, 1 saat düzenli hareketler yapmanızı istemiyorum. Spor her durumda iyidir, kendi kapasitemizi çok zorlamadan, sınırlarımızı bilerek yapılan her tür düzenli spor faaliyetleri size kilo verdirecektir. Ancak, ÅŸunu unutmayın yapacağınız 40 dakikalık tempolu bir yürüyüÅŸ bile bir spordur. Amerika’da yapılan bir araÅŸtırmada en uzun yaÅŸayan insanların yaptığı en ciddi sporun köpek gezdirmek olduÄŸu belirlenmiÅŸtir. O nedenle yapacağınız sportif faaliyeti düzenli, sürekli ve hayatınıza adapte etmeniz gerekiyor. Spor yapmak zordur ama, arabanızı biraz uzaÄŸa park edin ve eve yürüyün, dönüÅŸte de yürüyerek gideceksiniz arabaya kadar. İşte düzenli bir spor, en az haftada 5 gün. Markete, manava yada her nereye gidiyorsanız yürümeyi deneyin, en kolay ve yaÅŸamınıza adapte edeceÄŸiniz sportif faaliyet yürümektir.
4. ArkadaÅŸlarınız ile birlikte hareket edin. Sizin bir anda ÅŸevkinizin kırılması durumunda arkadaşınız size destek olacaktır, yolda sohbet etmek, konuÅŸmak size daha fazla kalori harcattırır. Yapacağınız düzenli bir faaliyeti zevkli hale getirir.
5. Kilo vermeyi hedeflediÄŸinizi, tüm arkadaÅŸlarınız ile paylaşın, böylece herkez sizin kilo vermek hedefinizi bilecektir ve saÄŸlıksız beslenme konusunda kimse size ısrarcı olmayacaktır. KonuÅŸtukça bu hedefe daha çok baÄŸlanacaksınız, tekrarladıkça hep aklınızda olacak.
6. Zararlı alışkanlıklarınızı bırakın, bıraktığınızı herkesle paylaşın, her fırsatta yaptıklarınızın sonuçlarını arkadaÅŸlarınız ile paylaşın. Onlar da bunu baÅŸkalarına anlatacaklar ve pozitif bir enerji yaratın, bu enerji dönüp dolaşıp size gelecektir. Zararlı alışkanlık : sigara içmek, sizi hasta eder ve saÄŸlıksız kilo almanıza sebep olur, ciÄŸerleriniz iflas eder ve az yaÅŸayıp çok cile çekersiniz. Alkollü içecekler : her tür alkollü içecek serbest ama, sadece 2 kadeh yada size göre uygun doz, tamamen bırakın demiyorum, içmeyenler içmesin, içenler de kabul edilebilir doza indirsin.
7. Bol su için, her fırsatta su için vücudumuzun suya ihtiyacı vardır ve bizler az su içerek vücudumuzu daha çok yıpratıyoruz. Suyun sayısız faydalarından birkaçı ; zararlı toksinlerin atılmasını saÄŸlar, metabolizmayı hızlandırır, hücrelere besin ve oksijen taşıyarak zayıflamayı hızlandırır, kabızlığı önlediÄŸi için metabolizmayı hızlandırır. Suyunuzun içine taze sıkılmış limon ilave edebilirsiniz.
8. BoÅŸ vakitlerinizde yada hafta sonunda yapacağınız faaliyet yada hobilerinizi gözden geçirin. Bisiklete binmek, yüzmek, doÄŸa yürüyüÅŸleri yapmak, kışın kayak veya kış sporları gibi süresi uzun olan faaliyetleri tercih edin. Haftada bir gün yapılan halı saha maçlarından kaçının 1 saatlik halı saha maçı yapanların çoÄŸu kiloludur, kısa süreli koÅŸu ve sınırları zorlamak size fayda deÄŸil zarar getirir. Bunun yerine 3 gün 30 dakika yürümek çok daha faydalı ve saÄŸlıklıdır.
9. Pozitif düÅŸünün ve mutlu insanlarla arkadaÅŸlık yapın. Gülmek kalori harcatır, çok gülen ve neÅŸeli insanlar, daha zor kilo alır, depresif kiÅŸiler ise daha çabuk kilo alır ve sıkıntıdan sürekli yeme ihtiyacı duyarlar. Bu kiÅŸilerin yanındaki kiÅŸiler de abur cubur ÅŸeyler yemek durumunda kalırlar.
10. Vücudunuzu dinleyin, kendinizi tanıyın, rahat olduÄŸunuza karar verdiÄŸiniz kilo sizin için saÄŸlıklı kilodur !! Kabul edilebilir ideal vücut, bel kalınlığı boyunuzun yarısı kadar olmalı. Örnek bel kalınlığınız 85 cm ise, boyunuz en az 170 cm olmalıdır. Boyunuzu deÄŸiÅŸtiremeyeceÄŸinize göre, orantıyı saÄŸlamak için bunu bel kalınlığını düÅŸürerek yapabilirsiniz. 170 cm boyundaki bir insanın bel kalınlığı 85 cm den daha düÅŸük olmalıdır.
11. Dr. Mehmet Öz beynimizin 4 ÅŸeye ihtiyacı olduÄŸunu söylüyor : Seks, uyku, gıda ve su. Dr Öz deÄŸerli bir bilim adamı, onu dinleyelim, düzenli seks yapalım, her gün en az 7 saat uyku uyuyalım, bol su içelim ve düzenli beslenelim. Sadece bunları yaparsak ideal kilomuza ulaÅŸabiliriz.
12. Gıda takviyeleri alabiliriz, ancak karışık olanlardan kaçınalım, ambalaj üzerinde yazan içerikler çoÄŸunlukla yanlıştır. Gıda takviyelerinde en güvenilir olanlardan biri Omega-3 tür. Hergün 2-3 gr Omega 3 tableti almalısınız.
|
|||
Faaliyet |
DEÄžER |
50kg |
75kg |
Uyumak |
0,017 |
51 |
77 |
Rahatça Uzanmak |
0,022 |
66 |
99 |
Televizyon Seyretmek |
0,022 |
66 |
99 |
Yemek Yemek |
0,023 |
69 |
104 |
İskambil Oynamak |
0,025 |
75 |
113 |
Ayakta Durmak |
0,027 |
81 |
122 |
Oturarak Yazmak |
0,029 |
87 |
131 |
Ütü Yapmak |
0,033 |
99 |
149 |
Bilardo Oynamak |
0,042 |
126 |
189 |
Kano (Gezinti) |
0,044 |
132 |
198 |
Halı Süpürmek |
0,045 |
135 |
203 |
Yemek PiÅŸirmek |
0,045 |
135 |
203 |
Bahçe İşleri (Tırmıklamak) |
0,054 |
162 |
243 |
Egersiz Bisikleti (20 km/s) |
0,057 |
171 |
257 |
Araba Kullanmak |
0,058 |
174 |
261 |
Cam Silmek |
0,059 |
177 |
266 |
Ortalığı Toplamak |
0,062 |
186 |
279 |
Alış-Veriş Yapmak |
0,062 |
186 |
279 |
Yerleri Silmek (Sopalı Bez İle) |
0,062 |
186 |
279 |
Jimnastik |
0,066 |
198 |
297 |
Step (20 adım/dak) |
0,071 |
214 |
321 |
Bahçe İşleri (Çitle Çevirmek) |
0,077 |
231 |
347 |
YürüyüÅŸ (Asfalt) |
0,080 |
240 |
360 |
YürüyüÅŸ (Çim) |
0,081 |
243 |
365 |
Bisiklete Binmek |
0,082 |
246 |
369 |
YürüyüÅŸ (Hafif EÄŸim) |
0,082 |
246 |
369 |
Golf Oynamak |
0,085 |
255 |
383 |
Kano (Yarış) |
0,103 |
309 |
464 |
Yerleri Silmek (Bez İle Ovmak) |
0,109 |
327 |
491 |
Bahçe İşleri (Çim Biçmek) |
0,112 |
336 |
504 |
Tepe Tırmanışı (Yüksüz) |
0,121 |
363 |
545 |
Bahçe İşleri (Kazmak) |
0,126 |
378 |
567 |
Yüzme (YavaÅŸ Kulaç) |
0,128 |
384 |
576 |
Tepe Tırmanışı (5 kg Yükle) |
0,129 |
387 |
581 |
Basketbol |
0,138 |
414 |
621 |
Boks (Antrenman) |
0,138 |
414 |
621 |
Tepe Tırmanışı (10 kg Yükle) |
0,140 |
420 |
630 |
Step (40 adım/dak) |
0,143 |
428 |
642 |
Tepe Tırmanışı (20 kg Yükle) |
0,147 |
441 |
662 |
Yüzme (Hızlı Kulaç) |
0,156 |
468 |
702 |
İp Atlamak (70 atlama/dak) |
0,162 |
486 |
729 |
Yüzme (KurbaÄŸalama) |
0,162 |
486 |
729 |
KoÅŸmak (10 km/s) |
0,163 |
489 |
734 |
İp Atlamak (80 atlama/dak) |
0,164 |
492 |
738 |
Bisiklet Yarışı |
0,169 |
507 |
761 |
Yüzme (Sırt Üstü) |
0,169 |
507 |
761 |
İp Atlamak (125 atlama/dak) |
0,177 |
531 |
797 |
Step (60 adım/dak) |
0,213 |
638 |
958 |
Boks (Maç) |
0,222 |
666 |
999 |
KARATAY DİYETİ İLE SAĞLIKLI ZAYIFLAMA
Tarih: 07 Åžubat 2012
Uzun zamandır birçok diyet yöntemleri ve uzmanların yazdığı kitaplar, makalelerle zayıflamaya ve saÄŸlıklı kilo kontrolü için çaba harcıyoruz. Sonuç ne ? Hiç, olmuyor, zayıflayamıyorum !! Åžimdi birisi çıkıyor ve diyor ki, "siz Türksünüz Türklerin yeme içme alışkanlıkları farklı, benim dedem 100 yaşını geçmiÅŸti, amcam 95 yaşında bisiklet sürüyor, bunlar köyde yaşıyor ve doÄŸal besleniyor. Haydi çevrenize bakın, kimin akrabası yok ki, köylerde yada kırsal bölgelerde doÄŸal gıdalarla beslenen ve uzun yaÅŸayan akrabası olmasın... İşte gerçek. Karatay diyeti, birçok insanın faydalı oluyor dediÄŸi bu diyet tamamen tabuları yıkıyor. Ye yiyebildiÄŸin kadar, ancak meyvalardan uzak dur. Çerez ooooo istediÄŸin kadar ye, abartmadan ceviz, fındık, badem, fıstık. Kahvaltıda 2 yumurta, az piÅŸmiÅŸ, dikkat çok piÅŸmeyecek, trans yaÄŸlar ortaya çıkmasın. Artık Türk insanına göre bir diyet var.
Karatay Diyeti ile doÄŸru bildiÄŸiniz yanlışları düzelteceksiniz. Kilo verirken, sabahları dinç ve dinlenmiÅŸ olarak uyanacak, güne sevinç içinde baÅŸlayacaksınız. Bütün gününüzü de acıkmayarak, tatlılara saldÄ